Siyasi dengeler nasıl seyrediyor? Siyasetin evrildiği nokta neresi?
Bu tür sorular ve benzerleri, özellikle bu
günlerde, siyasi gidişatı anlamak için sıkça sorulmak zorunda ve soruluyor
“Siyaset nereye evriliyor” sorusunun, bir
tarafı, doğal olarak siyasi yarışla, seçimlerle ilgili. Seçim takvimi 2023’ü
gösteriyor. Bununla birlikte pek çok gözlemci, 2022 tarihini bu bakımdan daha
gerçekçi buluyor. Böyle bir varsayım 2021’i hazırlıklar ve ittifak ihtimalleri
bakımından oldukça kritik bir yıl haline getiriyor.
“Siyasi dengeler”e bakınca,
karşımıza çıkan ilk veri, iktidar alanı ve muhalif alanın, onları oluşturan
siyasi partiler itibariyle kemikleşmesi. Diğer bir ifadeyle seçimlere kadar bir
alandan diğerine geçiş, mümkün ve gerçekçi görünmüyor.
Söylem ve tutumlar bakımından
özellikle iktidar alanında yeni bir esinti yok.
Otoriter/disiplinli toplum
anlayışı, merkezi/merkezleşmiş siyaset, (hareket anlamında) anti-Kürt
hassasiyet, jeopolitik unsurları büyüme ve tehdit fikirleri üzerinden iç siyaset
algısına taşımak ve bunlara bağlı milliyetçi tahkimat, bilenen ve değişmesi pek
beklenmeyen veriler.
AK Parti ile MHP arasındaki ilişki de bir
Katolik nikahı görüntüsünde. Özellikle Bahçeli, aktif tavrı ve çıkışlarıyla bu
nikahın kurallarını sürekli canlı tutuyor. İktidar cephesi, siyaset tarzından,
ekonomik krizden, muhafazakar kesimde ve muhafazakar Kürtlerde yaşanan ayrışma
ve kısmi kopuşlardan ötürü, sürekli bir kan kaybı yaşıyor. Bununla birlikte
yüzde 50 civarında bir oyu hala kontrolü altında tutuyor.
Muhalif alanın daha hareketli olduğu
muhakkak. Bu bakımdan iki siyasi parti özelikle öne çıkıyor. Bunlar İYİ Parti
ve HDP. Her iki siyasi parti de oy oranını sistematik olarak arttırıyor.
Ne ifade ediyor bu durum?
Önce, HDP’nin karşı karşıya kaldığı tüm
baskılara rağmen, oyunu yükseltmesi, siyasi hayatın, ittifakların ve büyük
siyasi yarışın kritik unsurlarından birisi olacağını gösteriyor.
Sonra, İYİ Parti’nin baraj sorununu geride
bıraktığına işaret ediyor. Bunun anlamı, Akşener’in partisinin bu bakımdan
CHP’ye bağımlılığının ortadan kalkmasıdır. Başka bir deyişle İYİ Parti’nin
hareket alanının genişlemesi, siyasi merkeze hareket hızını arttırması, “tepki”yi
ve “orta”yı aynı anda temsil etme eğilimidir.
Muhalif alandaki büyük paradoks malum.
HDP ve Kürt meselesi, millet ittifakı,
CHP-İYİ Parti ilişkileri bakımından ayrıştırıcı bir sorun. DEVA ve GP gibi yeni
siyasi partiler Kürt meselesinde her geçen gün daha hassas ve açık davranmakla
birlikte, en azından “kendilerini iyice ispat edene” kadar HDP’den uzak durma
eğiliminde.
O zaman önümüzdeki dönemle ilgili bir soru
şudur:
Bir yanda bu paradoks, diğer yanda İYİ
Parti’nin bağımsız değişken olmaya doğru ilerlemesi, en nihayet Erdoğan’ın CHP
ile HDP’yi baş başa bırakma gayreti, muhalif alan içinde yeni ayrışmaya, alt
ittifaklara, farklı ittifak gruplarının üremesine yol açar mı? Millet ittifakı
alternatifi dışında CHP’nin bir ucu, İYİ Parti’nin diğer ucu temsil edeceği bir
yapılanma, ittifak düzeni olur mu?
Böyle bir ihtimal gerek genel seçimler
gerek cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu açısından üçlü bloklaşma anlamına
gelir.
Bu, elbette sadece bir varsayım, bir akıl
yürütme...
Ama yine de, muhalif alan aktörlerini,
özellikle İyi Parti’yi dikkatli izlemek gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.