Maryland Üniversitesi Ekonomi ve
Finans Bölümünden Prof. Şebnem Kalemli Özcan, Taha Akyol'un sorularını
cevapladı.
Koronavirüs krizi, dünya
ekonomisini ne oranda küçültecek, küçülme kaç yıl sürer?
Ekonomistlerin en son tahminlerine göre,
Korona virüs krizi, dünya ekonomisini, 2020 de yüzde 4.9 oranında küçültecek.
2021 de dünya ekonomisinin yüzde 5.4 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor. Fakat
eğer Kovid krizi olmasaydı, 2021 de dünya ekonomisi yüzde 11 oranında
büyüyecekti. Tabii ki bunlar tahmin. Şu ana kadar bu krizle ilgili öğrendiğimiz
en önemli bilgilerden biri belirsizliğin önemi, krizin evriminin her an
değişebileceği. Eğer virüs kontrol altına alınamazsa, ya da kontrol altına
alınmışken tekrar kontrolden çıkarsa, 2021 de ki öngörülen büyüme azalır,
küçülmeye de dönüşebilir. Bu kriz de küresel düşünmek çok önemli. Bazı
ülkelerde kontrol altına alınması, dünyada sorunu çözmüyor. Diğerlerinde
kontrol altına alınmadığı sürece olay tekrar körüklenecek. Yaşadığımız küresel
dünyada, bütün ülkeler kendini dışarıya kapayıp ulaşılamayan adalar haline dönemiyeceklerine
göre, virüs ile olan savaşı kazanmak ancak bütün dünya bir araya gelirse
mümkün.
EN SERT KÜÇÜLME AVRUPA’DA
Avrupa ekonomisi çok daha büyük
çapta küçülecek deniliyor, doğru mu?
Evet. Gelişmiş ülkelerin yüzde 8,
gelişmekte olan ülkelerin yüzde 3 daralması bekleniyor. Eğer Çin i çıkarırsak,
gelişmekte olan ülkelerin beklenen daralması yüzde 5, yani küresel rakama eşit.
Avrupa için beklenen küçülme gayet yüksek, yüzde 10.
En yüksek daralmanın Avrupa’da olmasının
sebebi, hastalıǧın oraya daha erken gitmesi ve Avrupa nüfusunun daha yaşlı
olmasıdır. Tabii Avrupa ülkelerinin birbirlerine sınırlarını kapayamaması da
çok hızlı yayılmanın bir etkeni. Aynı olay şu anda Amerikan eyaletlerinde de
görülmektedir. Eğer hastalık kontrol altına alınamazsa Amerika’daki daralma
Avrupa’dakini geçebilir. Hastalığın uzaması ve de ölümlerin artması talep
üzerindeki şoku kalıcı hale getirdiği için, bu durumdaki ülkeler ekonomik
olarak en aǧır şekilde etkileniyor. Avrupada ve şu anda Amerikada olduǧu gibi.
Ekonomik normalleşme icin, hastalıǧın kontrol altına alınması şart.
TÜRKİYE’Yİ KÖTÜ ETKİLER
Avrupa Türkiye’nin en büyük ticaret
ve turizm partneri. Oradaki küçülme Türkiye’yi nasıl etkiler?
Avrupa’daki küçülme Türkiye’yi kötü
etkiler çünkü Avrupa hem ticaret hem turizm, hem de finans açısından Türkiye
için önemli. Koç Üniversitesindeki arkadaşlarla yaptığımız çalışmada, Avrupa’ya
olan bu bağların, Türkiye icin ne kadar önemli olduğunu gösteriyoruz. Türkiye
için hesapladığımız toplam Kovid etkisinin yüzde 30’unun bu bağlardan geldigini
gösteriyoruz. Çünkü hem Avrupa’nın Türkiye’den aldığı mallara karşı talebi
düşecek, hem turizm azalacak, hem de Türkiye’nin kendi üretimi için Avrupa’dan
aldığı ara mallar azalacak, Avrupa’da üretim azaldığı için.
