Konumunuz ülke için “tek belirleyici” konumu ve tekrar eden hatalarınız her seferinde ülkeye ciddi maliyetler ödetiyorsa, bunu neden görmediğiniz sorgulanır. Benzeri maliyetler kendi kişisel hesabınızda gerçekleşse aynı hataları tekrar edip etmeyeceğiniz sorulur. En azından ailenizin size şaşkın şaşkın bakacağı, sizi uyaracağı, olmadı itiraz edeceği söz konusu olur.
“Dost acı söyler” diye bir özlü sözümüz var. Yani dost sizi yanlışa
sürüklemez, uçuruma gidiyorsanız uyarır, birilerini uçuruma doğru
götürüyorsanız mani olur vs. Sizin kaybetmenize de, sizin birilerine bedel
ödetiyor hale gelip yanlış insan haline gelmenize de gönlü razı olmaz. Sizi
hatalarınıza rağmen destekleyenlere bakmanız gerekir. Acaba “tamam şimdi
yanlış yapıldı ama yakında düzeltilir” diye mi bakıyorlar? Acaba “sizin bu
yanlıştan dönmeyeceğinizi çünkü yanlışı ilke diye düşündüğünüz bir sebeple
yaptığınızı görüp, uyarıp kötü olmaktansa yanında görünüp onun gücünden
istifade edelim” diye mi düşünüyorlar? Acaba daha kötü bir niyetle “kendi
ideolojik hesapları ya da başka bağlantıları sebebiyle” hatalarınızı sizin
bir şekilde düşmenizin gerekçesi haline getirmeyi mi planlıyorlar?
Hataların, sadakat gereği veya daha derin manevi
sorumlulukla sizi her şeye rağmen destekleyen kitleler için de bir kalite
değerlendirmesine dönüştüğü dikkate alınırsa, o insanları körü körüne destek
konumuna düşürmesi tehlikesine ne demek gerekir?
Özgüven, tek belirleyicilik ve bunlarla bağlantılı ruh
durumu, acı söyleyen dostları düşman bellemeye yol açabilir. Dolayısıyla bir
süre sonra dostlar konuşmamaya başlar, hala konuşuyorsa yakınlardan
uzaklaştırılır, bu sürecin sonucu “boşluktan elbise dokuyan” yanlış,
çıkarcı, göz boyayıcı, şarlatan danışmanlarla baş başa kalmaktır. Bunlar insana
görünmez, ya da sadece süper akıllıların gördüğü kumaştan muhteşem elbiseler
diker ve çırılçıplak şehrin sokaklarına çıkarır. Ta ki, bir çocuk “Aaaa,
kral çıplak” deyinceye kadar. Dünyada “kral çıplak” diyecek, ya da
düşüşünüzü kahkaha atarak kutlayacak dünya kadar insan - odak bulunur.
Bir şekilde büyülenmeyen, öz saygısını kaybetmeyen,
kendisinin şahsında ülkesinin ve değerlerinin yıpranmasından kaygı duyan insan,
bu sürecin bir yerinde uyanması gerekir. Mesela saygı aşınmasının farkına
varması gerekir. Ülkede oluşturduğu otorite sebebiyle yeterince eleştirilemiyor
olsa bile, insanların -en sadık insanların- sokaklarda, yapılanları şaşkın
gözlerle izler hale gelmesini görmesi gerekir.
Bir dönem en yüksek görevleri üstlenen insanların
bugün neden çok uzaklarda durduğunu, yakından söyleyemez hale geldiklerini,
neden oralarda seslendirdiklerini düşünmesi gerekir. Belki de dostluğun bir
merhalesi de budur. Bazen suskunluk bile anlamlıdır. Hatanızın söylenmesinden
rahatsız olduğunuzu hissedenler susuyorsa o suskunluğu anlamanız gerekir.
Yakınınızda konuşma imkanını kaybedenler uzaktan konuşuyorsa onlara kalbinizi
kapatıp düşmanlaştırmamanız gerekir.
Otoritenin insanlara yanlış yaptırabileceği ihtimaline
bakmak gerekir zaman zaman.
Belki de her şeyi bilmiyorsunuzdur. Belki de bazı
şeyleri yanlış biliyorsunuzdur. Belki de bu kadar iktidar fazladır. İktidarın
sınırlanmasını kendiniz istemelisiniz belki de. Hani bir ara “ortak akıl”
diye bir şey vardı, onu hatırlamak gerekir belki de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.