Anlaşılan o ki AK Parti iktidarı girdiği yolun yol olmadığını anladı, şimdi uçurumun kenarından keskin bir “u dönüşü” yapıp geri dönmek istiyor. Gelgelelim iktidar otobüsünün yolcularına bütün seyahat boyunca “Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol” diyerek bu yolun propagandası yapıldığı için şimdi bu zevatı buradan geri dönmeye nasıl ikna edeceğini bilemiyor.
İktidarın kitlesi bir yanda, öbür
yanda medyası, mafyası, sermayesi, bürokratı, tetikçi trol çetesi... hepsi
Frankenstein’ın yarattığı canavar gibiler artık.
Gittikleri yolun uçuruma açıldığını asla
kabul etmiyorlar, aksine otobüsün bu yolun sonunda uçağa dönüşeceğini ve
seyahatlerine uçarak devam edeceklerini düşünüyorlar. Artık gözle görülür
mesafede olan karşıdaki uçurumun aslında kalkış rampası olduğuna inanıyorlar. “Yapmayın
etmeyin, uçurum bu” demeye kalkanlar “içimizdeki hainler”
olarak görülüyor ve en acımasız saldırılara hedef oluyorlar. Onun için durumu
fark eden yolcuların ilk fırsatta otobüsten aşağıya atlamak dışında fazla
seçenekleri kalmamış bulunuyor.
Otobüsü uçuracağını iddia eden ve buna
yolcuların çoğunu inandıran “şoför” bile artık iddiasının aksini
savunamaz durumda. Yol boyunca yaptığı ustaca manevraların bir benzerini şimdi
tekrarlamaya cesareti yok.
Ama yine de el yordamıyla ve göz ucuyla
bir manevra fırsatı kollamaktan da geri durmuyor. Uçurumu boylamamak için o
manevrayı şöyle ya da böyle yapmak zorunda çünkü.
***
Erdoğan’ın ekonomi bakanının “affıyla”
birlikte gündeme getirdiği “yeni dönem” çıkışının kendi muhitinde
yarattığı tepki böylesi bir alegorik tasvire tıpatıp uyuyor herhalde.
Ekonomi yönetiminde gerçekleştirilmeye
çalışılan manevraya ve bu bağlamda yeni Merkez Bankası yönetimi eliyle
piyasaların arzusuna uygun şekilde faiz artışı yapılması gibi girişimlere “Faiz
enflasyonun sunucu değil sebebidir” diye itiraz edenler neticede bunu yine
Erdoğancılık adına yapıyorlar. Erdoğan’ın “şimdiki pozisyonu” pek
dikkate alınmıyor. “Erdoğan’a rağmen Erdoğancılık” bugünün en önemli ve
en kritik gerçeği.
Otobüste bir süredir “co-pilot”
olarak görev yapmakta olan koalisyon ortakları da “Erdoğan’a rağmen
Erdoğancılık” yaparak Erdoğan’ın kitlesini -kimi zaman Erdoğan’ın siyasi
çıkarları aleyhine- yönlendirme imkanına sahipler. Garip ama gerçek. Çünkü cini
şişeden çıkarmaktan daha zor olan iş aynı cini aynı şişeye geri sokmaktır.
Üstüne üstlük, masallardan hatırlayalım,
şişeden çıkan cin üç dileğinizi yerine getiriyor. Dördüncü hakkınız olmuyor.
Cin dilekleri yerine getirdi, şimdi kendi işine bakacak. Şişesine geri
dönmeyecek, siz de mecburen hayatınızın geri kalanı bölümünde bu cinle yaşamaya
alışacaksınız.
****
Bu cinle yaşamaya sizden önce alışmış
olanları da unutmadan… Cinin şişeden çıktığı çevrede yeni bir habitat oluştu.
Risk algıları, çıkar duyguları, kazanç ve kayıp anlayışları birbiriyle uyumlu
olan kişilerin ve grupların yaşama ortamı. Erdoğan sayesinde var olan ve
varoluşlarının yegâne dayanağı durumundaki kendi “Erdoğancılık”larını
artık Erdoğan’a bile dayatabilecek raddeye gelmiş bir çevre…
Dikkat ederseniz, esas itibarıyla yabancı
sermayenin tedirginliğini ortadan kaldırmak amacıyla ortaya atılan hukuk
reformu lafları en başta “Erdoğancı habitat”ta rahatsızlık uyandırıyor.
Yargı bağımsızlığı, kanun hakimiyeti,
hukuki eşitlik gibi konularda aktüel mecburiyetlerden doğan “normalleşme”
arayışını kendi tabanlarına “HDP’lileri affetme çabası” olarak
göstererek engellemeye çalışanlar aslında mevcut düzenin devamını kendi sahip
oldukları gücün yegâne sigortası saydıkları için yapıyorlar bunu.
Gelgelelim mevcut düzenin sonunu getirecek
olan da yine mevcut düzenin mevcut işleyişi olduğu için “şoför” son bir
manevra yapmak için yolcularını karşısına almak zorunda kalabilir. Ondan
sonraki süreç çok daha “şenlikli” olur herhalde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.