Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, güncel ekonomik ve finansal gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi.
Burada önemli açıklamalarda bulunan Ali
Babacan'ın gündeminde Merkez Bankası'nın faiz artırımı kararı vardı. Babacan,
Merkez'in politika faizini 475 puan artırarak yüzde 15'e çekmesi kararının
üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sert sözlerle yüklendi.
Erdoğan'ın faiz karşıtı açıklamalarını
hatırlatan Babacan, "Birkaç gün öncesine kadar 'faiz sebep,
enflasyon neticedir' diyen ve dünkü kararla faizin yüzde 15'e
yükseltilmesine onay veren Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum" diyerek
şu sözleri kaydetti:
"Yıllardır savunduğunuz
tezinizin yanlış olduğunu anlayıp, Merkez Bankası'na faiz artışı için izin
verdiniz mi? Yoksa Merkez Bankası size rağmen mi bu kararı aldı? Beraberce faiz
artışı yaptığınız bugünkü Merkez Bankası yönetiminden memnun olduğunuzu
açıkladığınıza göre, daha evvel Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası Başkanlığı
yapmış olan ve geçmiş ekonomi yönetiminde, bürokraside görev almış insanlardan
helallik istemeyi düşünüyor musunuz?."
Babacan'ın açıklamalarından öne
çıkanlar şöyle:
'Ülkemizde ekonomik büyüme oranları
düşmekte, işsizlik şimdiye kadar hiç görülmediği seviyelere yükselmekte, hayat
pahalılığı can yakmakta, bütçe açığı katlanarak artmakta, Hazine'nin borcu
hızla yükselmekte, Merkez Bankası'nın rezervleri yüksek negatif seviyelere
gerilemektedir.
Politika faizini geçtiğimiz eylül ayında
yüzde 8,25'ten 10,25'e çıkaran Merkez Bankası dün politika faizini yüzde 4,75
daha artırarak 10,25'ten yüzde 15'e yükseltti. Yani 2 ayda Merkez Bankası'nın
politika faizi yüzde 6,75 oranında artmış oldu. Şu anda Türkiye dünyada en
yüksek politika faizi uygulayan ülkelerden birisi oldu. Merkez Bankası dünkü
yazılı açıklamasında da şu ifadelere yer verdi. Buraya özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum:
'PPK enflasyon görünümüne dair risklerin
bertaraf edilmesi, enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve
dezenflasyon sürecinin en kısa sürede yeniden tesisi için net ve güçlü bir
parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir.'
Yani parasal sıkılaştırma faizi artırmak
demek.
Devam ediyorum:
'Önümüzdeki dönemde parasal duruşun
sıkılığı, enflasyonu etkileyen tüm unsurlar dikkate alınarak enflasyonda kalıcı
düşüş sağlanana kadar kararlıkla sürdürülecektir.'
Burada bir tercüme yapma ihtiyacı var.
Bir tercüme edelim. Parasal
sıkılaştırma demek faizi artırmak demektir bakmayın öyle teknik tabirlere. Yani
Merkez diyor ki; 'Faizi epeyce yükselttim, enflasyon düşene kadar da yüksek
tutacağım' diyor. Bu açıklamanın özü budur. Yani 'yüksek faiz enflasyonu
düşürecek diyor' Merkez Bankası.
Birkaç gün öncesine kadar 'faiz sebep,
enflasyon neticedir' diyen ve dünkü kararla faizin yüzde 15'e
yükseltilmesine onay veren Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum.
Sayın Erdoğan siz 2015 yılının Şubat
ayında dediniz ki; 'Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü
yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur' diyerek
o dönemin Merkez Bankası yönetimi için vatana ihanet iması yaptınız.
Siz 2017'nin Aralık ayında, 'Enflasyonu
doğuran ana sebep faizdir' dediniz. Siz 2018 yılının Mart ayında, 'Enflasyonun
anası da babası da faizdir, bunu bilmeyenler bilsin' dediniz. Siz 2018
yılının Mayıs ayında, 'Faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar
düşük olur' dediniz. Yine siz 2018 yılının Eylül ayında Merkez'in faiz
artırımının kararının ardından, bağımsız olması gereken kurumu ve o kurumun
başkanını tehdit ettiniz.
