Birey olmak kişi olmaktır. Kimlik sahibi olmaktır. Bir tarz bir tavır, bir düşünce sahibi olmaktır. Kalabalıktan biri, sürüden biri olmamaktır.
Tabii, bu, biraz içinde bulunan kültürle
ilgilidir. İslam kültürünün egemen olduğu yaşam biçimlerinde birey olmak zordur.
Çünkü mevcut sabit değerlere biat esastır. Bu değerlere itiraz, dışlanma
sebebidir. Ancak ne kadar zor olsa da insan, kendisi olmak için yaratılmıştır.
Kendi adına vardır. Birey olmak uğruna ailesine, yaşadığı topluma yabancı
kalabilir. Yalnızlaşabilir. Her insanda bu potansiyel vardır. Kişi olmak
istiyorsa böyle bir macerayı göze almalıdır.
Bazı kültürler birey olmaya daha
elverişlidir. Hatta silik bir kişilik olmak, toplum tarafından cezalandırılır.
Ancak bu yaşam alanlarında kişilik teşvik edilirken, bunun gerçekleşmesi için
kullanılacak araçlar, bireyin tercihine bırakır. İşte zorluk da burada başlar.
Birey olmak riskini göze alan insan, bunun altında kalıp, hayat boyu sevimsiz
negatif bir fert durumuna düşebilir.
Şimdi gelelim içinde bulunduğumuz
kültürün birey olmayı nasıl engellediğine: Her şeyden önce değerlerin
temelinde insan yoktur. Yani insan yerine onun kurguladığı insanüstü kutsallar
vardır. Bunlar nelerdir? Bir kaçını sayalım: Tanrı, Peygamber,
vatan, toprak, bayrak, azizler, lider, tarihsel kahramanlar. Başka
kutsallar da eklenebilir bunlara. Bu değer ve kutsallara biat etmeyen, itaat
etmeyen veya saygı duymayan bireye kıymet verilmez sözü dinlenmez. Çünkü bu
kültürde insan çıplak haliyle bir değer taşımaz; ancak bir kutsala yanaşırsa
değer kazanır. İşte bu, birey olmanın önünde en büyük engeldir. Birey, bu
saydığımız çakma değerlerin hepsinin üstünde değer iddiasında bulunan kişidir.
Bireyin en bariz şiarı eleştiridir. Onun açısından
hiçbir değer ve kavram eleştiriden muaf değildir. Tüm kültürel unsurları
eleştiri süzgecinden geçirir. Kabule değer gördüğünü tutar, diğerlerini bırakır.
Buna en kutsal sayılan inançlar ve sosyal değerler dâhildir. Mesela güncel bir
konu olan dinsel inancı eleştiri konusunu ele alalım: Fransa Cumhurbaşkanı
Macron, ülkesindeki Müslüman vatandaşların bazı terör olaylarına karıştıklarını
söyleyip bunu, İslam diniyle ilişkilendirince kıyamet koptu. İslam dünyasının
her köşesinden protestolar patladı. Türkiye’de, Parlamentodaki partiler
oybirliğiyle Macron’u kınadılar. Tüm Müslümanların inancına saygısızlık
yaptıkları için. Zannederim bir hususun farkında değiller. Avrupa kültüründe,
özellikle Fransa’da, dini inançlar eleştirilebilir. Kendi dinleri olan
Hristiyanlığı eleştirebildikleri gibi İslam dinini de eleştirirler. Çünkü
İslam, kendi ülkelerinde yaşayan Müslüman vatandaşların dinidir. Bizimkiler
fikir özgürlüğüne inançlar dâhil edilmez diyorlar. Onlar ise bunu iki asırdan
beri bunu yapıyorlar. Buna Aydınlanmanın gereği diyorlar. Sanırım İslam dünyası
henüz Aydınlanma evresine girmediği için inançların eleştirisi onlara ağır
geliyor. Hâlbuki inançları eleştirmeseniz neyi eleştireceksiniz? İnanç ile
düşünceyi birbirinden ayıran çizgi nedir?
Bir de Avrupa’da yaşayan Hristiyan
ile Müslüman arasında şu fark var: Hıristiyan inandığı din ile insanlığını
özdeşleştirmez. Yani inançlı olsa bile, benim insanlığım dinsel inancımdan
ibarettir demez. İnsanlığını hep geniş tutar. Dini olmasa dahi, hala değer
taşıyan bir insandır. Ancak çoğu Müslüman, dini inancı ile insanlığın
özdeşleştirip tükettiği için, dinim gidince veya eleştirilince insanlığım da
gitti zannına kapılıyor. Halbuki, insan denilen hadisede, saygı onun
insanlığınadır. İnançlarına değil. Hiçbir inanç insanlığın yerine geçemez, onun
yerini alamaz. İnançları eleştirmek saygısızlık ise, neden Müslümanlar diğer
inançları insafsızca eleştiriyorlar. Diğer insanların inançlarına “küfür”,
“şirk”, “ilhad” diyorlar. Kendilerinin uygulamadıkları saygıyı neden diğer
insanlardan bekliyorlar?
Birey konusuna tekrar dönelim. Kültürümüzde
birey olmaya engel hususlardan biri de, bireyden mutluluğun
esirgenmesidir. Bireyin kendi mutluluğu için çalışıp çabalaması pek hoş
karşılanmaz. Ondan, kutsallara kendini kurban etmesi beklenir. Kendin değersiz
insan olduğun için ancak bir değere, bir kutsala kendini adayarak kıymet
kazanabilirsin.
Bir engel daha var: Birey
olmaya çalışan bir vatandaşa eş ve dosttan sevgi ve korumacılıktan gelen
tavsiyeler: Aman her şeyi söyleme! Doğruları söylemek sana mı düşmüş?
Bir kazaya kurban gidersin!
Ta başta dedik ya. Birey olmak gerçekten
zordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.