Cumhurbaşkanı Erdoğan eskiden “dindar gençler yetiştirmeliyiz” diye konuşurdu, dünkü konuşmasında “inançlı, ahlaklı, erdemli gençler yetiştirmeliyiz” dedi.
Türkiye’yi 18 yıldır bu iktidar yönetiyor.
2002’de ilkokula başlayan çocuklar şimdi 20 yaşın üstündeler. Bütün ömürlerinde
en çok duydukları ses bu iktidarın sesi oldu.
Bu on sekiz yılda öğrenciler okullarda
daha fazla din bilgisi aldılar.
Medyada başka seslerin kısıldığı,
istenmeyen haber ve yazıların, TV’lerde istenmeyen konuşmaların dışlandığı, kamu
kaynakları kullanılarak medya yapısının değiştirildiği, her alanda iktidar
propagandasının egemen olduğu bir dönemde yetiştiler.
İlkokul müdürlerine kadar eğitimde
yönetimin değiştiği bir dönemin gençleri bunlar.
Fakat araştırmalar, “ilk defa oy kullanan”
seçmenler arasında Ak Parti oylarının ortalamadan çok aşağılarda kaldığını
gösteriyor?
BİR KİTAPÇIK BİLE YOK
Türkiye’nin yüksek puanlı
üniversitelerindeki ‘iklim’e bakın… İşte Boğaziçi Üniversitesi,
başlarına rektör atamak onları “bizden” mi yapacak? Gençlerin tepkisini
anlamaya çalışmak ve onlarla konuşmak yerine, “teröristler”den bahsetmek
bu gençleri “bizden” mi yapacak?
İnternetten dünyaya açılan, derslerinde
birçok bilim dalıyla tanışan gençler, siyasi propagandayı kolayca kabul ederler
mi?
Ekonomi, işletme, hatta herhangi bir
sosyal bilim dalında okumuş ya da okumakta olan bir genç “faiz sebep,
enflasyon sonuç” görüşünü kabul eder mi?
Bu konuyu araştırmak istese, bunu yazan
bir tek akademik yayın bulabilir mi?
Peki iktidarın kendisi “faiz sebep,
enlasyon sonuç” söylemi konusunda herhangi bir bilimsel araştırma yaptırdı
mı? Çalıştaylar, sempozyumlar mı düzenledi?
Merak edenlerin okuyabileceği bir kitapçık
bile ortaya konulmadı. Ama Merkez Bankası’na emredildi… Ekonomide yarattığı
hasarı hep birlikte yaşıyoruz.
İKTİDARIN ASIL SORUNU
Bence iktidarın son dönemdeki asıl sorunu
da bu: Dünyaca bilimsel olarak kabul edilmiş, bizde de akademi ve kamu
kurumlarında kabul edilen “konvansiyonel” bilgileri bir tarafa bırakmak…
Konvansiyonel iktisat, hukuk ve diplomasi
bilgilerini, kamu kurumlarının bu nitelikteki birikimlerini bir tarafa bırakıp,
“bizden” kadrolarla ideolojik ve hamasi politikalar uygulamak…
Devlet gücünü kullanarak bunların
propagandasını yapmak…
Ama bu durumda eleştiriden geçmemiş,
sakıncaları düşünülmemiş, sonu belirsiz bir yola girilmiş olmaz mı?
Oldu bile: İşte, emirle
faizi indirip enflasyonu aşağıya çekeceğiz diye eritilmiş rezervler, fırlamış
kurlar, yüzde 17’ye çıkmış faiz ve dünyada en yüksek faizle borçlanan ülke oldu
Türkiye!
Ekonomi rakamlarla ölçülebilen somut bir
alan… Ya bir de dış politikayı, eğitimi, bilimi, sanatı düşünün…
Bu alanlarda iktidarın da kabul ettiği
başarısızlıkların asli sebebi açık değil mi?
‘ŞANLI ECDADIMIZ’
Sık sık işittiğimiz “şanlı ecdadımız”
söyleminin bir örneği: “Ecdadımız rasat yani gözlem konusuna en başından
beri büyük önem vermiştir” söylemi. (30 Nisan 2018).
Ama bunu söyleyince, 16. yüzyılda
Avrupa’daki Tycho Brahe rasathanesi düzeyinde olan İstanbul’daki Takiyyüddin
rasathanesini kuranların da top atışlarıyla yıkanların da ecdadımız olduğunu
hatırlatmalıyız.
Yükselme nasıl bir zihinle, gerileme nasıl
bir zihinle oluyor diye düşünmeye, araştırma ruhunu geliştirmeye yol açmak
için…
Bu olmayınca hamaset neye yarar?
Ata sporları elbette tamam ama bundan bir
“ecdat” söylemi çıkarmak!
“Tarihte hangi toplum atla
tanışmış, bütünleşmişse büyüme, genişleme dönemine girmiştir. Osmanlı devletle
birlikte sarayın at ihtiyacını karşılamak için Çiflikât-ı Hümayunu kurmuştur.”
Doğru ama eksik. At sırtından inip trene,
binmekte geciktiğimiz için geri kaldığımızı da eklemek lazım buna.
Osmanlı’da demiryolu uzunluğu,
Hicaz Demiryolu dahil, 8.400 kilometreyken, 1900 yılında Avrupa’da 290.000
kilometreydi!
BİLİM VE ENDÜSTRİ
Buharı enerjiye dönüştüren modern fizik
bilimi ve onun uygulaması olan endüstriyel zihniyet!
İhtiyacımız budur!
Gençlerin özlemi de budur.
“Asrın idrakine söyleyen İslam” düşüncesi de
ancak bu bilim zihniyetiyle birlikte gelişebilir.
Hamaset ve ezbere , siyasi motivasyona
dayanan bir dindarlığın ise eğitim ve kültürde başarısızlığının yanında “içinin
boşalması” gibi vahim sorunların ortaya çıkmış olması da çok şey anlatmıyor
mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.