Siz 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı
Seçimleri'nden önce şu ifadeyi de kullandınız: 'Siz bu kardeşinize yetki
verin ondan sonra bu faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz.' Tam da
Partili Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nden hemen önce 2018'in Haziran'ında
kullandığınız bir ifade bu.
MERKEZ BANKASI'NDA FAİZ ARTIRIMI
İÇİN İZİN VERDİNİZ Mİ?
Şimdi siyasi sorumluluğunuzun gereği şu
soruları cevaplandırmanız gerektiğini düşünüyoruz:
Eğer sizin teziniz doğru ise yani faiz
sebep enflasyon netice ise dünkü faiz artışının enflasyonu yükselten bir sonuç
vermesi beklenir. Sizin teziniz doğruysa. Demek ki dünkü faiz kararının
ardından enflasyonun yükselmesi beklenir. Oysa Merkez tam tersini söylüyor. 'Ben
faiz yükselttim ki enflasyon düşsün' diyor. 'Ben faizi yüksek tutacağım
ki enflasyonu kontrol altına alana kadar bu politikaya devam edeceğim'
diyor.
Yıllardır savunduğunuz tezinizin yanlış
olduğunu anlayıp, Merkez Bankası'na faiz artışı için izin verdiniz mi? Yoksa
Merkez Bankası size rağmen mi bu kararı aldı? Sizin yıllardır savunduğunuz
tezin çöktüğü kabul ediliyorsa ki faiz artırımı bu anlama gelmektedir niçin
bugüne dek bu yanlışta ısrar ettiniz? Dünkü karar sizin son yıllarda artan bir
dozla savunduğunuz tezi tam da çürüten bir karar.
NİÇİN ÜLKENİN BU HALE DÜŞMESİNİ
BEKLEDİNİZ?
Peki niçin ülkenin bu hale düşmesini
beklediniz? Niçin gerekli adımları zamanında atmadınız? Eksi faizlerin olduğu
bir dünyada Türkiye neden en yüksek faizi ödeyen ülke durumuna düştü? Şu anda
öyle...
Niçin ülkemizin yatırım yapılabilir kredi
notunu tam 5 kademe aşağıya düşürdünüz? Niçin paramızı pul ettiniz? Bu milletin
alın teriyle yıllardır biriktirdiği 130 milyar doların üzerindeki döviz
rezervini iki yılda ne için ve ne uğruna heba ettiniz?
Niçin döviz rezervimiz eksi 39 milyara
düşmüş durumda? Yani Merkez Bankası kendine ait dövizi satmış satmış bir de 39
milyar dolar içeri girmiş demek. Yani elindeki dövizden 39 milyar dolar daha
piyasaya borcu var demek Merkez Bankası'nın.
2018 yılında Partili Cumhurbaşkanı olarak
görece başlayıp en yakın akrabanızı ekonomi yönetiminin başına getirdiğiniz
günden bu yana Hazine'nin iç ve dış borç toplamı 1 trilyonun üzerine çıktı.
Niçin ve ne uğruna Hazine'nin borcunu 2 yılda ikiye katladınız? Niçin ülkemizde
her 3 kişiden 1'i işsiz? Niçin bu ülkenin gençleri, girişimcileri umudunu
kaybedip, geleceklerini başka ülkelerde arıyorlar?
SUÇLADIKLARINIZDAN HELALLİK
İSTEYECEK MİSİNİZ?
Bu konuda bir açıklama yapmayı düşünüyor
musunuz? Beraberce faiz artışı yaptığınız bugünkü Merkez Bankası yönetiminden
memnun olduğunuzu açıkladığınıza göre, daha evvel Maliye Bakanlığı, Merkez
Bankası Başkanlığı yapmış olan ve geçmiş ekonomi yönetiminde, bürokraside görev
almış insanlardan helallik istemeyi düşünüyor musunuz? Sizin senelerdir
haksızca iftira attığınız, suçladığınız, hakkına girdiğiniz hatta miting
meydanlarından yuhalattığınız arkadaşlarımızın hakkını artık bugün teslim
etmeniz gerekmiyor mu?
