İleri hedefleri olanların, Türkiye'yi değiştirmek isteyeceklerin ilk elde tutmaları gereken yer ordudur. Silah kimin elindeyse, hâkim güç de odur.
Tarikatların, cemaatlerin önüne
geçemezsiniz; vardır ve var olacaktır. Bu müesseseler de ordu içinde iştiyakla
yuvalanmak isteyeceklerdir.
Tarikat ve cemaatler, niyete göre yön
değiştirmektedir. Yakın zamanda bunu yaşadık. Allah için yola çıkanlar hiçbir
hizbin yanında yer almamaları gerekirken, kim kendisine daha fazla alan
açacağını vaat ederse ve açarsa cemaatini, tarikatını "Allah'ın emridir;
uyun." demeye getirerek o partiye, o zata yönlendirmişlerdir. Açıkça dini
ifsat etmişlerdir.
Ülke şu anda büyük bir çelişkidedir. Bir
tarafta tekkeler ve zaviyeler kanunu var, diğer tarafta zıddı. Ne yasaksa hepsi
açık faaliyet göstermektedir. Öyle olunca ya kanunu sonuna kadar uygulayacaksın
ya da yeniden düzenleyeceksin.
HDP'nin Diyarbakır Milletvekili Altan Tan
Aralık 2015'te "30/11/1925 tarih ve 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle
Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına
Dair Kanunun yürürlükten kaldırılması" teklifi vermişti. Ama bu teklifle,
illegaliteye karşı bir düzenleme getirilmiyor. M. Kemal'e bir tavır güdüldüğü
intibaı ediniyorsunuz.
Şunu da düşünelim. Belki de tekke ve
zaviyeleri yasaklayan kanun tarikatları yer altına itmiş ve giderek
"kötü" yola sevk etmiştir. "Şeyh" dedikleri reisleri,
kanunu aşacağız derken "devlet"le karşı karşıya gelmiştir. Devlet
engelini bertaraf etmek için "devlet"e sızma giderek bir örgütlenmeye
yol açmıştır. "Teşkilâtlanma" demiyorum "örgütlenme"
diyorum. Bir kanun dışılıktan söz ediyorum.
Asıl tarikatın, asıl cemaatin ne olması
gerektiği üzerinde yeteri kadar duruldu mu? Mesele meşkuk.
Bir yönüyle kanunların izin verdiği her
parti birer cemaat değil mi? İdeolojik yapıların kurduğu dernekler keza... Ama
her şey kanunlara uygun olmalıdır.
Diyanet'in Tarikatlar ve Cemaatler
Raporu'ndan burada söz etmiştik. Kuşku var ki, rapor var.
Hedef insanı eğitmek mi, Türkiye'yi
değiştirmek mi?
En eski cemaat Nurcuların cemaati. İlk
gençlik yıllarımızda meraktan birkaç defa uğradığımız dershanelerinde, siyasete
kesinlikle karşı olduklarını ve asıl ferdi eğitmek gerektiğini söylerlerdi.
Ama sonra Demokrat Parti ile Said-i Nursî
arasındaki ılık esintileri okuduk! Ilık esintiler neye işaret? Oyunuzu
Menderes'e verin demek değil miydi?
Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları
Yönetmeliği'nin 44. maddesinde yer alan "irticaî faaliyet"le
ilgili madde değiştirildi. "İrtica" kavramı artık yok.
"İrtica"da sınır
belirsizdi. Öyle zamanlar oluyordu ki, mesele din düşmanlığına kadar varıyordu.
Geçmişte, görev devir tesliminde, generaller, matbu metinleri okurlar ve
muhakkak sonunda "irticaî faaliyetlere asla ödün verilmeyecek."
derlerdi. Konuşmalarında "irtica" sözünü geçirmezlerse, sanki
terfi alamayacaklar... Ve öyleydi.
O vakitler bu ifadeyi biraz alaycı tenkit
etmiştim.
Harp Okulları'na öğrenci kabul edilirken
"irticaî faaliyette bulunamama" şartı kalktı. En yetkili isim
eski arkadaşım. "Nedir mesele?" dedim. "Sanıldığı gibi
değil." manasına farklı bilgiler gönderdi. Yazacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.