2 Kasım 2020 Pazartesi

Birey Olmak/Prof. Dr. Yasin Ceylan

Birey olmak kişi olmaktır. Kimlik sahibi olmaktır. Bir tarz bir tavır, bir düşünce sahibi olmaktır. Kalabalıktan biri, sürüden biri olmamaktır.

Tabii, bu, biraz içinde bulunan kültürle ilgilidir. İslam kültürünün egemen olduğu yaşam biçimlerinde birey olmak zordur. Çünkü mevcut sabit değerlere biat esastır. Bu değerlere itiraz, dışlanma sebebidir. Ancak ne kadar zor olsa da insan, kendisi olmak için yaratılmıştır. Kendi adına vardır. Birey olmak uğruna ailesine, yaşadığı topluma yabancı kalabilir. Yalnızlaşabilir. Her insanda bu potansiyel vardır. Kişi olmak istiyorsa böyle bir macerayı göze almalıdır.

Bazı kültürler birey olmaya daha elverişlidir. Hatta silik bir kişilik olmak, toplum tarafından cezalandırılır. Ancak bu yaşam alanlarında kişilik teşvik edilirken, bunun gerçekleşmesi için kullanılacak araçlar, bireyin tercihine bırakır. İşte zorluk da burada başlar. Birey olmak riskini göze alan insan, bunun altında kalıp, hayat boyu sevimsiz negatif bir fert durumuna düşebilir.

Şimdi gelelim içinde bulunduğumuz kültürün birey olmayı nasıl engellediğine: Her şeyden önce değerlerin temelinde insan yoktur. Yani insan yerine onun kurguladığı insanüstü kutsallar vardır. Bunlar nelerdir? Bir kaçını sayalım: Tanrı, Peygamber, vatan, toprak, bayrak, azizler, lider, tarihsel kahramanlar. Başka kutsallar da eklenebilir bunlara. Bu değer ve kutsallara biat etmeyen, itaat etmeyen veya saygı duymayan bireye kıymet verilmez sözü dinlenmez. Çünkü bu kültürde insan çıplak haliyle bir değer taşımaz; ancak bir kutsala yanaşırsa değer kazanır. İşte bu, birey olmanın önünde en büyük engeldir. Birey, bu saydığımız çakma değerlerin hepsinin üstünde değer iddiasında bulunan kişidir.

Bireyin en bariz şiarı eleştiridir. Onun açısından hiçbir değer ve kavram eleştiriden muaf değildir. Tüm kültürel unsurları eleştiri süzgecinden geçirir. Kabule değer gördüğünü tutar, diğerlerini bırakır. Buna en kutsal sayılan inançlar ve sosyal değerler dâhildir. Mesela güncel bir konu olan dinsel inancı eleştiri konusunu ele alalım: Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesindeki Müslüman vatandaşların bazı terör olaylarına karıştıklarını söyleyip bunu, İslam diniyle ilişkilendirince kıyamet koptu. İslam dünyasının her köşesinden protestolar patladı. Türkiye’de, Parlamentodaki partiler oybirliğiyle Macron’u kınadılar. Tüm Müslümanların inancına saygısızlık yaptıkları için. Zannederim bir hususun farkında değiller. Avrupa kültüründe, özellikle Fransa’da, dini inançlar eleştirilebilir. Kendi dinleri olan Hristiyanlığı eleştirebildikleri gibi İslam dinini de eleştirirler. Çünkü İslam, kendi ülkelerinde yaşayan Müslüman vatandaşların dinidir. Bizimkiler fikir özgürlüğüne inançlar dâhil edilmez diyorlar. Onlar ise bunu iki asırdan beri bunu yapıyorlar. Buna Aydınlanmanın gereği diyorlar. Sanırım İslam dünyası henüz Aydınlanma evresine girmediği için inançların eleştirisi onlara ağır geliyor. Hâlbuki inançları eleştirmeseniz neyi eleştireceksiniz? İnanç ile düşünceyi birbirinden ayıran çizgi nedir?

Bir de Avrupa’da yaşayan Hristiyan ile Müslüman arasında şu fark var: Hıristiyan inandığı din ile insanlığını özdeşleştirmez. Yani inançlı olsa bile, benim insanlığım dinsel inancımdan ibarettir demez. İnsanlığını hep geniş tutar. Dini olmasa dahi, hala değer taşıyan bir insandır. Ancak çoğu Müslüman, dini inancı ile insanlığın özdeşleştirip tükettiği için, dinim gidince veya eleştirilince insanlığım da gitti zannına kapılıyor. Halbuki, insan denilen hadisede, saygı onun insanlığınadır. İnançlarına değil. Hiçbir inanç insanlığın yerine geçemez, onun yerini alamaz. İnançları eleştirmek saygısızlık ise, neden Müslümanlar diğer inançları insafsızca eleştiriyorlar. Diğer insanların inançlarına “küfür”, “şirk”, “ilhad” diyorlar. Kendilerinin uygulamadıkları saygıyı neden diğer insanlardan bekliyorlar?

Birey konusuna tekrar dönelim. Kültürümüzde birey olmaya engel hususlardan biri de, bireyden mutluluğun esirgenmesidir. Bireyin kendi mutluluğu için çalışıp çabalaması pek hoş karşılanmaz. Ondan, kutsallara kendini kurban etmesi beklenir. Kendin değersiz insan olduğun için ancak bir değere, bir kutsala kendini adayarak kıymet kazanabilirsin.

Bir engel daha var: Birey olmaya çalışan bir vatandaşa eş ve dosttan sevgi ve korumacılıktan gelen tavsiyeler: Aman her şeyi söyleme! Doğruları söylemek sana mı düşmüş? Bir kazaya kurban gidersin!

Ta başta dedik ya. Birey olmak gerçekten zordur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.