Eğer hak, hukuk, kul hakkı kavramları
sizin için önemliyse, itham ettiğiniz, yuhalattığınız, rencide ettiğiniz tüm bu
insanlardan helallik dilemelisiniz.
Fakirleşmesine sebep olduğunuz milletimize
de bir açıklama yapmak zorundasınız. Adeta kibrit çakılıp yakılan 130 milyar
dolarlık döviz rezervini, hazinenin 1 trilyon 860 milyar liraya çıkan, iki
yılda ikiye katlayan borcunu, yaşanan tüm kayıpları, mağduriyetleri açıklamak
zorundasınız. Ülkemizin itibarının niçin kaybolduğunu izah etmelisiniz.
AKRABANIZIN ORTADAN KAYBOLMASIYLA
BU AĞIR BEDELİN SORUMLULUĞU BUHARLAŞMAZ
Ve son olarak, bir kez daha
hatırlatıyoruz. Bakan olarak görevlendirdiğiniz akrabanızın ortadan
kaybolmasıyla, milletimizin ödediği bu ağır bedelin sorumluluğu buharlaşmaz,
ortadan kaybolmaz. Partili bir cumhurbaşkanı olmayı, yani taraflı bir
cumhurbaşkanı olmayı tercih eden sizsiniz. Bu sistemde yetki sizdedir, ama
sorumluluk da sizdedir. Siyasi sorumluluğunuz gereği olarak vatandaşlarımıza
bir açıklama borcunuz var. Bunu tekrar hatırlatmak isteriz.
MERKEZ'İN SADELEŞTİRMEYE GİTMESİ
OLUMLU BİR ADIM
Dün yapılan toplantıda Merkez Bankası’nın
politika faizlerinde sadeleştirmeye gitmesi öngörülebilirlik açısından olumlu
bir adımdır.
Bununla birlikte, asıl önemli olan, Merkez
Bankası’nın bağımsızlığına saygı duyulacağının, Banka’nın kararlarına müdahale
edilmeyeceğinin ve Banka’nın elindeki araçları hiçbir baskı altında kalmadan
kullanabileceğinin ortaya konulmasıdır. Bunun da söylemle değil, gerekli yasal
ve kurumsal düzenlemeler ile güvence altına alınması gerekmektedir. Bugün
Merkez Bankasına talimat verirsiniz, faizi yükseltir ama sürekli talimatla
hareket eden bir Merkez Bankası bu ülkede de dünyada da güven ve itibar
kazanamaz. Bu sağlanamadığı müddetçe, alınan kararların etkisi de sınırlı
kalacaktır.
Bununla birlikte, para politikasının
kredibilitesinin tesis edilebilmesi için Merkez Bankası’nın sadece faiz
politikasıyla ilgili değil; kur politikası, rezerv birikimi ve kamu bankaları
ile ilişkiler konularında da doğru adımları atması gerekmektedir.
Son dönemde BDDK ve diğer kurumlar
tarafından uygulamaya konulan aktif rasyosu gibi yanlış ve müdahaleci adımların
da süratle ve köklü bir biçimde düzeltilmesi gerekmektedir.
Unutmamak gerekir ki, Merkez Bankası’nın,
BDDK’nın ve diğer kurumların atacağı adımlar, ancak bütüncül bir programın
parçası olduklarında ve kurumsal bağımsızlığı sağlayacak kalıcı adımlarla
desteklendiğinde, kendilerinden beklenen sonucu verirler.
Bu kararlar ekonomi yönetim anlayışında ve
kurumsal çerçevede kalıcı bir değişiklik çerçevesinde değil de günü kurtarmaya
yönelik olursa, beklenen sonuçları vermezler.
Şeffaflık, hesap verebilirlik, mali
disiplin ve güvenin tesis edilmesi bakımından para politikasında atılan
adımların, sıralayacağım alanlarda yapılacak değişiklik ve düzenlemelerle
desteklenmesi büyük önem taşımaktadır:
1. 190 civarında değişiklik yapılan kamu
ihale kanunu orijinal çıkış amacına uygun hale getirilmelidir. Bu kapsamda,
“pazarlık usulü ile ihale” ya da “doğrudan temin” gibi istisna olması gereken
ihale usulleri genel alım usulü gibi kullanılmaktan çıkartılıp, tüm ihaleler
açık ve fırsat eşitliğine dayalı hale getirilmelidir.
