Günlerdir tartıştığımız cüppeli-sarıklı amiral hangi cemaatten? Garip ama herkes farklı düşünüyor.
Kesin olan şu ki resmi kayıtlarda bulunmuyor. Yani ne
eski ne yeni, sicilinde herhangi bir tarikat bağlantısı yazıyor. Haliyle
belgeli bir yanıtı yok.
Deniz lisesinde öğrenciyken, Fethullahçıların
düzenlediği hafta sonu pikniğine katıldığı için mercek altına alındığı
anlatılıyor. Ancak bunun arkadaşlarının daveti olduğu, bu nedenle diğer
öğrencilere yapılan işlemin ona yapılmadığı söyleniyor.
Bugün nasıl böyle açık açık, makam aracıyla giderek bu
görüntüyü verdi diye soruyorlar ya…
Onu tanıyanlar FETÖ’nün tasfiye sürecinin bir dönüm
noktası olduğunu ifade ediyor. Daha önce yediğiyle, içtiğiyle, giyinmesiyle
diğer askerler gibi hayat süren Amiral, AKP-FETÖ kavgasının ardından görünür
şekilde muhafazakârlığını öne çıkarmış. Basına yansıyan görüntüsündeki gibi
kendisini açığa koyar hale gelmiş.
Biliyorum, halen cemaat sorusu havada kaldı…
İslami kesimdeki uzmanlara başvurunca ortak bir
kanaatleri olduğunu gördüm. Tarikat ve cemaatleri izleyenler, giyinme ve
davranış şekillerini takip edenler, sarık bağlamasından cüppeye kadar
işaretlerini tanıyanlar hemen “Kurdoğlu” yanıtı verdi.
Belki öyle, belki değil. Ama dışarıya yansıyan, belki
de “yansıtılmak istenen” tablo bu şekilde.
KURDOĞLU - FETÖ KAVGASI
Nurculuk kökenli ama aynı zamanda FETÖ’ye rakip
Kurdoğlu Grubu, cemaatler içinde en az bilineni. İşin ilginci, Diyanet’e mal
edilen meşhur tarikatlar raporunda, küçük gruplar hatta kişiler bile
eleştiriyle yer alırken “Kurdoğlu Grubu”na ilişkin tek satır yok.
Daha çok, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski Genelkurmay
Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamalarından hatırlıyoruz. Başbuğ, “(MİT’ten)
‘TSK’de Fethullah Gülen Cemaati’ne mensuptur’ diye tek bir rapor gelmedi. Başka
raporlar geldi mi? Geldi. En çok gelen raporları da ben size söyleyeyim: Mehmet
Kurdoğlu Cemaatiyle ilgili, Mehmet Kurdoğlu’yla ilgili geldi” ifadelerini
kullanmıştı. Erdoğan da doğrulayarak “YAŞ’ta önümüze imza için
getiriyorlardı. (…) Bunların içinde çoğu zaman FETÖ’cü değil, Nurcuların
içerisinden Kurdoğlu takımı vardır” demişti.
Resmin bütünü FETÖ operasyonlarıyla çıktı. TSK içinde
bir cemaatler savaşı vardı. Adını, lideri Mehmet Kurdoğlu’ndan alan rakip
cemaat, FETÖ tarafından kasıtlı olarak açığa çıkarılıyordu. FETÖ, ışığı
başkasına tutarken kendisi karanlıkta kalıyordu.
Aslında görünen köy, kumpas davalarından okunuyordu.
Zira 2009 yılında piyasaya sürülen, FETÖ imalatı İrticayla Mücadele Eylem
Planı’na, izini şu satırlarla bırakmıştı: “Kurdoğlu cemaati ve benzeri
diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken FG
(Fethullah Gülen) grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler
yaptırılarak kamuoyunda FG grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi
sağlanacaktır.”
Kumpasın, Kurdoğlu cemaati gösterilerek nasıl
kurgulandığını, tutuklanan MİT’çiler o yıllarda hapishaneden şöyle anlatmıştı:
“Kurdoğlu cemaati içinde bulunan ‘Erzincan’ kodlu
öğrenci, MİT’in internet sitesine, cemaatin faaliyetlerine ilişkin olarak bilgi
vermek istedi. MİT ana karargâhı da gelen mesaj üzerine öğrenciyle görüşülmesi
talimatı verdi. 5 ay boyunca görüşme sürdü. Verdiği bilgilerin tutarsızlığı
nedeniyle ekim ayında ilişki kesildi. Erzincan kodlu öğrenci, Erzurum Savcısı
Osman Şanal’a MİT görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Savcı Şanal da
MİT görevlilerini Erzincan’da Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia
edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı uygulamakla suçladı.”
