AK Parti milletvekilleri yaşanan
bunca hukuksuzluklar, adaletsizlikler karşısında neden sessizler, neden bu
kadar duyarsızlar?
Bu soruyu pazartesi günü Karar TV’de Ahmet
Taşgetiren ve Yıldıray Oğur ile yaptığımız programda DEVA Partisi Hukuk İşleri
Başkanı ve İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu’na sordum.
Bu sualim haklı değil mi?
***
Çünkü AK Parti milletvekillerinin büyük
bir çoğunluğu 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarına maruz kalmış, ceberrut
devlet anlayışının yaşattığı acıları derinden hissetmiş insanlar. Daha önemlisi inançları kendilerine adaletli,
merhametli, vicdanlı olmayı emrediyor, haksızlıklar karşısında susmanın “dilsiz
şeytan” olmakla eş değer olduğunu söylüyor.
Sordum çünkü partilerinin adında adalet
kavramı var, ki adalet kavramını entelektüel şıklık olsun diye koymadılar.
Adaletsizliğin toplumun her kesimin üzerinden silindir gibi geçmesinin
yaşattığı derin acıları biliyorlar.
Yeneroğlu, AK Partili siyasetçilerle
özelde oturulup konuşulduğunda çoğunun akli selimle düşündüğünü, Türkiye’nin
kötü yönetildiğinin farkında olduklarını ve bundan dolayı da endişe
duyduklarını kaydederek şunları söyledi:
“AK Parti’den ayrılanların başına
neler geldiğini görüyorlar, hain ilan edileceklerini, FETÖ’cü olarak köşeye
sıkıştırılabileceklerini, geçmişlerinden bir şeyler çıkartılarak her türlü
baskıya, hukuksuzluğa maruz kalabileceklerini biliyorlar.”
Bazı AK Parti’li siyasetçilerin ise iktidarın
gücünden, nimetlerinden faydalandıkları için olan biten karşısında sessiz
kaldıklarını söyleyen Yeneroğlu şöyle dedi:
“18 yıllık iktidar beraberinde
herkesi yozlaştırdı. Gücün bizatihi kendisi o güçten menfaatlenen herkesi
yozlaştırabiliyor. İktidarın menfaatleri varken bu menfaatlerin dışında kalmak
zordur. Sonuçta sadece kendiniz de olmuyorsunuz. Düşününki bu süreç zarfında
eşiniz, çocuğunuz, dostunuz, akrabalarınız bu menfaatlerden faydalanır hale
gelmiş. Daire başkanısınız, genel müdürlük makamındasınız, şu makamdasınız, bu
makamdasınız, şu başkanlıktasınız bu başkanlıktasınız. Dolayısıyla bir kişi
haksızlıkları dile getirip ayrışmaya başladığında sadece kendisi olmuyor, bütün
akrabalarını, eşini, çocuğunu karşısına almış olacak.”
***
Başbakan Danışmanı, Başbakan Müsteşarı ve
sonrasında iki önemli bakanlıkta görev yapan AK Parti iktidarlarının önemli
reformlarında imzası olan Prof. Dr. Ömer Dinçer de Şehir Üniversitesi’nin
kapatılmasını sağlayan teklife imza atan AK Partili milletvekillerini asla
affetmeyeceğini söylemişti.
Dinçer, “Böylesi bir
garabetin, böylesi bir hukuksuzluğun altına nasıl imza atabiliyorlar bu
duyarsızlığın sebebi nedir” sorusuna şu yanıtı vermişti:
“Teklife imza atanlara tek tek
baktım. Hayatta kindar bir insan olmadım. Hiç kin tutmadım. Yine kin
tutmayacağım ama oraya imza hiçbir arkadaşımı affetmeyeceğim. Otorite ve
otoritenin sağladığı çıkarları kaybetme endişesi suskunluğundan başka bir şey
değil bu. Hepsinin vicdanı başka şeyler söylüyorken, elleri ve dilleri başka
bir şey yapıyor ve bunun farkındalar. Bu açıdan bakıldığında arkadaşlar için
ahlak, hukuk, Allah’a karşı ve topluma karşı sorumluluk gibi pek çok ilke
ortadan kalkmış gibi görünüyor. Bu arkadaşlarımızın hepsi milletvekilliğini
koruma adına böyle bir zillete katlanıyor.” (13 Nisan, Karar Tv)
Ortaya çıkan tabloyu görüyor musunuz?
Yaşanan bunca acı, hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında iktidar olmanın
sağladığı makam, mevki ve başka menfaatleri kaybetmemek için susuluyor,
kulaklarının üstüne yatılıyor…
Bu tablonun AK Partili dindar muhafazakar
milletvekilleri adına vahim, onur kırıcı ve bir o kadar da utanç verici
olduğunu söylemeliyim.
