14 Temmuz 2020 Salı

Namazın içini doldurmak Ahmet Taşgetiren/14.07.2020


Aslında Kur’an’ın uyarısından bahsettiğimi hemen anlayacak namaz hassasiyeti olanlar.

Kur’an’da Maûn Suresindeki “Yazıklar olsun o namaz kılanlara…” diye başlayan ve “ki onlar namazlarından habersizdirler…. Ki onlar gösteriş yapmaktadırlar ve en küçük bir yardımı da engellerler” diye devam eden ayeti. Surenin namaza gelinceye kadarki ilk ayetlerinde ise “yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen insan”ın aynı zamanda “Din gününü de yalanladığı”na işaret edilir sorulur: “Gördün mü sen o adamı… O adamın yaptığını… O adamın nasıl bir adam olduğunu… İçi boşalmış bir namazın, insanı savurduğunu anlarız bu ayetlerden. Kur’an’da, “namaz kalitesi” üzerinde duran daha pek çok ayet vardır. “Namazın hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyması istenir” mesela Kur’an’da. (Ankebût suresi, 45)
Niye?
Çünkü, her namazda Allah’ın huzuruna çıkıyorsun, vasllında her zaman o Huzur’dasın ama, namazla, daha bir bilinçle çıkıyorsun Huzur’a, abdest alıp, yani temizlik hassasiyetini kuşanıp çıkıyorsun, elin – yüzün temizlik duygusu kuşanmış halde çıkıyorsun, ellerine bakıyorsun, sabahtan öğleye kadar kirlenmiş mi, “Böyle çıkılmaz Rabbin Huzuruna” diyerek çıkıyorsun…

İşte “Namazın içini doldurmak” dediğim şey bu.

Bazen camileri dolduramazsın, camiler mahzun kalır, bazen camiyi doldurup namazın içini dolduramazsın namaz mahzun kalır.
Başörtüsüne özgürlük sağlandı, yasakken yasağın getirdiği dirençle – tutku ile ona sarılanların bir kısmı, yasak kalktıktan sonra farklı etkenlerle iç coşkuyu kaybetti ve “Bu nasıl tesettür?” denilecek savrulmalara tanık olundu.

Çok uzunca zamandan beri “kişilik aşınması” var mü’min camiasının gündeminde. Hatta “inanç aşınması” var.

“Ahlaki duyarlılığımıza ne oldu?” soruları sorulmuyor mu?

Sadece namazın içi boşalmıyor demek ki, bir boşalma başladığında bu, ibadetten ahlâka kadar tüm alanlara ulaşıyor.

Mescid-i Nebi çok mütevazı bir mekandı Rasulullah (s.a.v.) zamanında. Mekke’de iken bir mescidleri bile yoktu Rasulullah’ın etrafında toplanan mü’minlerin. Dar’ül Erkam diye bir mekan her şeydi. Zaten “Yeryüzü mescid kılınmıştı.”

Çalıştığı inşaatın tepesinde secdeye kapanan işçinin namaz coşkusuna imrenmiştim.

Ayasofya olsun kuşkusuz, Sultanahmet olsun, milyonlarca mü’mini kucaklayan Kabe, Mescid-i Nebi olsun, ama onların içini dolduran mü’minler de olsun bir, yüreklerini namazla dolduran mü’minler de olsun iki…

Asıl mesele “Güzel Müslüman”ı inşa etmek. Rasulullah’ın “Güzel Müslüman” diye tanımlayacağı insanı inşa etmek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.