Genelkurmay Başkanlığından emekli İlker Başbuğ, 1960-80 arası dönemi anlatan bir kitap yazmış. Kitap üzerine de Cumhuriyet'e röportaj vermiş.
Bir soruya cevaben, Menderes erken seçim
ilan etse belki darbenin önlenebileceğini söylüyor.
Bu cümle cımbızla ayıklanıp değiştiriliyor
ve iktidarı erken seçime zorlamak için savrulmuş bir darbe tehdidi kılığına
sokuluyor.
Bakıyorsunuz, o manaya gelecek hiçbir şey
yok. Tam tersi!
Başbuğ orada, 27 Mayıs'la
cumhuriyetin getirdiği siyasi sisteme ilk darbenin vurulmasından yakınıyor.
Darbelerden niye hayır gelmeyeceğini anlatıyor. Ne 27 Mayıs'ı onaylıyor ne de
darbeleri ve darbecileri öven bir sözü vaki.
İmayla bile yok, zorlasan çıkmaz o mana.
Gazeteci Can Ataklı'nın, YouTube
zevzeklikleri arasında da bir darbe lafı yakalanıyor.
Bugün zaten artık darbe yapmanın güçleştiğine
dair bir cümlesi aradan çekilip çarpıtılıyor. Ve sanki Ataklı, muhalefetin
darbe yapacak gücü olmadığı için hayıflanıyormuş gibi yansıtılıyor.
Bakıyorsunuz, yine hiç öyle bir şey yok.
Tam tersi!
Dün Hakan Albayrak, hakkaniyeti bir
şekilde Ataklı'nın aslında ne söylediğini deşifre etti.
Bırakın çağırmayı, özlemeyi; o da
darbecileri açıkça yeriyor. Darbelerden ne çektiğimizi hatırlatıp ülkeye hiçbir
yarar getirmediğini özellikle vurguluyor.
Başbuğ'la Ataklı'nın konuşmaları, darbeden
hala medet uman varsa bile onları hayal kırıklığına uğratacak cinsten.
Fakat sanki ikisi muhalefet sözcüleriymiş
de eşgüdümlü ve organize biçimde darbe çığırtkanlığı yapıyorlarmış,
zamanlamaları da çok manidarmış gibi bir hava estiriliyor.
Bir ara "Halkın gerçek gündemi
CHP'deki taciz ve tecavüzlerdir" yaveleri yumurtlanıyordu.
Güya CHP, halkın gerçek gündemi
öğrenmemesi için suni gündemler peşinde koşuyordu. Hani yolsuzluk, kötü
yönetim, ekonomik çöküş ve geçim sıkıntısı gibi suni gündemler.
Ama iktidar ve kahraman borazanları,
CHP'nin gerçek gündemi saptırmasına, kötü yönetim sorunlarını konuşturmasına
izin vermiyordu.
Şimdi de halkın gerçek gündeminin,
muhalefetin darbe hazırlığı ve çığırtkanlığı olduğunu söylüyorlar. İşsizlik,
zam yağmuru, hayat pahalılığı, asgari ücret vesairle ilgili yaygaralar, hep bu
hazırlığı saklamak içinmiş.
Sırf bu deli bozuk kampanyalara malzeme
üretmek adına, öküz altında buzağı aranıyor. Darbe paranoyaları kaşınıyor.
İçinde darbe lafı geçen konuşmalar bulunup
cımbızlanıyor, çarpıtılıyor ve manipüle edilerek olmayan darbe çağrısı varmış
gibi gösteriliyor.
İktidar propagandası bu düzmece
manipülasyonlara kaldıysa, umutlar uydurmaca rüzgarlarına bağlandıysa yandı
gülüm keten helva!
Benden söylemesi, gözünü kapayan sadece
kendisine gece yapar. Millet yaşadığına, gördüğüne mi inanacak; tıraşı
kesmeyenlerin şişirdiği balonlara mı?
Hukuk yerine ucuz emek teklifi
Dün Karar’ın manşetindeydi.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, ilana
çıkmış. Ve yatırımcıya Türkiye’nin sunduğu fırsatların başına, uygun iş
gücümüzü yazmış.
Ucuz işçiliğin yabancılara sağlayacağı
rekabet avantajını hatırlatarak yatırım çekmeye çalışıyoruz.
Ama bu bile Volkswagen’i tutmaya yetmedi,
bir buçuk milyar avroluk yatırımı kaçırdık elimizden.
Adalet Bakanı Gül ne demişti: AİHM ve AYM
kararlarına alt mahkemelerin uyup uymayacağı belli olmazsa hukuk öngörülemez.
Hukukun öngörülemediği yere de yabancı yatırımcı gelmez, kaçar.
Cumhurbaşkanı da demokrasi ve hukuk
standartları ile ekonomik gelişme arasında doğrudan bağ kurmamış mıydı?
Hazine ve Maliye Bakanı Elvan, demokrasi
ve hukuk düzeltilmezse ekonominin iyileştirilemeyeceğini söylemiyor muydu?
Demokrasi ve hukuktan uzaklaştığımız için ekonominin kötüleştiğinin itirafı değil miydi, reform vaatleri?
Hem hala AİHM kararlarını uygulamıyoruz.
Hem de yatırımdan kaçtığı için Volkswagen’e kızıyoruz.
Bir de hukuk yerine ucuz emek vermeyi
teklif eder gibi ilana çıkmaz mıyız!
Reform yapmamak uğruna neler yapıyoruz,
şaka gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.