Menfaatleri için susanlar, sessiz kalanlar
için çok fazlaca söylenecek bir şey yok.
***
AK Parti içindeki akli selimle düşünen,
ülkenin kötü yönetildiğini gören milletvekilleri başlarına iş gelmesin diye,
FETÖ’cü, vatan haini ilan edilmekten korktukları için ülkedeki yaşanan hukuksuzluklar karşısında
duyarsız kalabiliyorlar. Gidişattan endişeliler ancak başlarına iş gelmesinden
de korkuyorlar!
Bizim ülkemizde korku iklimi her devirde
vardı. Ancak her dönem sayıları az da olsa, ilkelerinden geri adım atmayan,
risk alarak güç karşısında boyun eğmeyen isimler oldu. Sayıları az da olsa
bugün hepsi hayırla yad ediliyor.
Bizim tarihimizde tek parti döneminin
yanlışlarını açıkça söyleyen ve yazan bir Ahmet Ağaoğlu var. Takrir-i Sükun
Kanunu’na açıkça itiraz ederek başbakanlıktan çekilen bir Fethi Okyar var…
Demokrat Parti iktidarının hatalarını
açıkça ve yüksek sesle söyleyen, itiraz eden bir Sıtkı Yırcalı, bir Osman Turan
var…
Bizim tarihimizde bir Suphi Paşa var…
“Hürriyet Kahramanı” Namık Kemal’i
yargılayan mahkemenin başkanı Suphi Paşa’ya Padişah II. Abdülhamid bizzat eniştesi Mahmud
Celaleddin Paşa’yı gönderir ve “Şân-ı sadakate layık bir karar” vermesini, yani
padişaha sadakatini göstermesi istenir. Suphi Paşa, “merak etmesinler adaletin
gereğini yapacağım” diye cevap verir. Ve Namık Kemal hakkında beraat kararı
verir. Yıllar sonra Suphi Paşa’nın kızı Ayşe Hanım babasına, “Hünkardan
korkmadınız mı” diye sorduğunda cevabı şudur:
“İki adalet vardır, padişahın
adaleti ve Allah’ın adaleti. Ben Allah’ın adaletini kastettim, Mahmuh
Celalettin Paşa bunu padişahın adaleti sandı. Yarın hünkarında benim de
huzuruna çıkacağımız adaletten korkarım ben.”
Yine bizim tarihimizde Kelkit Belediye
Başkanı Alaattin Bey var. 1923 seçimlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini
bizzat arayarak verdiği talimata korkmadan hayır diyerek muhalif bir adayın
bağımsız olarak seçilmesine verdiği destek bir fazilet örneğidir.
Bizim tarihimizde Samsun Belediye Başkanı
Ahmet Bey var. 1930 belediye seçimlerinde Gazi Paşa’nın bütün baskılarına
rağmen seçime girip kazanan ve Serbest Fırka kapatılınca istifasını isteyen
Gazi Paşa’ya korkusuzca direnerek “İstifam beni seçen halka saygısızlık olur,
siz beni görevden alın” diyebilmiştir.
Ve daha birçok kıymetli şahsiyet. Bunların
hepsi kendi fikirlerinin adamları olarak tarihe geçtiler. Başlarına iş gelecek
olması onları ürkütmedi, vatan haini ilan edilmeyi, bölücülükle suçlanmayı göze
alarak şahsiyetli bir duruş sergiledi hepsi.
***
Bugün hepsi hayırla yad ediliyor. Değerli
hukuk adamı Taha Akyol, Doğan Kitap’tan yayınlanan “Onlar da Kahramandı, Güce
Boyun Eğmediler” kitabında bu kıymetli insanların hikayelerini kaleme aldı.
Somut olaylar ve kişiler üzerinden yüksek otorite karşısında hukuku üstün
tutan, yanlışa boyun eğmeyen yargıçlardan ilçe ve il belediye başkanlarına,
devletin zirvelerine, milletvekillerine kadar insanların itaat ile hürriyet,
menfaat ile fazilet arasında sınanan onurlu, şahsiyetli isimleri anlatıyor.
Mutlaka okumalısınız.
Hiç kuşkusuz ki “Onlar da Kahramandı”
bugünlerde hepinize iyi gelecek bir kitap.
Ben kitabı bitirdiğimde şu soruyu sordum
kendime. Tek Parti döneminden AK Parti dönemine kadar adını tarihe altın
harflerle yazdırmış, otoriteye itiraz etmiş isimler var. Peki ya bugün?
On yıllar sonra bugünlerin tarihi
yazıldığında menfaat ve fazilet, itaat ve hürriyet sınavından geçmiş kaç kişi
olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.