2. Tüm kurumlar Sayıştay denetimine
açılmalıdır. Doğru, hesaptan kaçmaz.
3. Bütçe disiplinini sağlamak için mali
kural uygulaması hayata geçirilmelidir.
4. Bir kara delik haline gelmiş olan
Varlık Fonu kapatılmalıdır.
5. Bir başka kara delik olan bazı kamu
özel işbirliği projeleriyle ilgili gerekli adımlar atılmalı, hatalar tekrar
edilmemelidir.
6. Büyük kaynaklar tüketecek olan ve bir
rant projesi haline gelen Kanal İstanbul gündemden çıkarılmalıdır.
7. Döviz ve altın cinsinden iç borçlanma
durdurulmalıdır.
8. Merkez Bankası Başkanı’nın ancak kendi
kanununda yer alan hükümlere göre görevden alınabileceğine dair yasal düzenleme
yapılmalıdır. Merkez Bankası Başkanı’nın başında sürekli Demokles’in kılıcı
gibi tehdit sallandırırsanız, “dediğimi yapmazsan yarın kapı dışarıya atarım
sizi” derseniz, o Merkez Bankası bağımsız değildir.
9.
Merkez Bankası, net döviz pozisyonunu şeffaf ve herkes tarafından
izlenebilir bir şekilde yayınlamalıdır. Net rezervi hesap etmek için karmaşık
yöntemlerin gerekmemelidir. Merkez Bankası bunu açık ve net koymalıdır ki
bilmeyenler de öğrensin. Hele hele devletin en tepesindeki kişilerin ve kişinin
bunu bilmeme ihtimali de başlı başına vahim bir tablodur.
10. Kamu bankalarını siyasi mülahazalarla
kredi vermeye zorlamaktan vazgeçilmelidir.
11. Aktif rasyosu kaldırılmalıdır.
12. TÜİK tam bağımsız bir kurum haline
getirilmeli, kurumsal kapasitesi güçlendirilmelidir. Halkımıza ve piyasalara
doğru veriler açıklanmalıdır. Halkımızla makyajlı veriler değil, gerçek veriler
paylaşılmalıdır.
13. Kural ve kurum bazlı ekonomi
yönetimine geçişi sağlayacak ve ekonomi yönetiminin kurumsal kapasitesini
güçlendirecek düzenlemeler süratle hayata geçirilmelidir."
TÜRKİYE ÇOKLU BİR SİSTEM KRİZİ
YAŞIYOR
Son olarak tekrar altını çizmek isteriz
ki, Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar teknik bir mesele olmaktan çıkmıştır.
Para ve maliye politikalarının iyileştirilmesi gereklidir. Ancak para ve maliye
politikaları Türkiye’nin köklü ve yapısal sorunlarını tek başına çözmek için
yeterli değildir. Gelinen noktada Türkiye çoklu bir sistem krizi yaşamaktadır.
Bu durum adeta bazı hastalarda görülen çoklu organ yetmezliğine benzemektedir.
Partili cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki
tıkanma, hukuk ve kamu yönetim sistemine, oradan da ekonomiye yansımaktadır. Bu
sistem krizi ve kötü yönetim anlayışı giderilmeden teknik revizyonlarla bu
sıkıntıları aşmak mümkün değildir.
DEVA Partisi olarak ekonomide yaşanan
sorunların kalıcı bir biçimde çözülebilmesinin ancak topyekun bir değişim ile
mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu kapsamda aşağıdaki adımların atılmasını çok
önemli görüyoruz:
1. Güçlendirilmiş Parlamenter
Sisteme geçilmelidir.
2. Hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığının tam olarak tesis edilmelidir.
3. İfade özgürlüğünün önündeki
engeller kaldırılmalıdır.
4. İnsan hakkı ihlalleri
önlenmelidir.
5. Katılımcı ve çoğulcu demokrasi
anlayışı hakim kılınmalıdır.
6. Kuralların, kurumsal yönetim
anlayışının, ehliyet ve liyakatin hakim olduğu bir kamu yönetimi hayata
geçirilmelidir.
