Artık iktidar mağduriyete uğrayan değil, mağduriyet yaratan bir pozisyondadır. 20 yıla yaklaşan bir süre kesintisiz ve tek başına iktidar olmuş bir lideri ve partinin mağdur edilmesine olanak yoktur
AK Parti'nin iktidara gelişinde de kalışında da
mağduriyet politikasının payı büyüktür.
AK Parti lideri olarak Tayyip Erdoğan, temsil kesimin
mağduriyetini etkili propaganda alanı olarak değerlendirmiş, başbakanlığı ve
cumhurbaşkanlığı süresince de bu politikayı terk etmemiştir.
Erdoğan, bugün de 103 emekli amiralin ortak görüş
açıklamasını, "darbe tehdidi" olarak yorumlayıp, CHP'yi de
sorumlu tutarak yeni bir mağduriyet söylemine geçmiş görünüyor.
Emekli amirallerin bildirisinden yola çıkarak, CHP'yi
iktidara karşı darbe hazırlamakla, darbe çağrısı yapmakla suçlamasının maddi
temelleri olmadığını iktidar da biliyor. Ancak, daha önce yaptığı gibi bu
konuyu da bir propaganda malzemesi olarak kullanmaya niyetli olduğu iktidar
sözcülerinin söyleminden anlaşıldı.
AK Parti iktidara gelirken; üniversitelerde türban
yasağı başta olmak üzere tarihten çıkardığı husumetlerle de dindar kesimin
baskılandığı, haklarının ihlal edildiği, inanç ve ibadet özgürlüğü olmadığı,
dindarların, türbanlıların, kamu görevine alınmadığı söylemine dayalı
mağduriyet politikası etkili oldu, önemli ölçüde destek gördü.
Bu söylemin bir kısmı, özellikle 28 Şubat sürecindeki
uygulamalarla maddi gerçeklere dayanıyordu. Bir kısmı ise; özellikle İsmet Paşa
dönemine atfen CHP'nin camileri yaktığı, ahıra çevirdiği iddiaları ise
gerçeklerden uzak iddialardı. Buna karşın AK Parti, doğru olmadığını bildiği
halde bu söyleminden hiç vazgeçmedi. Hüsamettin Cindoruk'un, halkın bir
kesimini gerçek olmayan söylemlerle etkilemeye örnek gösterdiği "İsmet
paşa için asker kaçağı derdik, buna inanırlardı" sözünü anımsatacak birçok
gerçek dışı söylemin de propaganda malzemesi olarak kullanıldığı alanlar oldu.
"Darbe yapacaklar" söylemiyle salınan korku
içinde, kumpas davalarıyla Türk Silahlı Kuvveleri'nde yapılan tasfiye de taze
örneklerden biriydi.
Bu sürecin sonunda FETÖ'nün giriştiği kanlı darbe
kalkışması, iktidarın "darbe korkusu" üzerinden politika yürütmesini
kolaylaştırdı. Bugün iktidara yöneltilen eleştirileri hemen "darbe
çağrısı, vesayet özlemi" olarak yorumlayan iktidar emekli amiraller
olayında olduğu gibi bu söylem üzerinden tabanını genişletmeye, kaybettiği
desteği geri kazanmaya çalışıyor.
Ancak bu mağduriyet politikasının da artık sonuna
gelindiğini gösteren önemli işaretler var. Daha önce İlker Başbuğ'un söyleşisi,
bir şirketin yayımlanmamış reklam filmi, Fikri Sağlar'ın türbanlı hakimlerle
ilgili başka yöne çekilen açıklamaları, CHP Mersin milletvekilinin yine amacı
dışında yorumlanan sözlerinden üretilen "darbe mağduriyeti" söylemi
kamuoyunda karşılık bulmadı. Emekli amirallerle ilgili olarak CHP'yi darbecilikle
suçlayan yeni söylemin de gerçeklere oturmadığı için kamuoyunda güçlü bir
destek bulması zayıf bir olasılıktır.
Artık iktidar mağduriyete uğrayan değil, mağduriyet
yaratan bir pozisyondadır. 20 yıla yaklaşan bir süre kesintisiz ve tek başına
iktidar olmuş bir lideri ve partinin mağdur edilmesine olanak yoktur.
Bu söylemi 20 yıllık iktidarın sonunda bile kullanmak
ciddi bir inandırıcılık sorunu yarattığı gibi karşı sorgulamaya da neden
olmaktadır. İktidarın mağduriyet söylemi, "madem öyle 20 yıldır mağduriyet
yaratacak sorunları neden çözmediniz" sorusuyla karşılanmaktadır.
Bu sorgulamaya, artık türban sorununun çözüldüğü,
üniversitelere gitmenin serbest olduğu, askeri kurumlar ve yargı kurumları
dahil olmak üzere her türlü kamu kurumunda görev yapmanın mümkün olduğu gerçeği
de dahil edilmektedir.
Hatta durumun tersine döndüğü de bir gerçektir.
Türbanlı olmak, tarikat mensubu olmak artık bir
mağduriyet değil. Aksine mağrur olma
nedeni haline gelmiş durumdadır. Mağdur olmak bir tarafa, tam aksine üstünlük
kazandıran bir faktöre dönüşmüştür. O kadar ki, milletvekili olmadan veya kamu
görevi üstlenmeden başı açık olan birçok AK Partili, milletvekili olduktan veya
kamu görevini üstlendikten sonra başını örtmeye başlamıştır. Bunun örnekleri az
değildir.
Yine ekonomi alanında muhafazakâr, dindar hatta dinci
olmak bir üstünlük niteliğine dönüşmüştür. İktidar bu alanlarda yaptığı
tercihlerle kendine bağlı yeni bir zengin kesim yaratmıştır.
Artık kamu görevine girişte, mağdur olanlar başı açık,
laik, çağdaş yaşam tarzına sahip olan gençlerdir. Kıyafetiyle, yaşam tarzıyla
laik görüntü veren, AK Parti'den, önemsenen bir tarikattan veya şeyhten
referans getirenler karşısında iş kurup iş almaları veya kamu görevine
girmeleri mümkün değildir.
Bu gerçekler ortadayken, iktidarın hâlâ mağduriyet
politikası yürütmesinin kamuoyunda eskisi kadar etkili olması gerçekçi bir
beklenti değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.