Sanki iktidara yeni geliyormuş gibi… Sanki iktidara aday bir muhalefet partisi gibi. Sanki 18 yıldan beri iktidarda değilmiş gibi. Sanki ekonomideki ve hukuktaki problemler ve bunların birbiriyle ilişkisi bugüne kadar milyonlarca kere seslendirilmemiş gibi. Sanki bir bakanın gitmesi ile yepyeni bir uyanış gerçekleşmiş gibi. Sanki bütün tıkanma o bir bakanda imiş gibi. Ve sanki o bakanı bu göreve getirildiğinden bu yana bütün ülke yadırgar iken sürpriz bir şekilde istifa etmesine kadar bakanlıktan alınması akla gelmiş gibi…
Hayret bişey. “Biz
her şeyin doğrusunu biliyoruz ve işte harekete geçiyoruz” dozunda bir
söylem. Peki neredeydiniz bugüne kadar, demez misiniz?
Cumhurbaşkanı
Erdoğan peş peşe üç ayrı konuşmada “Ekonomide, hukukta ve demokraside yeni
reform dönemi, yeni bir seferberlik başlatıyoruz", diye seslendi, hem
de “ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve işbirliği halinde…” vurgusunu
ekleyerek…
Cumhurbaşkanı
Grupta da aynı vurgulu tonla seslenmişti dünyaya, adeta “Bugüne kadarki “Biz”i
unutun, işte yeni “Biz” dercesine ve güvenilir bulunmayacağı kaygısını
da içinde taşıyan bir üslupla… Şunlardı dünyaya verilen mesajlar:
- Kazancınızı
kazancımız bileceğiz. Size en yüksek kazancı Türkiye sağlayacak.
-Ekonominin tüm
taraflarıyla, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla yakın iş birliği halinde hareket
ediyoruz.
-Her şeyi serbest
piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, şeffaflığı ve öngörülebilirliği
artırmak suretiyle…
-Yatırım ortamının
iyileştirilmesi, mali piyasaların derinliğinin artırılması, kamu gelir ve harcamalarının
kalitesinin yükseltilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, iyi yönetişim gibi
alanlarda da yapısal reformların hazırlıkları içindeyiz.
-Hukuk devleti
ilkesini güçlendirme, öngörülebilir, kolay erişilebilen, hızlı ve etkin işleyen
yargı sistemi konusunda yeni adımlar atacağız.
-Ekonomi
politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak, ülke
risk primini düşüreceğiz.
Evet mesajın tam
anlamı bu:
Bugüne kadarki “Biz”e bakmayın, Biz başka bir “Biz” olacağız.
Bu mesajı Adalet
Bakanı’nın sözleri tamamlıyor:
-"Anayasa
Mahkemesi karar verip mahkemenin uyar mı uymaz mı gibi bir öngörülebilirliğin
olmadığı yerde yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün
değildir.”
-Pardon
dediğinizde, haksız yere içerde tutuklu kalan kişinin o günleri geri gelmiyor.
Ticari itibarı, maddi kayıpları geri gelmiyor.
-Bırakın adalet
yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.
Bu sözlerden ya da
daha önce seslendirilmiş benzeri pek çok sözden de “Adalet Bakanı sorunu
biliyor ama bir şey yapamıyor olmanın sancısı ile kıvranıyor” izlenimi
ediniyorsunuz.
Bunların hemen
peşinden Hakimler Savcılar Kurulu harekete geçiyor ve biri bitip yenisi
başlatılan davaları, tutukluluğu, beraati, AYM - AİHM seyrü seferi ile bilinen
Osman Kavala’nın dosyasını istiyor. Hayret bişey demez misiniz? Herkesin başına
birdenbire taş mı düştü demez misiniz? Bir bakışla, bir işaretle, bir jestle,
bir “Hadi herkes kendisi olsun, tek bir yere odaklanıp oranın jesti – mimiğine
göre işleyen bir sistem olmaktan çıkılsın” denilmesiyle değişen bir yapı,
kendi garabetini de ortaya koyan bir yapı olarak görülmez mi? Varsın görülsün,
zararın neresinden dönülse kardır tesellisi de yok mu?
Hukuku
keşfediyoruz yeniden, öngörülebilirliği, yani “Bize güvenilip
güvenilmeyeceği”ni keşfediyoruz. Bütün dünyanın bunlara baktığını
keşfediyoruz.
Adaletin önce
bize, bu ülkenin insanına lazım olduğundan habersizmişçesine…. Dışarıya hukuk
garantisi vermenin ekonomiye iyi geleceğini düşünerek hamle yapıyoruz.
Fehmi Koru dün
Türkiye’nin sancılı hukuk dosyasını yazmış sitesinde. Okuyalım.
“Osman Kavala
nihayet serbest mi bırakılacak, Anayasa Mahkemesi kararı yönüyle onunla aynı
akıbeti paylaşan Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği mi iade edilecek? 15
Temmuz hain darbe girişimi sonrasında çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle
işlerinden olan, özlük hakları alınan insanlara hakları iade mi edilecek?
Darbeyle ilgileri bulunmadığı, vaktiyle sempati duydukları grupla ilişkilerini
adı darbeye karışınca kopardıkları halde, elek çok geniş tutulduğu için,
‘darbeci’ damgasıyla yargılanıp mahkum edilmiş kişilere af mı gelecek? Sefil ve
perişan olmuş insanlar, parçalanmış aileler, bunların çoluk çocukları nihayet
rahat nefes mi alabilecek?”
Siz de okudunuz
şimdi cevap verin bakalım, şu anda “Hukuk reformu” denilen şey
kapsayacak mı bütün bu alanları? Yoksa reform, ekonomideki sıkışmışlığı
aşabilme telaşıyla seslendirilmiş, dışardaki bütün odakların pazarlık ve
dayatma gücünü artıran, Kavala dosyası ile sınırlı, biraz Rahip Brunson biraz
Deniz Yücel olayına benzer bir pey akçesi mi olacak?
Reform günlerine
gidiyoruz gitmesine ya, bakalım bizim zihin – kişilik kodlarımız “yeni
biçim” kazanmış mı? Bence sınav onun sınavı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.