Cahit Sıtkı’nın herkesin zaman zaman hatırladığı unutulmaz dizeleri herhalde şimdilerde en çok Ak Parti çevrelerinde seslendiriliyordur:
“Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir
bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.”
Hayata beraber başladığımız… Kim
kaldı ilklerden?
Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Abdüllatif Şener…
Ve şimdi İhsan Arslan…
Böyle mi planlanmıştı en baştan, Tayyip
Erdoğan kalacak, diğerleri gidecek…
Bülent Arınç Parti’den ayrılmadım diyor
ama belli ki gözden çıkarıldı, değilse parti cenahından böylesine kıyıcı
açıklamalar neden yapılsın?
Şimdi İhsan Arslan topun ağzında.
BBC Türkçe’ye verdiği mülakat sebebiyle MYK’da ismi masaya yatırılmış, ardından
da Parti Disiplin Kurulu’na verilmiş.
İhsan Arslan’ın hatıraları Aklımda Kalan
ismiyle iki cilt halinde yayınlandı. Ayşe Karabat’ın yayına hazırladığı kitap,
aslında hem Yola beraber çıkmışlığı hem de farklılaşmaları anlatan, ilgiyle
okunan metinlerden oluşuyor.
İhsan Arslan aslında Tayyip
Erdoğan’a çok yakın bir isim. O kadar yakın ki, kitaptan öğrendiğimize göre
partinin kuruluş safhasında Ankara’ya gelişlerinde Arslanlar’ın Çankaya’daki
evlerinde kalıyor. s. 299)
İki dönem milletvekilliği yapıyor. Kürt
açılımının en etkin isimlerinden. Oğlu Mücahit milletvekili ve Tayyip Bey’in en
yakınlarından.
Kitapta, partinin kuruluş safhasındaki
rollere, Milli Görüş çizgisinden nasıl farklılaşıldığına, Tayyip Erdoğan’ın -
Abdullah Gül’ün kişiliğine, tabii ki Kürt sorunu’na, Çözüm süreci’ne, Kuzey
Irak ve Suriye’deki gelişmeler bağlamında “Dış Kürtler”le ilişkilere,
FETÖ’nün devlette nasıl etkinlik kazandığına, bu noktada partinin sorumluluğuna,
15 Temmuz günü “çocukluğundan beri tanıdığı” MİT Başkanı Hakan Fidan ile
birlikteliğine, “Hakan Fidan’ı kaçırma ihbarı”nın nasıl darbe yorumuna
yol açmadığına dair yakın dönemi yorumlama imkanı veren pek çok not var.
Ben, buraya o notlardan belki bugünleri de
değerlendirme imkanı verecek kimi alıntılar yapmak istiyorum. O bölümün
başlığının “Ortak Akıldan Kutsal Akla, İstişareden İstihareye” olduğunu
yazarsam, değerlendirmelerin içeriğine ilişkin de ipucu vermiş olurum.
“Kanun çıkarma makinası gibi
çalıştık. Bunların bazıları aceleye geldiği için bazen bir değiştirdiğimizi
altı ay sonra yeniden değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bunların iyi niyetli
olanları da vardı. Ama itiraf edeyim yanlış olanları da vardı. Mesela 2003’te
ilk kez yürürlüğe giren ihale kanunu 186 kere değiştirildi. Bence ayıp oldu.
Orada iyi niyet aramıyorum” (s. 357)
“Parti içinde tartışmayı da çok
hızlı bıraktık diyebilirim. İlk bir iki yıldan sonra belki.” (s. 357) ….. Her hafta
konuların istişare edildiği grup toplantıları sona erdi. Başbakanın ya da genel
başkanın hitap ettiği ve bol alkış aldığı bir formata dönüştü. Doğru değildi
ama kimsenin de buna hayır deme şansı olmadı…..Yaşanan süreç istişarelerimizin
kurumsal olmaktan çıkmasına neden oldu. Hiç mi istişare yapılmıyordu? Elbette
yapılıyordu ama daha dar bir çevrede. (s. 358)
“İki kere refüze edildiğinizde
üçüncü kere konuşmaz oluyorsunuz. Eğer o koltuklara tekrar oturmak istiyorsanız
munis olmak durumundasınız. Bizde demokrasi böyle işliyor. “ (s. 360)
“Halka karşı değil liderine karşı
sorumlu olduğunu düşünen insanlardan fazla hayır gelmez. “ (s. 361)
“….lider ara kademeleri de by-pass
ederek genel müdürü direk atıyorsa, hiyerarşi zinciri kopuyor. Bir bakanın
‘efendim uygun değil’ deme şansı yok. Başbakanın ‘ben bunu imzalamıyorum deme
şansı yok. Bu hale gelince bütün kuvvetler tek kişide birleşmiş oluyor, bunun
da adına demokrasi diyoruz. “ (s. 362)
“İktidar olduğunuzda, insanların
kaderini belirlemeye başladığınızda, bunun çok rahat olduğunu fark ettiğinizde
bu kere hırsınız artıyor. Daha daha yapma ihtiyacı hissediyorsunuz. Orada
kuralları bir kenara bırakıyorsunuz. ….Yozlaşmanın sebeplerinden biri budur.
Kendinizi kurallara bağlı hissetmemeye başlıyorsunuz. “ (s. 362)
İhsan Arslan bu araya bir yere “Şahıslardan,
partilerden bağımsız olarak değerlendirmeye çalışayım“ notunu düşüyor ve
devam ediyor:
“Doğruları tekelinizde görmeye
başlıyorsunuz.“
(s. 363) “Kurallara düşman olmaya başlıyorsunuz çünkü onlar sizin keyfi
yönetiminizi engelliyor. “ (S. 363)
İşte böyle. “Yola beraber çıktığınız
arkadaşlar”ınız tarafından çekilmiş bir fotoğraf. İçerdekiler buruk buruk
bakarlar bu değerlendirmelere. Ta ki bir gün dışarıya çıkıncaya kadar. Belki de
İhsan Arslan “Dost acı söyler” diyecektir bütün yargılamalar karşısında.
…..
Emine Hanım’ın çıkışı:
Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan, “Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadelede Televizyon Dizilerinin Rolü” konulu programa
video kanalı ile gönderdiği mesajda şunu söylemiş:
“Ne olur insanlık onurunu reytinge
kurban etmeyelim. Katiller, mafya babaları, zorbalar rol model gibi lanse
edilmesin.”
Ne denir? Bu mesajı eşini öldüren suç
örgütü liderlerinden “Dava arkadaşı” seçen siyasetçiler de okumalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.