Ak Parti’de “sistem restorasyonu” heyecanlarının yaşandığı dönemlerde, hani şu AB müktesebatının harıl harıl tercüme edilip devreye sokulduğu günlerde hakim söylem şöyleydi:
-Bunları AB üyeliği için gerekli
olduğundan değil, Türkiye’nin ihtiyacı olduğu için yapıyoruz.
Şu da söylenirdi:
-Bu süreç böyle ilerlesin, biz
hukukumuzu restore edelim, siyaset üzerindeki sivil irade dışı vesayeti
kaldıralım, ekonomide Maasricht kriterlerini yakalayalım, ondan sonra AB’ye
almasalar da sorun değil, belki de biz girmeyiz, Norveç gibi dışardan ilişki
kurarız AB ile.
Böyle bir yaklaşımınız varsa, AB ile
ilişkilerin kötü gitmesinin engel oluşturmaması lazım.
Neden?
Çünkü AB müktesebatı denen şeyleri AB
çıkarına olduğu için değil, kendi ülkenizin hayrına olduğu için istiyordunuz.
Ya da şöyle, zaten başından beri AB müktesebatı çerçevesinde getirdiğiniz
şeyler ülke aleyhine olmuş olsa getirmezdiniz.
Şu an yeniden reform gündemli
günlere geldik.
Yeni reform paketleri ha açıklandı, ha
açıklanacak.
Oysa kaç zamandır Adalet Bakını farklı
başlıklarla reform paketleri açıklayıp duruyor.
Biraz hukuk mantığı olan insanlara
sorduğunuzda ise size, şu an sorun var gibi görünen alanlarda zaten yasal
düzenlemeler bulunduğunu, bunlar uygulanabilse birçok alanın düzeleceğini ifade
edeceklerdir. Diyelim uzun tutukluluk, diyelim masumiyet karinesi, diyelim
suçun şahsiliği, diyelim yargısız infaz yapılmayacağı, diyelim kanunsuz suç olmayacağı…
bunlar zaten hukukun evrensel ilkeleri. Üstelik İslami bir kaygınız varsa
Mecelle’de de var bunlar.
Ne olacak şimdi reform paketleri
getirilince? Yeniden, te’kiden, kesinlikle uzun tutukluluk yapılmamalı,
kesinlikle yargısız infaz yayılmamalı, kesinlikle insan onuru zedelenmemeli vs.
mi denecek?
Yazılı sınav yapmışsınız, aday 100
üzerinden 90 almış, siz mülakatta onu eliyorsunuz, yazılıda 50 alana 90 vererek
onu görevlendiriyor, yazılıda 90 alanı eliyorsunuz. Bu anlayışı hangi reform
terbiye edebilir?
“Avrupa ile, yeni Amerikan yönetimi
ile ve de dışardaki finans ve iş çevreleriyle ilişkiyi düzeltmek için reform
söylemini öne çıkarmak lazım, hadi zevahiri kurtaralım” mantığı hakimse,
bunun bizim ülkemizdeki sancıya çare olmayacağı açıktır.
Ak Parti, ülke yönetiminden sorumlu siyasi
yapı olarak, kendisine bakmalı. Ne değişti ilk günlerden bugüne? Bir kere neden
hala reform gündemi bitmedi? Bir kere “Reform her zaman gerekli olan bir
şey, zaman değişti, yeni reform ihtiyaçları doğdu” gibi bir söylemle
ortaya çıkmanın bir yararı yok. Ak Parti’ye şu an denen, “Siz kendi
kendinize yabancılaştınız, eskiden yaptıklarınız da sadece kendiniz içinmiş,
iktidar oldunuz Hakkı hukuku unuttunuz, kendine demokratı oynuyorsunuz, gücü
haksız kullanıyorsunuz” sözleridir.
Reformlar söz konusu olduğunda
sorun ne biliyor musunuz, açık konuşalım, net soru şudur:
-Yapılacak reform düzenlemelerine
iktidar ne kadar uyacak?
Bir soru daha:
-İktidar kuvvetler ayrılığına
riayet edecek mi yoksa yasama, yargı dahil bütün erkler Cumhurbaşkanı’nın
tavrına göre hiza – istikamet mi alacaklar?
“Müesses nizam” o hale geldi
çünkü. Mantık öyle işliyor çünkü: Cumhurbaşkanı’nı millet seçti, en büyük oy
oranı ona ait, dolayısıyla her şeyin yerli ve milli oluşu Cumhurbaşkanı’nın
tensibine bağlı. Yargı millet adına karar veriyorsa, onu da Cumhurbaşkanı
onaylamalı… vs.
Bu mantık zaman zaman seslendiriliyor da,
ama seslendirilmese de fiilen böyle işliyor.
İnsanları bu değerlendirmeye götüren bir
başka sebep de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesela para politikası ile ilgili
olarak son yaptığı açıklamalardır. Berat Albayrak’ın gitmesi, Merkez Bankası
Başkanlığına Naci Ağbal’ın, Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfi Elvan’ın
getirilmesi reform yolunda bir adımsa ve diyelim onların ilk icraatı, dövizi
normalleştirmek için faiz oranlarını artırmaksa, Sayın Cumhurbaşkanı
alenen bu uygulamaya katılmadığını ilan etmiştir. Bu durumda iç dünya – dış
dünya ekonomide reform ekibinin iş yapabilirliğine güven duyabilir mi? Bizim
İbrahim Kahveci’nin Naci Ağbal’ın ömrüne ilişkin öngörüsüne yanlış denebilir
mi?
“Reform falan hikaye, Cumhurbaşkanı
Erdoğan ne derse o”, şeklinde bir algı insanların zihinlerinde hazır
bekliyor. Bu da, işlerin gittikçe daha çok sarpa saracağının işareti demektir.
Bu hiç kimseye yarar sağlamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.