Kime soralım bilmiyorum, Cumhurbaşkanına mı, İçişleri Bakanına mı, MİT Başkanı’na, Meclis Başkanı’na mı, Yargı’ya mı kime?
Şu Çakıcı meselesini…
Çakıcı bir girdi pir girdi siyaset
meydanına.
Önce Bahçeli’nin delaletiyle
hapisten çıktı, sonra Susurluk iltisakı bilinen isimlerle fotoğraf çektirdi,
sonra Bahçeli’yi övgülere boğdu, sonra bu övgülerin karşılığını Bahçeli
tarafından “Ülkücü”lükle
taltif edilerek aldı ve şimdi…
Ana muhalefet liderine “kazık”
hatırlatıyor, küfrün enva-i türlüsünü yöneltiyor.
Çakıcı meselesini kime soralım derken “Devlet
ricali”ni peş peşe saymamın sebebi, Çakıcı ile derin iltisaklar içinde
bulunan Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın, yani iktidar blokunun has paydaşı
olmasından dolayı.
Hoş şu ana kadar Devlet ricali’nden
herhangi birisi Bahçeli gibi bir sahiplenme içine girmedi, “Biat ise biat”
diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sahiplenme konusunda başa güreşen ve ekranlarda
“Ak Parti misyonu”na sahip çıkan Mehmet Metiner’i “Devlet ricali”nden
saymıyoruz ne de olsa. Metiner "Gıyaben tanıdığım Alaattin Çakıcı
özü sözü bir olan mert, delikanlı bir adam" demiş. Hatta “kazığa oturtma”yı
yorumlamakta zorlanmış:
"Hangi anlamda kazığa
oturturum diyor, o bir tehdit midir? Belki kendisine sorarsanız akıllı olmanın
beraberinde getirdiği bir şey olabilir. İlla bunu bir tehdit olarak algılamamak
lazım. İfade hoş olmayabilir, yanlış olabilir ama bunu bir tehdit biçiminde
yorumlamanın da zoraki bir yorumlama olduğu kanaatini taşıyorum. Kazığa
oturturum lafını belki... Hangi anlamda kullanıyor bakmak lazım, bunu bir
tehdit olarak algılamamak lazım."
Metiner’in sözleri iktidar adına kimseyi
bağlamaz tabii ama, Devlet ricali’nin suskunluğu önemli bir veridir. Hani
Paralel Devlet Yapılanması diye bir olguyu üretti ya Ak Parti iktidarları, o
yapı ile birlikte pek çok hukuksuzluğun paydaşı oldu ve sonunda o yapı ile
boğuşmak zorunda kaldı ya, şimdi, Bahçeli – Çakıcı – Susurluk yârânı ile nereye
gidildiğini takip edebiliyor mu Ak Parti? Susurluk’u çözdü mü Ak Parti?
“Ana muhalefetle başa çıkma işi
Çakıcı’ya mı emanet edildi?” sorusu kaçınılmaz olarak akla geliyor.
Çakıcı’nın Bahçeli ile ilişkisi onların
bileceği iş diyeceğim ama, bir yandan Bahçeli’nin iktidar ortaklığı, diğer
yandan Çakıcı’nın ana muhalefet liderine savaş açması, konuyu ikili ilişkinin
çok ötesine taşıyor.
Bu sürecin bedelini hiç kimsenin şüphesi
olmasın ki Ak Parti ödeyecek. Daha önce “paralel yapılanma”lara açtığı
alanın faturası “Allah affetsin” ile karşılanmaya çalışıldı ama Çakıcı
ile yan yana gelişen süreç, belalı bir süreçtir. Çakıcı’nın bugün Kılıçdaroğlu’na
yönelik tehditlerinden bir süre önce Tayyip Erdoğan’ın da nasibini aldığını
unutmamak lazım. Bahçeli Çakıcı’dan emin, çünkü o onun “Dâvâ arkadaşı.”
Peki herkes de emin mi?
FETÖ TROLLERİ
“Adalet” üzerine bir yazı
yazmıyorum ki peşinden, sağanak halinde saldırı gelmesin. Sağanağın bir kaynağı
FETÖ cenahı. Yok bilmem “vaktiyle iktidara destek vermişim, zulme ortak
olmuşum, bunda çıkarım varmış vs…”
17-25 Aralık operasyonunu görür görmez
Bugün gazetesinden ayrılıp Star’da yazmaya başladığımda da iktidar cenahından
para aldığım, onun için iktidar yanına geçtiğim yazılıp söylendi. Şimdi de
acaba hangi çıkarlarım sebebiyle iktidarı eleştirmeye başladığım sorusu
üzerinden kampanya yürütülüyor.
Utanmazca, ahlâksızca, hiçbir Allah
korkusu taşımadan…
Azıcık insafı - iz’anı olanlar görür,
Allah biliyor ki, bir “Cemaat” yapılanmasının göz göre göre
başkalaşması, bir canavara dönüştürülmesi karşısında acı duydum, uyarılar
yaptım, bunun oluşturacağı emsalin Türkiye’de İslam’a ödeteceği bedelden
ürktüm.
Ama uyarılarım fayda vermedi. İş taa 15
Temmuz’a kadar geldi. “Cemaat terör örgütü” oldu. Yurt dışına kaçanlar,
içerde yakalanır yakalanmaz itirafçı olup onlarca kişiyi ateşin içine atan yok
bilmem sözde “İmam”lar, “Mahrem”ler bilmem neler. Yurt dışında
Amerika’nın, Almanya’nın hatta Yunanistan’ın himayesinde muhalefet yürüttüğünü
sananlar, “İçerde”ki on binlerce insandan ya da KHK mağdurlarından bana
ve benim gibi insanlara gönderilen acı yüklü mektuplardan habersizler.
Amerika’yı “Medine” haline
getirecekler, oradan çıkıp Mekke’yi fethedecekler!
Oysa Amerika’da çoktan “Ne yaptık biz?”
sorgulaması başlamış bulunuyor. “Fethullah Gülen neyi ne kadar
belirliyor, onun adına kim operasyon yapıyor, 15 Temmuz’a gelişte Cemaat –
Camia – Örgüt her ne ise onun payı nedir?” sorularının cevabı aranıyor.
Okumuş, yazmış, akademik çalışma içine girmiş insanlar, aklı bastırmaktan
kurtulup soru soruyor.
Bana saldıracağınıza kendinize bakın.
Onca eğitim kurumunu, yurt dışındaki
yatırımları, bunca insan varlığını nasıl harcadınız ve nasıl “terörle
iltisaklı” damgasına maruz bıraktınız? Başından beri CİA’nın uzantısı
mıydınız? Yüzbinlerce insanı CİA kullanımına amade hale getirdiğiniz
suçlamasına verdiğiniz bir cevap var mı? Gülen’e en yakın adamlar, “İtirafçı”
olup gazete köşelerini tuttular, bunca olağanüstülükle donatılan “Hocaefendi”
neden göremedi yanı başındaki adamların kim ve ne olduğunu?
Bana sövmeyi bırakın, kendinize bakın.
Kendinize bakın ve acı çektirdiğiniz bunca insanın vebalini nasıl
taşıyacağınızı düşünün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.