Ayrıca bu tür ara mal ticaretinin
finansmanını yapan sermaye akışı da azalacak. Bu çok önemli ve genelde gözden
kaçan bir nokta. Mesela küreselleşme karşıtlarının en önde gelen tezi sermaye
hareketlerini limitlemek. Neden? Çok çabuk gelip, çok çabuk çıkarsa kurda
oynaklık yaratabilecegi için. Malesef sermaye hareketlerini limitlemek, direkt
ticareti limitlemek demek. Çünkü sermaye, dış ticaretin finansmanı. Dış ticaret
de Türkiye için çok önemli, özellikle ithal edilen ara mallar açısından.
Sonucta, Kovid tam bir ‘mükemmel fırtına’: sağlığa şok, talebe şok, arza şok,
emtia fiyatlarına şok, finansa şok.
VİRÜSTEN ÖNCEKİ DURUM
Türk ekonomisi virüsten önce krize
girmişti, ne tür bir krizdi? İktisat politikasındaki hangi yanlışlar Türkiye
ekonomisini krize itmişti?
Türkiye’nin ekonomisi Kovid den önce
yavaşlamıştı. Neden? Türkiye büyümekte olan genç nüfuslu bir ülke. Önemli olan
büyümeyi kalıcı yapmak. İktisat biliminin bize öğrettiği, uzun vadeli
kalıcı büyümenin, ancak verimliliği
artırarak olabileceği. Bu da ancak teknolojiye, bilime, akıllı fikirlere
yatırım yaparak olur. Bunlar uzun vadeli iktisat politikalari.
Herhangi bir kriz zamanı dışında (Kovid
gibi, ya da 2008 deki küresel finansal kriz gibi) bu tür uzun vadeli
politikaların uygulanması, böyle politikaların rahat uygulanması için de
yapısal reform yapılması gerekir. Çünkü yapısal reform doğru yere yatırım
yapmanın zeminini hazırlar. Kriz zamanlarında ise farklı, kısa vadeli, talebi
artıracak ve de ekonomiye gaz verecek iktisat politikaları uygulanmalıdır.
Fakat böyle politikalar uzun vadeli politikaların yerini almamalı. Çünkü bunlar
yapısal sorunları, verimlilik düşüklüğünü çözemez. Türkiye ekonomisinde Kovid
öncesi yavaşlama verimlilik sorunu çözülemediği için ve bütün yapısal reformlar
uygulanamadığı içindir. Yabancı yatırımcının Türkiye’den uzaklaşması da bununla
ilgili. Bu bir kısır döngü. Çünkü yabancı yatırımın içinde doğrudan yatırım
dediğimiz, direkt teknoloji ve bilgi getiren yatırım var, bu yatırım uzun
vadeli kalıcı büyüme için çok önemli. Bu
yatırım tamamen dış kaynaklı çünkü teknolojik olarak bizden daha ileride olan
ülkelerden gelmesi gereken bir yatırım, Avrupa gibi, Amerika gibi.
Ama bu tür yatırımcılar, uzun vadeli
yatırımcılardır ve çok hassaslardır. Yani kısa vadeli, bazen spekülatif diye
düşündüğümüz yatırımcıdan çok farklı. Borsaya günlük gelen-giden yabancı
yatırımcı ile, gelip fabrika yapmak isteyen yatırımcının arasındaki farkı
düşünün. Böyle doğrudan yatırımcı için güven ortamı çok önemlidir. Böyle bir
ortam istikrarlı politikalar ve yapısal reform ile oluşur. Türkiye bu yapısal
reformları gerçekleştirmediği için ekonomisi COVİD’den önce yavaşlamıştı.
‘RANT EKONOMİSİ’
‘Rant ekonomisi’ kavramı, krize
girişte ne ağırlıkta bir öneme sahip?
Ben ampirik çalışan, veriden elde ettiğim
bulgulara çok önem veren bir iktisatçıyım. Bence kafadan konuşan iktisatçıların her gün mantar gibi patladığı
bir ortamda, veriye bazlı konuşmak çok büyük önem taşıyor. Rant ekonomisi yeni
bir kavram değil ve de dünyanın her ülkesinde mevcut, Avrupa ve Amerika dahil.
Fakat veri ile ölçülmeli. Teorik iktisat modellerine göre, rant ekonomisi, her
ülkeyi yavaşlatıp, krize sokabilir. Ama böyle önemli bir konuda teorik model
yetmez. Veriler göz önüne alındığında bu retorik ne kadar gerçekçi diye sormak
lazım. Rant ekonomisi her ülkede başka türlü çalışabileceği için, bunun ülke
bazında veri ile ölçülmesi vede hesaplanması lazım.
