Osman Amca'ları, Kılıçdaroğlu'nu tehdit etmemiş, Çubuk'ta eyleme dökmüştü.
Cumhurbaşkanlığı da yazılı tepkisinde,
Osman Amca'larına sahip çıkmıştı. Kılıçdaroğlu'nu, suçu kendinde aramaya
çağırmıştı.
Kılıçdaroğlu, uğradığı saldırının suçlusu
gösteriliyordu.
Halkın bu haklı öfkesini niye üstüne
çektiğini, ne yapıp da hak ettiğini, Osman Amca'larını neden kızdırdığını,
kendisine saldırıyı nasıl kışkırttığını düşünmesi isteniyordu.
AK Partililer, Osman Amca'larını halk
kahramanı ilan etmiş, 'yedirmeyiz' kampanyası açmışlardı. Neredeyse
heykelini dikeceklerdi.
Fakat bu tavır, Cumhur İttifakının ortak
hissiyatını yansıtıyordu o gün.
Bugünse aynı şeyi söylemek, pek mümkün
görünmüyor.
Suçu ve suçluyu korumak, övmek,
haklılaştırmak ve propagandasını yapmak suç olduğu için değil. O gün de kanunen
suçtu.
Ve Osman Amca'larının sırtını sıvazlamaya
engel olmamıştı.
Cumhur İttifakı ortakları, bugün de aynı
duyguda buluşamıyorsa sebep başkadır.
MHP lideri Bahçeli, seçimini net olarak
yaptı. Tavrını aynı taraftan yana koydu yine.
Cumhurbaşkanlığı ise bu kez tepkisiz,
duraksar halde.
AK Parti'den tek tavır, Çakıcı'ya
soruşturma açıldığı haberini Grup Başkanvekili Turan'a verdirmek oldu.
Çakıcı'nın 'akıllı ol' mesajı, CHP
liderini hedef alıyor görünse de AK Parti liderliği üstüne alınıyor sanki.
Tam da Cumhurbaşkanı, "Küresel
siyaset ve ekonomideki değişimlere ayak uydurmak üzere" bir değişim
başlatmışken geldiği için mi?
'Karşı hamle mi, bize bir şey mi
demek istiyor'
şüphesi uyandırmış olmalı.
Yoksa niye tutuk davransın, ortağının
gerisine düşsün ki!
Acaba, iktidar treni fertiği çekmiş, ani
bir makas değişikliğine giderken Bahçeli'nin imdat frenine asıldığını mı
düşünüyorlar?
Bahçeli, Erdoğan'ın treni döndürmeye
çalıştığı istikamete gitmeye niyetli olmadığından mı? O yolun yolcusu
olmadığına dair bir uyarı mı yapıyor makiniste?
Mesajlardaki Demirtaş ve Kavala ikazları,
iktidarı böyle düşündürüyor belki.
Bahçeli, Demirtaş'la Kavala'nın salınma
ihtimaline karşı mı tedbir alıyor? Yoksa, haksız tutuklananları bırakacak bir
yargı reformuna toptan mı karşı?
MHP, soruşturma haberinden sonra da tavrını
korudu. Semih Yalçın'ın, CHP'ye sert ama AK Parti'ye ince göndermelerle örülü
manidar bir açıklamasıyla.
"CHP'ye söyleniyoruz, AK Parti
sen anla; küresel değişime ayak uydurmaya itirazımız var" der
gibiler.
Ortaklar, şimdilik masa altından
subliminal mesajlarla birbirini yokluyor 'adeta'.
Bahçeli'nin maksadı, demokrasi ve hukuk
reformlarına acı fren yaptırmaksa...
Makas değiştirmekten vaz mı geçecek
iktidar? Ya da ortaklığa devam etmeyi mi seçecek? Ve ittifak bozulursa AK
Parti'yi sırada ne bekliyor?
Bu soruların cevabı, yalnızca AK Parti
treninin yeni rotasını belirlemeyecek. Ortaklıklarının kaderini de
belirleyecek.
İmamoğlu ‘devlet projesi’ne mi
karşı yarıştı?
İBB Başkanı, “Ya Kanal ya İstanbul”
afişlerinden dolayı istenen yazılı savunmasını, İçişleri’ne vermiş.
‘Devlet projesine kamu
kaynaklarıyla karşı gelmek’ten soruşturuluyor.
Savunmasının içeriği henüz yansımadı.
Ya dediyse ki “Ben seçimde devlet
projesini mi yenmiş oldum o zaman”...
Çünkü “Kanal İstanbul”, AK Parti
adayının vaatleri arasındaydı.
Binali Yıldırım “Küçükçekmece Kanal
İstanbul’la dünya sahnesine çıkacak” diye oy istiyordu.
İktidar medyası, “İstanbul’u dünyanın
gözdesi yapacak AK Parti vaatleri” arasında bu projeyi de sayıyordu.
‘Kanal İstanbul’, bir devlet
projesi ve egemenlik haklarının konusu deniyor.
Belediye imkanlarıyla karşı çıkmak, bu
yüzden ‘devletin idari bütünlüğü’ne karşı işlenmiş bir suçsa...
‘Kanal İstanbul’u seçmemek, yaptırmama
vaadini seçmek nedir? Devletin idari bütünlüğü’nün bir parçası belediyeyi,
proje karşıtı İmamoğlu’na kazandırmak nedir?
‘Kanal İstanbul’ vaadine oy
vermeyen seçmene de soruşturma açılacak mı bu durumda?
Hatta böyle bir projeyi oylatmak ve
kaybettirmek bile aynı maddeye girmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.