“Toplumsal yaşamdaki gelenekler, örfler, âdetler, kurallar insan hürriyetinin önündeki en büyük engellerdir. Gelenekçi/muhafazakâr, güvenliği özgürlüğe tercih etmiş, yaratıcı fikirlerden/hareketlerden vazgeçmiş bir cemiyet adamıdır. Bunlar asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyarlar. Örflerini değiştirmek, onların bir uzvunu kesmek gibidir.” (Nurettin Topçu)
Felsefi olarak indirgemecilik; karmaşık
olay, ilişki veya düzenliliklerin daha basit faktör, ilişki veya
düzenliliklerle açıklanabileceğini savunan yaklaşım olarak ifade edilebilir.
Çok sayıda etkenin rol aldığı bir sürecin çözümlemesini tek faktöre-boyuta
indirgeyerek yapmaktır. Mesela, bütün toplumsal kurumların ekonomik altyapıya
indirgenmesi, bütün zihinsel etkinliklerin beynin birer fonksiyonu olarak
görülmesi, bütün sosyal ilişkilerin psikolojik faktörlere veya insan
davranışlarına indirgenmesi gibi tutumlar böyledir.
İndirgemeci yaklaşım çok sebepli
sosyal olayları tek sebebe dayalı olarak açıklar. Sahip olduğu anlayışı ve
yaşam biçimini seçkin ve mutlak hakikat olarak görür. Bir çerçeve
çizer, bundan asla ödün vermez. Tek bir anlayış, yaşam ve inanış tarzı söz
konusudur ve bu anlayışın çılgınca evrenselleştirilmesi arzusu vardır. Halbuki
sosyal olaylar hiç de indirgemecilerin düşündüğü gibi değildir; çünkü sosyal
olaylar iç içe girmiş nedenlerden oluşmaktadır, çokluk ve çeşitlilik söz konusudur.
İslami hareket açısından
bakıldığında ise indirgemecilik derken daha çok, meselelerin çok yönlü oluşunun
ihmal edilmesi, söylemlerin retorik hâlini alması, ezberlenmiş kalıp
yaklaşımlarla bütün sorunların çözümleneceğine inanılması anlayışına vurgu yapılmaya
çalışılmaktadır. Hangi mesele olursa olsun problemlerin çözümünün belli başlı
bazı konuların halliyle gerçekleşeceğine inanılması İslami yapılar için ciddi
bir problem olarak görülmelidir.
Karşı karşıya kalınan her meselenin tevhid
ve şirk gibi, takva ve samimiyet gibi bazı kavramlarla açıklanmaya çalışılması,
bütün meselelerin anasının ekonomik olduğunun söylenmesi, ancak bu ana
meselenin İslami olarak çözülmesiyle diğer meselelerin çözümleneceğinin ifadesi
ve benzeri tutumlar bu duruma örnek gösterilebilir.
İslami yapıların kadükleşmesindeki temel
problemlerden birinin bu çerçevede değerlendirilebilecek indirgemecilik olduğu
ifade edilebilir. Bu anlayışın, engizisyon uygulamalarının da önünü açabilecek
bir potansiyele sahip olduğu unutulmamalıdır. Daha çok cehaletten ve dışa
kapalılıktan kaynaklanan, ezberlenmiş, kalıplaştırılıp sloganlaştırılmış,
zamandan, coğrafyadan ve toplumdan bağımsız ifade edilen düşünce, fikir ve
yaklaşımların kimseye fayda getirmeyeceği bilinmelidir.
İslami mücadele, zamanın ruhuyla
örtüştürülmeden sloganlarla ve beylik sözlerle sürdürülemez. Cemil Meriç’in
ifadesiyle söyleyecek olursak; “Slogan, ancak ilkelin ideolojisidir.”
Tek başına slogan atılarak sorunların çözüldüğü vaki değildir.
Belki burada entegrizmden de bahsetmek
gerekir. Entegrizm, modern hayatın kendi dinamikleri içerisinde
meydana gelen her türlü değişim ve gelişime karşı müthiş bir direnç geliştirme
ve bir nevi "kemikleşme" hâli olarak ifade edilebilir.
Bu hâl siyasette de devlette de din ve diyanette de cari olabilir. Burada ele
alınan kısım dinî-İslamî entegrizmdir.
Roger Garaudy dinî entegrizmi “modern
hayatın şartlarına uyum sağlamayı reddeden bazı Katoliklerin kafa yapısı”, “dinî
bir faaliyet içerisinde her türlü gelişmeye veya her türlü değişime karşı
sertleşme ve kemikleşme hali” diye tanımlar. Ona göre ister Yahudi ve
Hıristiyan kökenli olsun, ister İslam kökenli olsun, günümüzde tüm entegrizmler
gelecek için en büyük tehlikedir. Entegrizmlerin muzaffer olması demek bütün
beşerî toplulukların kendi içlerine kapanmış halde çatışmaya hazır fanatik
gruplara dönüşmesi demektir.
Entegrizm siyasi veya dinî bir anlayışı
tarihin bir önceki sahip olduğu kültür yapısı veya müesseseleriyle özdeş
kılmaktır. Diyalogdan uzak durmak, kendi yapısını ve fikirlerini hakikat olarak
telakki etmektir. İster siyasi ister dinî olsun, adeta ilâhî bir seçimle,
mutlak kemale ermiş kesin bir hakikati temellük etmek ve başkalarının
fikirlerine hiç değer vermeyip sırf kendi görüşünü dikte etmek iddiasındaki tüm
söylemler ve hareketler entegrizm kategorisinde yer alır. Dolayısıyla entegrist
de bir bakıma totaliter anlamı taşır.
Hareketsizlik, uyumsuzluk, geçmişe dönüş
özlemi, sıkı gelenekçilik, taassup, içe kapanma, dogmacılık gibi vasıflarla
tebarüz eden entegrist tutumun geçmişte ve günümüzde birçok versiyonundan söz
edilebilir.
Çevrenize dikkatle baktığınızda ne çok
entegristle birlikte yaşadığınızı görebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.