Bilindiği gibi AK Parti-MHP-Perinçek koalisyonu bugünlerde zor anlar yaşıyor. Adaletin, özgürlüklerin askıya alınmasından sonra ekmek de askıya çıktı ve Türkiye hiçbir dönemde olmadığı kadar derin bir ekonomik kriz yaşıyor.
Dolayısıyla koalisyon ortaklarına biraz
olsun nefes aldıracak yeni ortaklar lazım. En önemlisi de erken mi olur, yoksa
zamanında mı, ne zaman olacaksa yapılacak ilk seçimde 50+1 için acilen
katalizör görevi yapacak bir ortağa, ya da ortaklara ihtiyaç var. Son günlerde
İYİ Parti’ye yapılan güzellemelerin temelinde de bu ihtiyacın olduğu
anlaşılıyor. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde bu partinin ‘terör yandaşı’
olarak gösterilmesi, hatta Meral Akşener’e yönelik ‘hapse attırma’
tehditleri dikkate alındığında şimdilerde “Ulusalcı-Milliyetçi-Çinci” koalisyonun
derdi gerçekten büyük demektir.
İşte böylesine zor bir dönemde CHP
içindeki Ortodoks sol, koalisyon ortaklarının imdadına yetişebilir. Zira daha
çok yasakçı paradigmadan beslenen Ortodoks sol, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
değişimci çizgisinden çok, demokratik değerlerle arası iyi olmayan
“Ulusalcı-Milliyetçi-Çinci” koalisyona daha yakın durmaktadır. Aslında
birbirlerinden pek farkları yok...
Mesela Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’si
1930’lar, ya da 40’lardaki tek parti döneminin CHP’si değil, modern ve
demokratik dünyanın partisi olmaya çalışırken, AK Parti ve küçük ortakları tek
parti dönemini ihya etmeye çalışıyorlar. AK Parti, taraftarlarını sıkı bir
itaat eğitiminden geçirmiş bulunuyor, onlar artık itaatte asla kusur
etmiyorlar, memlekette işlerin kötüye gidip gitmemesiyle ilgilenmiyorlar. Eğer
ekonomide yaşanan derin krize rağmen, “uçuşa geçtik, dünya bizi kıskanıyor”
deniyorsa, kesinlikle doğru olan liderin söylediğidir, bütün olumsuzluklar ‘dış
güçler’in işidir... Lidere olan sadakati göstermek için Anıtkabir’e gidip
slogan atmak bile bir fazilettir...
Bu arada hemen hatırlatalım; CHP içindeki
Ortodoks sol, koalisyon ortakları için biçilmiş kaftandır. Üstelik onların
eğitime de hiç ihtiyaçları yok, zira Kemalist paradigmaya sadakat konusunda
doğuştan eğitimliler...
Bu çerçevede Ortodoks solun, son günlerde
koalisyon için çok faydalı işler yaptığının altını çizmek gerekiyor. Mesela
Kılıçdaroğlu’nun partide ne yapmak istediğini pek anlayamayan, daha doğrusu
demokratik değerlerle genleri pek uyuşmayan bir partili, kimsenin gündeminde
olmadığı halde durup dururken 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “Seni
cumhurbaşkanı adayı yaptırmayacağız” gibi gereksiz bir açıklamada
bulunuyor. Gereksiz diyorum, çünkü şu anda Türkiye’nin böyle bir gündemi yok,
yarın seçim de yapılmıyor...
Peki bayram değil, seyran değil
neden böyle bir açıklama yapılır?
Açıkçası akılla-mantıkla izahı pek mümkün
değil ama, eğer bu açıklama Ortodoks soldan geliyorsa birilerinin sıkıntısı var
demektir. Zira zihin dünyaları henüz 1940’lardan bugüne gelememiş olanlara göre
CHP kapılarını dünyaya kapatmalı, uzlaşma ve ortak akla asla itibar etmemeli ve
“Biz bize yeteriz” anlayışıyla eski günlerine geri dönmelidir. Öyle
anlaşılıyor ki bu Ortodoks zihniyet yapısı için İstanbul ve Ankara büyükşehir
belediye başkanlıklarının nasıl bir demokratik akılla kazanıldığının da bir
önemi yoktur. Çünkü onlar için önemli olan iktidar olmak değil, ‘mahalle’ye
özgürlükçü cereyanların girmesine mani olmaktır...
İşte tam bu yüzden, AK Parti ve küçük
ortakları bu Ortodoks sola sahip çıkmalıdır, hatta mümkünse onları koruma
altına almalıdırlar. Zor zamanlarda, özellikle 50+1’i yakalama konusunda
Ortodoks sol, koalisyon için çok faydalı işler yapabilir. Bizden söylemesi, “Ulusalcı-Milliyetçi-Çinci”
koalisyon, muhalefette oluşacak muhtemel bir “demokrasi ittifakı”nın
taraflarını taşlatmak için Ortodoks soldan daha maharetli birilerini asla
bulamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.