…
Aslında Kur’an’ın uyarısından
bahsettiğimi hemen anlayacak namaz hassasiyeti olanlar.
Kur’an’da Maûn Suresindeki “Yazıklar
olsun o namaz kılanlara…” diye başlayan ve “ki onlar namazlarından
habersizdirler…. Ki onlar gösteriş yapmaktadırlar ve en küçük bir yardımı da
engellerler” diye devam eden ayeti. Surenin namaza gelinceye kadarki ilk
ayetlerinde ise “yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen insan”ın
aynı zamanda “Din gününü de yalanladığı”na işaret edilir sorulur:
“Gördün mü sen o adamı… O adamın yaptığını… O adamın nasıl bir adam olduğunu…
İçi boşalmış bir namazın, insanı savurduğunu anlarız bu ayetlerden. Kur’an’da, “namaz
kalitesi” üzerinde duran daha pek çok ayet vardır. “Namazın
hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyması istenir” mesela Kur’an’da. (Ankebût
suresi, 45)
Niye?
Çünkü, her namazda Allah’ın huzuruna
çıkıyorsun, vasllında her zaman o Huzur’dasın ama, namazla, daha bir bilinçle
çıkıyorsun Huzur’a, abdest alıp, yani temizlik hassasiyetini kuşanıp çıkıyorsun,
elin – yüzün temizlik duygusu kuşanmış halde çıkıyorsun, ellerine bakıyorsun,
sabahtan öğleye kadar kirlenmiş mi, “Böyle çıkılmaz Rabbin Huzuruna”
diyerek çıkıyorsun…
İşte “Namazın içini doldurmak” dediğim
şey bu.
Bazen camileri dolduramazsın, camiler
mahzun kalır, bazen camiyi doldurup namazın içini dolduramazsın namaz mahzun
kalır.
Başörtüsüne özgürlük sağlandı, yasakken
yasağın getirdiği dirençle – tutku ile ona sarılanların bir kısmı, yasak
kalktıktan sonra farklı etkenlerle iç coşkuyu kaybetti ve “Bu nasıl tesettür?”
denilecek savrulmalara tanık olundu.
Çok uzunca zamandan beri “kişilik
aşınması” var mü’min camiasının gündeminde. Hatta “inanç aşınması”
var.
“Ahlaki duyarlılığımıza ne oldu?” soruları
sorulmuyor mu?
Sadece namazın içi boşalmıyor demek ki,
bir boşalma başladığında bu, ibadetten ahlâka kadar tüm alanlara ulaşıyor.
Mescid-i Nebi çok mütevazı bir mekandı
Rasulullah (s.a.v.) zamanında. Mekke’de iken bir mescidleri bile yoktu
Rasulullah’ın etrafında toplanan mü’minlerin. Dar’ül Erkam diye bir mekan her
şeydi. Zaten “Yeryüzü mescid kılınmıştı.”
Çalıştığı inşaatın tepesinde secdeye
kapanan işçinin namaz coşkusuna imrenmiştim.
Ayasofya olsun kuşkusuz, Sultanahmet
olsun, milyonlarca mü’mini kucaklayan Kabe, Mescid-i Nebi olsun, ama onların
içini dolduran mü’minler de olsun bir, yüreklerini namazla dolduran mü’minler
de olsun iki…
Asıl mesele “Güzel Müslüman”ı inşa
etmek. Rasulullah’ın “Güzel Müslüman” diye tanımlayacağı insanı inşa
etmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.