“Mor beyin”den sonra “Ankesörlü
telefon skandalı” filan diye konuşuyorduk, sonunda infaz yasası ile zaten
içerdekilerin büyük kısmı artık dışarıda. Oysa daha bu işin, dış bağlantıları,
siyaset, bürokrasi, Media, iş dünyası ile ilgili ayağına sıra gelmeden bu iş
bitti. Her şey 15 Temmuz’la sınırlı kaldı. 15 Temmuz başarılı olsa idi, bir
yerlere gelecek adamlar ise, o gün ortada görünmedikleri için bugün hâlâ
itibarlı konumlarda, mevkilerdeler. Onlara dokunan da yok. Hatta onlar
kendilerine dokunanlara, dokunma ihtimali olanlara zarar veriyorlar.
FETÖ davası “Hukuk” açısından bugün
artık içinden çıkılmaz bir hale geldi. Zaten başından beri yolunda gitmeyen bir
şeyler vardı. Ciddi bir altyapı kurulamadı. Ve gelinen noktada ise, “emsal
olarak Yargıtay ve İstinaf kararları çerçevesinde bu davalar sonucunda içeride
kimse kalmayabilir” derken, Korona geldi, infaz yasasında değişiklik
yapıldı ve hapishaneler boşaldı.
Zaten bu yargılama böyle devam etseydi de
bu iş adil bir iş olmayacaktı.
Kime ne söyleyeceksin! TSK’daki “FETÖ
yapılanmasını” tespitte en önemli delil olarak takdim edilen ankesörden
aranma kayıtları ile ilgili iddialar tam bir komedi. Düşünsenize olmayan
ankesörlü telefondan mükerrer dinleme kaydı var ve bu iddia ile birtakım
kişiler tutuklanıyor. TELEKOM kayıtlarında olmayan ankesörden yapılan
konuşmadan dolayı bir subay 9 ay hapis yatıyor, tahliye ediliyor ama, tutuksuz
yargılanması sürüyor. Peki bu işlerin sorumlusu kim? Yapanın yanına kâr mı
kalacak! Bu kişi ADD üyesi imiş. Onlardan burs almış, 15 Temmuz’a da
katılmamış. Müyesser Yıldız’ın yazdığına göre “Ancak Ekim 2018’de
ankesörden gözaltına alınır ve tutuklanır. İddia, 2014-2015 yıllarında toplam
17 kez ankesörlü/kontörlü telefondan arandığıdır.”
Daha önce başka bir komedi daha
yaşanmıştı. ByLock’ta sütunların kayması sonucu gerçek kullanıcılar karışmış ve
tabii sonunda suçsuz insanlar suçlanmış.
Bunlar basit, sıradan, tekil olaylar
değil. Bulanık suda balık avlamak isteyenler olabilir. Varsa bunları bulup
çıkarmak da devletin görevi değil mi?
Aradan bunca zaman geçti, hâlâ açılmayan
davalar var. FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin ucuz polemiklerle zaman
kaybediliyor. F. Gülen bu işler olurken kıs kıs gülüyordur herhalde. Bu işin
dış ayağı da çözülmedi. Darbe başarılı olsaydı, kim nerede ne göreve getirilecekti,
ya da kimler gözaltına alınacaktı, bunlarla ilgili bilgiler nerede.
Bugüne kadar hiçbir darbe kemal-i
ciddiyetle soruşturulamadı. Soruşturma bir yere geliyor, orada birtakım muteber
adamların kapısına geliyorsunuz, orada duruyorsunuz. Bugün de değişen bir şey
yok. Birilerinin eli-ayağı boş değil ama tuttukları bir iş de yok.
Emekli bir polis anlatıyor, fiziki takip,
dinleme yapıyorsunuz, tam adrese ulaştık diyorsunuz. Bir telefon soruşturma
durduruluyor. Sizi başka bir göreve veriyorlar. Bir başka grub gecesini
gündüzüne katıyor, bir yere geliyor, aaa, bir de bakıyorsunuz sizin
koruduğunuzu sandığınız kişilerin iş ortakları, aile bağları olan birilerine
ulaşıyorsunuz, kimi kime raporlayacaksınız. Rapor gönderiyorsun, adresine
ulaşmadan şüpheli şahsın adamları gelip seni yerinden ediyorlar. Direnecek
olursan sen FETÖ’cü oluyorsun. Sanık oluyorsun.
AK Parti dışarıda düşman ararken,
içindeki AKP’lileri ıskaladı. AK Parti’nin başka düşmana ihtiyacı yok,
içindekiler kendi işini bitirmeleri için yeter de artar bile.
FETÖ’cüler, konumlarını korumalarının
ötesinde giderek etkinliklerini artırıyorlar. Bunu göz göre göre yapıyorlar.
Dahası kendilerinden olmayanların kritik görevlere gelmelerini engelledikleri
gibi, birilerine mobing uygulayarak taciz edebiliyorlar. Geçen gün bunlardan,
etkin pişmanlıktan yararlanan biri anlattı. Biz ne kadar safmışız. Biri selam
verip gelince hemen sahipleniliyor ve kısa sürede vakıfta yükselip, yönetici
seviyesine gelebiliyor. Bunların zekasından çok bizden birilerinin ahmaklığı
anlamına gelen örnekler söz konusu. Feraset sahibi biri aynı delikten iki kez
ısırılır mı? Selam verip gelen birine hemen kapıyı kapatmayalım ama, birkaç
sohbetten sonra yukarıya çıkması bu kadar kolay mı olmalı.. FETÖ, Kalkancı,
Adnan Oktar ve daha bir sürü örnek..
Bu 15 Temmuz’da, darbeyi anmak için
düzenlenecek toplantıların düzenleme komitesinde bu isimler yer alırsa hiç
şaşmam.
Fetullahçı Terör Örgütü’ne mensup olduğu
gerekçesiyle hakkında dava açılan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan
eski vergi müfettişi Z.K, örgüt evinde kaldığı sırada kendisi ve
arkadaşlarının, evden sorumlu ‘’mahrem abi”nin talimat doğrultusunda bir
partiye nasıl sızdıkları, nasıl görev aldıkları ve yaptıkları faaliyetlere
ilişkin detaylı bilgi verdi. Bu sadece bir parti ile sınırlı değil.
Peki şimdi ne durumdayız? Doğrusu bu
konuda çok iyi durumda olduğumuzu söyleyemem. Benim ve dostlarımın anlamakta
zorluk çektikleri atamalar oluyor. Bir yandan da eleştirdiklerimize giderek
daha çok benziyoruz.
Böyle giderse, gelecek günler geçen
günleri aratabilir. Halkın verdiği kredi çabuk tüketildi. Belediyelerde ve
Meclisteki durum ortada. Görelim Mevlam neyler.
Selâm ve dua ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.