Melih Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Mansur Yavaş ve İnsan Kaynakları Daire Başkanı Eyüp Turpçuoğlu'yla
ilgili suç duyurusunda bulundu…
Belediyenin bir yıllık faaliyet raporuyla
ilgili oturumda Mansur Yavaş, Melih Gökçek dönemine ait torpil listesi ve o
torpillilere referans olanları açıklamıştı…
Aile fertleri ve 'takipsizlik
kararlarıyla meşhur' savcı Şadan Sakınan ile Kamil Kılıç gibi FETÖ
firarilerinin de aralarında bulunduğu referans listesinin sunumda yer alması,
Gökçek'i harekete geçirdi…
Belli ki Gökçek bu konuda çok hassas!..
Yalnız hassasiyet, 'torpil listesi'nin
varlığından değil, 'o referans listenin ifşa edilmesi'nden
kaynaklanıyor!..
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nı yapılan
suç duyurusuna bakıldığında "Torpil iddiası iftiradır, böyle bir işe
alım yoktur, Mansur Yavaş müfteridir" tarzında bir suçlama bulunmuyor…
Peki ne var suçlamada: Kişisel verileri
ele geçirme ve yayma…
Göreve ilişkin sırların açıklanması vs…
Özetle, Gökçek'in söz konusu listeye ve referans
sahiplerine ilişkin tek itirazı yok…
Bütün mesele "Bunlar niye
açıklandı?"…
***
Oysa söz konusu faaliyet raporunda çok
daha ağır ithamlar vardı, o döneme ilişkin… Meselâ bu yıl adliyeye intikal
ettirilmiş olan Belbeton dosyası…
Cumhuriyet tarihinin -oransal anlamda- en
şaibeli dosyası bu…
Belediye şirketi olan Belbeton görülmemiş
bir para harcanarak revize ediliyor, yine görülmemiş bir şekilde çok ucuza
özelleştiriliyor…
Sonra o şirket, eski sahibi olan
belediyenin alanında tek tedarikçisi yapılıyor ve yüz milyonlar yüz milyonlara
eklenerek havada uçuşuyor…
Torpil listesi ve referanslar konusunda
pek hassas davranan Gökçek'in, çok daha ağır ithamlar içeren Belbeton
dosyasıyla ilgili neden tek bir kelimesi yok? Neden "Benim dönemimde
yapılan bir ihaleyle ilgili şahsıma iftiralar atılıyor, suç duyurusunda
bulunuyorum, adalet önünde hesaplaşacağız" diyemiyor?
***
O toplantıda Mansur Yavaş, 1 TL'ye, 1,5
TL'ye alınan fidanların Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni nasıl 15 TL'lere fatura
edildiğini ve 10 yılda 100 milyonlarca TL'nin nasıl buharlaştırıldığını da
belgeleriyle ortaya koydu…
Referanslı personel konusunda bu derece
alınganlık gösteren Gökçek, bu ağır ithamları duyunca neden savcılığa
koşturmuyor?
Adalete mi güvenmiyor yoksa amellerine mi?
Ankapark'ta da batan rakamı aşağı çekmeye çalışmaktan kafasını kaldıramayan
Gökçek, suçlamalar karşısında neden aynı hassasiyeti gösteremiyor?
***
Hükûmet tarafı FETÖ konusunda 17-25 Aralık
sürecini milat kabul etmişti değil mi? Ama 17-25 Aralık'tan sonra Ankara
Büyükşehir Belediyesi'nin malum yayın organlarına reklam yoluyla para aktardığı
açığa çıktı…
Melih Gökçek, neden "Bu da bir
iftiradır… Benim döneminde böyle bir para kesinlikle aktarılmadı" diyemiyor…
Hani kendisinin klasik bir yöntemi var ya "İspatlarsan
ben şerefsizim, ispatlayamazsan sen şerefsizsin, sakın kıvırma" deyip
mahkeme kapılarını aşındırmıyor? Ama Ankara Büyükşehir Belediyesi kendine
güveniyor ve bu konuların hepsini adliyelere taşıdı, taşımaya devam ediyor…
Bundan sonrası savcılarda, hâkimlerde…
***
Gökçek'in bu kadar ağır ithamlar dururken,
isimleri buzlanarak verilmiş 'torpilliler' ve 'referans' listesine
takılması, daha çok Emel Sayın'la şöhret bulan 'Üzüldüğün şeye bak'
şarkısını hatırlattı!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.