Teorik olarak, Rant ekonomilerinde getiri
en akıllı icada yada en çalışkan işçiye değil, verimliliği az olan faktörlere
“rant” olarak gider, ama bakalım bu veride gerçekten böyle mi? Benim Rant
ekonomisinin, Güney Avrupa ülkelerinde 2000-2008 arası verimliliği azaltarak bu
ülkeleri nasıl krize sürüklediğini gösteren, detaylı firma verisi ile yapılmış
yayınlarım var. Sermayenin, bu yıllarda Ispanya, Italya, Yunanistan, ve
Portekiz gibi ülkelerde verimli olmayan firmalara gittiğini gösterdik. Bunun
sebebi, bu ülkelerin, 2000’den itibaren çok düşük faizle borçlanmaları ve
bankaların bu borcu verirken firma verimliliğine dikkat etmemeleri.
Düşük faizle borçlanma, bu ülkelerin tek
para birimi Euro’ya geçişleri ile başlıyor. Verimli bir Alman firmasi ile
verimsiz bir Yunan firmasi aynı faizden borçlanıyor, tek para politikası
altında. Bu durumda büyüme yavaşlıyor, verimlilik azalıyor. Türkiye için böyle bir çalışma yok bildigim kadarı ile.
KANUNLAR VE KURALLAR
AB sürecinde Türkiye’ye yılda 20
milyara dolara kadar yabancı sermaye girişi olmuştu? Bir süredir niye uzak
duruyor?
AB sürecinde gelen bu yatırım uzun vadeli,
dogrudan yatırımdı. Önceden belirttiğim gibi bu tür yabancı sermaye çok
hassastır.
Bir çıpa ister, güven ve istikrar ister.
AB süreci Türkiye ye o çıpayı sağlamıştı. Eğer o AB sürecinde, yabancı
yatırımcının perspektifinden bakarsak, yatırımcı şöyle düşünüyor: kanunlar,
kurallar, Avrupa ülkeleri gibi olacak, o zaman yaptığım yatırım güvende olacak,
bu yatırımın getirisini alacağım. Bu tür yatırımcı teknoloji getiren, fabrika
kuran yatırımcıdır. O yüzden, güven ve istikrar, değişmeyen kanunlar ve
kurallar istiyor. Bu ortam sağlanamadığı için de bir süredir Türkiye’den uzak
duruyor.
40 MİLYAR DOLAR
Türkiye’nin mevcut krizden çıkış
için kabaca 40 milyar dolar dış kaynak ihtiyacı olduğu söyleniyor. Size göre ne
kadar ve nasıl temin edilir?
Türkiye’nin 2020 de ödemesi yada
ötelenmesi gereken 170 milyar dolarlık dış borcu var. Bunu büyük kısmı özel
sektör, yani banka ve şirket borçları. Şimdi öncelikle bu miktarın hepsinin bir
şekilde ödeneceği ya da tekrar borçlanılacağı konusunda hemfikir olalım. 40
milyar rakamı nerden geliyor o zaman? 170 milyarın içindeki devlet ve banka borcunun tekrar yenileneceğini
tahmin ediyoruz. Kalan 40-50 milyar ithalat finansmanı ile ilgili borçlar ve de
ithalat azalacağı için bu da azalır şeklinde bir düşünce var. Fakat gene de
halihazırdaki borcun yenilenmesi lazım. Eğer geçmiş veriye bakarsak, bu tür
küresel krizlerde, gelişmekte olan ülkeler dış borcun yüzde 35-45 civarındaki
kısmını döndürmekte zorlanabiliyor. Bu
krizdeki belirsizlik yüksek olduğu için bu rakamlar şimdi de geçerli olacak mı
bilemeyiz.
Buradaki en onemli faktör, yabancı
yatırımcının risk hassasiyeti. Benim 2019 daki Jackson Hole konferansı icin
yaptığım çalışmada gösterdiğim gibi, dış borcun döndürülücek kısmını
belirleyicek esas faktör bu. Bu faktörün de en önemli belirleyicisi, Amerikan
Merkez Bankası’nın para politikası. Amerikan Merkez Bankası Kovid için çok
büyük, eşi görülmemiş, bir küresel dolar likidite bolluğu yaratmış durumda. Ben
bu paranın, eğer yabancı yatırımcı risk iştahını azaltmazsa, Türkiye gibi
ülkelere akacağını ve de bu sayede dış borcun finanse edilebileceğini
düşünüyorum. Benim Jackson Hole konferansı için 1996-2018 arası için 80 ülke
ile yaptığım çalışma bu sonucu gösteriyor.