7. Devlet müdahalesi yerini adil
rekabete; kayırmacılık yerini fırsat eşitliğine; ranta dayalı büyüme yerini
verimliliğe dayalı büyümeye; bırakmalıdır.
8. Parti
programımızda da yer alan “güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme”
stratejisi uygulamaya konulmalıdır.
9. Basiretli para,
kur, maliye, borçlanma ve finans politikaları kurumsal ve kalıcı hale
getirilerek makro ekonomik ve finansal istikrar sürdürülebilir kılınmalıdır.
YANGIN BÜYÜK, GERİDE BİR ENKAZ VAR
Sayın Erdoğan, geçenlerde “bize ders
vermeye kalkmayın” dedi, beni de özellikle hedef alarak. Bize ders veremezsiniz
diye kulaklarını kapatsa da, biz ülkemiz için doğru politikaları oluşturup
dillendirmeye ısrarla devam edeceğiz. Bu bizim toplumsal ve ahlaki
sorumluluğumuzun gereğidir. Bizi dinlemediklerinde ülkenin ne hale düştüğünü,
nasıl perişan olduğunu da hep beraber görüyoruz. Bu ülke hepimizindir.
Ders almayanların ülkeyi ileride de ne
hale düşürebileceklerini de güçlü bir uyarıyla ifade etmek istiyorum. Burada
hem ekonomiyle ilgili hem de genel anlamda tavsiyelerimizi, önerilerimizi ya da
kendi ifadesiyle derslerimizi anlatıyoruz. Bunlara uyun, bunları yapın. Aksi
halde bugünleri mumla ararız.
Zamanında küçük adımlarla, az miktarda
suyla söndürülebilecek yangının büyümesiyle ve o yangını söndürmek için büyük
bir faiz artışının gerekmesiyle karşı karşıya kaldık. Geride büyük hasar var.
Büyük yangının arkasında büyük hasar kalmış durumda.
Yangın büyük. Belki söndürmeye
çalışıyorsunuz ama geride bir enkaz var. Tedbir almazsanız, yangın tekrar
çıkacaktır. Biz uyarılarımızı ve tavsiyelerimizi, bu ülkede yeniden yangınlar
çıkmasın, insanlar yeniden yoksulluğa mahkum olmasın, mevcut kriz daha da
derinleşmesin diye açıkça ve samimiyetle söylüyoruz. Daha önceki uyarılarımıza
dikkat etmediğinizde ülkeyi ne hale düşürdüğünüzü herhalde artık açık bir
şekilde görüyorsunuz.
SORU-CEVAP
Bülent Arınç'ın Kavala ve Demirtaş
açıklamaları: Ülkenin yargı sisteminde tutuklu yargılanmanın istisna olması,
tutuksuz yargılanmanın esas olması lazım. Sayın Kavala'nın dosyasında tutuklu
yargılamayı gerektirecek bir unsur yok. Serbest bırakılacağı gün yeni bir dosya
ortaya çıkarılarak tutukluluğunun devam etmesini sağlayacak adımlar atıldı.
Buradan çağrımız; tutuksuz yargılanma esas, tutuklu yargılanmanın istisna
halini getireceği bir uygulamayı Türkiye'de görmeyi istiyoruz. Kaybolan yılları
siz insanlara iade edemezsiniz bu kul hakkıdır. Tüm yargı sisteminin tutuksuz
yargılamanın esas olacağı bir sisteme geçmesi gerekir.
Adalet Bakanı Gül'ün açıklamaları ve
Alaattin Çakıcı'nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na mektubu: İllegal
yapılanmaların, suç örgütlerinin siyaset üzerinde etkili olduğu bir ülkeye
sermaye gelmez. Yasal düzenlemelerimize göre açık bir suç olan tehdidi bir ana
muhalefet liderine rahatça söyleyebilen ve bu söyleyen kişinin arkasında
iktidar ortağının durduğu bir ülke artık bir hukuk devleti değildir. Bu açıkça
bir suç. Bu kimsenin görmediği mahalle arkasında söylenen bir tehdit değil. Ama
yargımız ne yapıyor biz bir adım atarsak başımıza bir iş gelir mi diye
düşünüyor. İktidar ortağının bu suç örgütü liderine sahip çıkarken kullandığı
ifadeler de çok önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.