Dışarıdan bakan tarafsız bir göz,
özellikle son beş yılda Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’de demokratik değişim
yönünde önemli adımlar attığını rahatlıkla görecektir.
Şunu öncelikle ifade etmek gerekiyor ki,
CHP’yi sadece bugünkü değişim adımlarıyla okumak doğru bir yaklaşım olmaz
elbette. Siyasi tarihimizin penceresinden baktığımızda CHP’nin otoratik
bir gelenekten geldiğini, dolayısıyla bugünden ibaret olmadığını da söylemek
gerekiyor.
Geçmişte darbelere yakın durmuş, ya da
darbelerle birlikte anılmış bulunan CHP, bugün kendisini sivil ve demokratik
alanda konumlandırmaya ve de orada tutunmaya çalışan güçlü bir refleks
gösteriyor. Aslında Kılıçdaroğlu’nun Atatürkçülüğü sivil ve demokratik bir
söylemle sentezleyerek, CHP’de çok daha ciddi bir değişimi gerçekleştirmeye
çalıştığı muhakkak.
Ancak esas itibariyle bugün CHP’yi önemli
kılan, demokratik anlamda kendi içinde hala bir takım sıkıntıları olmakla
birlikte günümüzün otokratik sistemini değiştirmede üstlendiği tarihi roldür.
Hafta sonu Ankara’da gerçekleşen büyük
kongrede Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı 13 maddelik “değişim manifestosu”, bu
açıdan ciddi bir değişime işaret ediyor. Yeni bir anayasa ve Kürt sorununu
merkeze alan manifesto özetle şöyle:
1-Yeni anayasa: Darbeler hukukundan ve
vesayetten arındırılmış, kuvvetler ayrılığına dayalı yeni anayasa ve
güçlendirilmiş bir parlamenter sistem.
2-Toplumsal barış: Başta Kürt sorunu olmak
üzere tüm toplumsal sorunlar, demokrasi temelinde ve TBMM öncülüğünde
çözülecek.
3-Liyakat sistemi: Devlet hizmetlerinin
partizanca, çıkar amaçlı olmasının önüne geçilecek. İşi ehline vermek devlet
politikası olacak.
4-Seçim yasası değişecek: Milletin
vekilini millet seçecek. Seçim barajı kaldırılacak. Genel başkanlar değil,
vekili millet seçecek.
5- Siyasi ahlak yasası çıkacak.
Vatandaşla, siyasetçi arasındaki güven inşa edilecek.
6-
Kamu ihale kanunu yeniden düzenlenecek.
7-
Sayıştay gerçek işlevine kavuşacak, Ulusal Vergi Konseyi kurulacak.
8-
Güçlü bir Stratejik Planlama Teşkilatı kurulacak.
9-
Eğitim sistemi tüm bileşenlerin ortak çabasıyla yeniden
yapılandırılacak.
10-
Gelecek nesiller için yaşanabilir dünya teslim etmek için ekosistem
kurulacak.
11-
Aile destekleme sigortası olacak, asgari gelir desteği sağlanacak.
12-
Yeni merkez-yerel dengesi oluşturulacak: Yerel yönetimlerin gelirleri
arttırılacak, kayyum uygulamalarına son verilecek.
13-
Ortadoğu barış ve işbirliği teşkilatı kurulacak.
CHP’nin bir süredir belirgin hale gelen
değişimci politikalarının nasıl bir geleceğe evrileceğini, daha doğrusu parti
içindeki otokratik geleneğin bu yeni politikaları ne ölçüde içselleştireceğini
kestirmek mümkün değil. Ama şu bir gerçek ki Kılıçdaroğlu’nun demokratik
söylemiyle CHP ülkeyi kutuplaştırıcı politikalardan uzak tutma yönünde önemli adımlar
atıyor. Özellikle başörtüsü konusunu siyasallaştıran tavrından kurtulması
Türkiye siyaseti adına önemli bir kazanımdır.
Genellikle siyaset geleneğimizde seçmen
kitlesinin ana eksenini oluşturan iki büyük parti arasındaki sert kavgalar, her
ne kadar partiler açısından kolaylaştırıcı bir enstrüman olsa da, aynı zamanda
kutuplaşmayı da derinleştiren bir unsur olmuştur.
Son dönemde Kılıçdaroğlu bu geleneği
tersine çeviren bir politika izliyor. Mesela doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ı hedef almak yerine, AK Parti’nin politikalarını eleştirmeyi tercih
ediyor. Ve Erdoğan’la polemiğe girmekten özenle kaçınıyor. Hatırlayalım,
Kılıçdaroğlu yerel seçimler öncesinde Erdoğan’ın CHP’yi hedef alan sert
söylemlerine karşı cevap verme yarışına asla girmedi.
Nitekim seçim sonuçları bu politikanın
doğru olduğunu tescillemiş oldu. Aynı şekilde Ayasofya’nın açılışı ile ilgili
de “Elinizde yetki var, konuşmayın, yapın. Bizim itirazımız olmaz” benzeri
pozitif bir politika izlemeyi tercih etti. Eğer CHP Ayasofya’nın açılışına
karşı çıksaydı, AK Parti açısından siyasal getirisi daha yüksek olurdu. Bu
yüzden, Kılıçdaroğlu’nun politikaları AK Parti’nin pek işine yaramıyor.
Belli ki artık yeni dönemde siyaset farklı
bir sürece evriliyor. Talihsizlik o ki, CHP otokratik gelenekten değişimci ve
demokratik bir iklime doğru yol alırken, AK Parti’nin CHP’nin geçmişindeki
otokratik geleneğe özenir hale gelmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.