Kovid için bu geçmiş bulgular şunu ima ediyor.
Kovid krizinin 1930’dan beri gördüğümüz en büyük kriz olduğunu göz önüne
alınca, şu ana kadar çok daha fazla sermaye gelişmekte olan ülkeleri terk
etmeliydi. Amerikan Merkez Bankası’nın likidite sürümü bu kaçışı önemli oranda
azalttı. Küresel likiditeyi çekip dış borcu döndürebilmek için, her ülkenin
istikrarlı ve güvenilir politikalar izlemeleri lazım bu durumda.
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASI
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı,
dış ekonomik ilişkiler ve dış kaynak sağlamada önemli mi? TCMB bu açıdan nasıl
gözüküyor?
İktisat literatürü bize Merkez Bankası
bağımsızlığının ve para politikasındaki kredibilitenin bir ülkenin ekonomisi
için önemini gösteriyor. Benim Jackson Hole konferansı için yaptığım çalışma
bunun yabancı yatırımcı için de çok önemli olduğunu işaret ediyor. Amerikan Merkez Bankası, gevşek para
politikaları ile yabancı yatırımcının risk iştahını artırıp, bu yatırımcıların
gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmasını desteklediğinde bu yatırım bütün
gelişmekte olan ülkelere eşit bir şekilde dağılmıyor.
İstikrarlı politikaları olan, bağımsız
kurumları olan ve verimliliği yüksek ülkelere gidiyor. Bu baǧlamda, sizin,
benim ne düşündüǧümüz degil, yabancı yatırımcının, TCMB yi nasıl gὃrdüǧü ve ne
düşündüǧü ὃnemlidir. Son zamanlarda dış basında çıkan haberler, yabancı
yatırımcının bu konuda kuşkuları olduǧu yolundadır.
SWAP OLMADI NEDEN?
Türkiye rezerv para Merkez
Bankalarıyla swap anlaşması yapamadı. Neden?
Bu bence Türkiye ye has bir olay değil.
Rezerv para swap anlaşması sadece ve sadece Amerikan Merkez Bankası ile
yapılırsa önemli çünkü dünya ticareti ve finansı bildiğimiz gibi dolar üstüne
kurulu. Doğal olarak Kovid krizinde her ülkenin ana ihtiyacı dolar
likiditesi. Amerikan Merkez bankası sadece 3 tane gelişmekte olan ülke
ile bu anlaşmayı yaptı: Güney Kore, Meksika ve Brezilya. Güney Kore hastalığı
en önden kontrol altına almış bir ülke, diğer ikiside Amerika’nın önemli ikili
ticareti olan ülkeler.
KURUMLARIN GÜVENİLİRLİĞİ
Türkiye’nin bir ekonomik reformda
öncelikle çözmesi gereken birinci sorun nedir?
Türkiye’nin tasarruflarını artırması,
kurumların güvenilirliğini sağlama bağlaması, belirsizliği azaltması lazım.
Tasarruf artınca, dış borca bağımlılık düşücek. Güven ortamı; teknoloji ve
bilgi getiren doğrudan yabancı yatırımcıyı çekecek ve bu tür yatırım da
büyümeye katkı yapmakla kalmayıp, büyümenin kalıcı olmasını sağlayacak.
KİMDİR?
Prof. Şebnem Kalemli Özcan 1974 Ankara
doğumlu. TED Ankara Koleji ve ODTÜ’de okudu. Brown Üniversitesi'nde master ve
doktora yaptı. Bilkent, Koç, Harvard, Houston Üniversiteleri’nde profesör, IMF
ve Dünya Bankası’nda baş danışman, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez
Bankası ve Amerika Merkez Bankası'nda baş araştırmacı olarak çalıştı. Avrupa
Bilim Kurulu'nun Marie Curie ödülünü kazanan ilk Türk iktisatçı. Halen Maryland
Üniversitesi'nde Neil Moskowitz Ekonomi ve Finans Profesörü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.