Rüzgâr tersine döndü. Kurdoğlu cemaati, FETÖ
operasyonlarıyla daha çok konuşulmaya başlandı. Gazeteci Tolga Şardan, beş yıl
önce Milliyet’te, “(TSK’deki) tasfiyelerin, sivil bürokraside olduğu gibi
‘güçlü bir yapı’ tarafından gerçekleştirildiği yönünde bilgiler yansımış
durumda kulislere” diye yazmıştı. Onu Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz
tamamlamıştı: “Öyle görünüyor ki TSK’da bu işleri yapan dairelerde bir
başka ‘cemaat’ etkin. Bunlara Kurdoğlu cemaati ya da grubu deniliyor.”
EN KAPALI NURCU GRUP
Kurdoğlu denilince, pek çok yerde, doğru ya da yanlış,
“dershane” ve “vakıf” kelimesi geçiyor. Nurcuların toplantı
yaptıkları evlere “dershane”, buradaki sohbet-okumalara ise “ders”
deniliyor. Bu evlerde sürekli kalan, kendisini Nur’a adayanlara imamlara “vakıf”
deniliyor. Bazı Nurcu gruplarda kendisini adama hali, bir tür ruhbanlaşmaya,
hatta Said Nursi’yi taklit ederek evlenmemeye kadar gidiyor.
Ankara- Balgat merkezli Kurdoğlu Grubu, işte bu
ilişkileri en keskin şekilde sürdüren grup. Tabiri caizse “kökten Nurcu”.
Nurcular içinde en içe kapanık, en mutaassıp yapı.
“Eski Türkiye”de devletin bir güvenlik raporu
onları şöyle tanımlıyordu:
“Ankara’da Sıddık Dursun ile birlikte yer aldığı
gruptan ayrılarak, kendi adıyla anılan grubunu kuran Mehmet Kurdoğlu, halen
Ankara, Adana ve K.Maraş’ta az sayıdaki öğrenci evleri çerçevesinde faaliyet
yürütmektedir.”
Ayrılış nedeni, iddiaya göre, “gizliliğin ve
ihtiyatın ihlal edilmiş olması”ydı. Nitekim açık kaynaklarda, haklarında en
az bilgi bulunan cemaat, tartışmasız Kurdoğlu Grubu. İnternet siteleri bile
yok. Gizlilik için, asker üyeler siviller ve diğer memurlarla aynı “derslere”
katılmıyor. Sadece “vakıf” olanlar onları tanıyor. Vakıflar,
Risalelerdeki pasajlar dışında neredeyse başka bir okumanın olmadığı sohbetler
düzenliyorlar. Nitekim cemaate adını veren Mehmet Kurdoğlu da en büyük “vakıf”.
Askeriye içinde örgütlü oldukları, sadece resmi
raporlardaki iddialardan ibaret değil. Rakip İslamcı gruplar da bunu dile
getiriyor. Peygamber’in evlilikleri yerine Nursi’nin bekârlığını örnek
almaları, hem bazı Nurcu gruplar hem de diğer İslami kesimler tarafından
eleştiriliyor.
İşte bir “dershane”de çekilmiş görünen, o
fotoğraflardaki kısa kollu cüppe ve Nursi gibi bağlanmış sarık, İslami camiayı
tanıyanlara “bu Kurdoğlucu” dedirtiyor.
HULUSİ’YE OMUZ VERECEK SARIKLI
Daha da ilginci…
Siz belki kızarak “sarıklı amiral” dediniz. Ama
Nurculuk yazını, uzun yıllardır “Hulusi’ye omuz verecek sarıklı
asker” beklentisiyle dolu.
Nursi, Beşinci Şua’da, gelecekte bir gün, Türk
ordusunun “İslam ordusu”na dönüşeceğini haber veriyordu:
“Kahraman ve mücâhid ordunun ve dindar milletin
ruhundaki iman nuru ve Kur’an ışığıyla hakikatı hâli göreceği…”
Bir asker olan sadık talebesi Hulusi Bey’in (Yahyagil)
rüyasını yorumlayan Nursi’nin yaptığı bir başka yorum beklentiyi somutladı.
Nursi “Sarıklı küçük genç bir zât ise; Hulusi’ye omuz omuza verecek belki
geçecek birisi” dediği kişi için, “O genç, kuvve-i velayetle meydana
atılacak bir zâttır” tespitini de yapıyordu.
FETÖ’cülerden diğer Nurcu cemaatlere kadar hepsi, “Hulusi’ye
omuz verecek sarıklı”yı bekledi. Kumpaslar kurarak silah arkadaşlarını
tasfiye ettiren, kendilerini gizleyerek bir gün ortaya çıkmaya hazırlanan,
nihayetinde 15 Temmuz’da kendi milletine kurşun sıktıran, bu kör inancın
motivasyonuydu.
“Meydana atılmış” sarıklı-cüppeli bir amiral zat, TSK içinde
tartışılan cemaatler, çoğu FETÖ kumpaslarıyla yıllarca hapis yatmış emekli 104
amiralin akıl yoluna çağıran uyarısı, bir zamanlar FETÖ ile kol kola gezenlerin
“bunlar darbeci” diye ortaya çıkması, savcılar, mahkemeler…
Bir ülke aynı öyküyü sizce kaç kez yaşar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.