İktidar fevkalade yorgun ve bu haliyle
2023’e kadar gidebilmeyi göze alması pek mümkün gözükmüyor. Zira 2023’e
ulaşabilmesi için güçlü iyimserlik rüzgarları estirecek ve herkesi iyi
hissettirecek hamleler yapması gerekiyor.
Oysa bırakın iktidarın yeni hamleler
yapmasını, corona öncesi finansal anlamda ciddi kriz hali yaşayan ekonominin,
salgın sonrasında komaya girmesini nasıl önleyecek bu konuda bir umut ışığı
henüz ortalarda yok.
İşte bu yüzden Bahçeli geçtiğimiz hafta
adeta erken seçim hazırlığını ilan eder nitelikte açıklamalar yapma ihtiyacını
hissetti. Bu açıklamada MHP lideri, son derece tedirgin bir ifadeyle DEVA ve
Gelecek Partisi’nin durdurulması için Eylül ayında acilen yasal bir düzenleme
yapılması çağrısında bulunmuştu. Nitekim çağrı karşılık buldu, AK Parti Grup
Başkan vekili Naci Bostancı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada MHP ile
bu konuda bir hazırlık yaptıklarını söyledi. Muhtemelen hazırlıklar bayramdan
sonra hız kazanacak.
“Erken seçim de nereden çıktı?” diye
soranların meseleyi daha iyi anlamaları açısından yasal düzenlemenin özellikle
Eylül’de yapılması talebine dikkat çekmek gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki iki
partinin önünü kesmek için hızlı bir takvim işletilecek. Bunun anlamı, ufukta
baskın seçim var demektir. Çünkü DEVA ve Gelecek Partisi’nin seçimlerde
alternatif oluşturma ihtimali Cumhur İttifakı’nın korkularını tetiklemiş
bulunuyor.
Düşünün ki DEVA Parti’si lideri Ali
Babacan bütün konuşmalarında, açıklamalarında daha çok çözüm odaklı
değerlendirmelerde bulunan bir siyasetçi. Bugüne kadar hiçbir siyasi lideri, ya
da partiyi rencide edici bir dil kullanmadığı gibi polemiklerden de uzak
durmaya özen gösteriyor. Ancak geçtiğimiz hafta KARARtv’de konuşan Babacan’ın
değerlendirmeleri bir anda Cumhur İttifakı’nda alarm zillerini çaldırdı ve
anında saldırı başladı. Mesela MHP, FETÖ ve PKK aparatını kullanarak kirli bir
siyaset diliyle Babacan’a suçlamalarda bulundu. Ama ne hikmetse bu açıklamada,
23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimi öncesinde Öcalan’ın kırmızı bültenle
aranan terörist kardeşinin TRT’ye çıkarılması konusunda MHP’den neden tek
kelimelik bir itiraz gelmediğine hiç değinilmedi. Demek ki MHP, Öcalan’ın
terörle bağlantılı olduğu kanaatinde değilmiş...
Cumhur İttifakı’ndan gelen açıklamalar,
baskın seçim ihtimalinin güçlü olduğunu gösteriyor. Parlamentodaki sayısal
çoğunluk itibariyle AK Parti ve MHP’nin engelleme yasaları çıkarmalarının
önünde hiçbir engel yok.
Ancak hemen hatırlatmakta yarar var; toplumdaki
fay hatlarını tetikleyecek ve de rasyonel aklı zorlayacak adımların atılması,
beklenildiği gibi iktidar için olumlu sonuçlar üretmesinin garantisi de yok.
Eğer siyaseti tabii mecrasından saptırarak, seçmen iradesini zoraki bir
yönlendirmeye tabi tutarsanız, hiç beklemediğiniz sonuçlarla karşı karşıya
kalabilirsiniz.
Bunun en önemli kanıtı 23 Haziran İstanbul
seçimidir, zira fazla sıkıştırıldığında bu toplumun sandıkta ne yapacağı hiç
belli olmaz. Dolayısıyla herkesin 31 Mart ve 23 Haziran’ı iyi okumasında fayda
var.
Hiç kuşkusuz siyasi birikimi ve tecrübesi
dikkate alındığında bütün bu gelişmeleri, siyaseten en doğru
değerlendirebilecek olan lider Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Zira o
geçmişte kendisinin önünü kesmeye yönelik
bütün baskıların, yasaklamaların millet nezdinde nasıl bir teveccühe
dönüştüğünü çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla bugün DEVA ve Gelecek Partisi’nin
önünü kesmek için atılacak adımların siyaseten bir iflas senaryosu olduğunun
farkındadır.
Diyelim ki AK Parti ve MHP tam bir akıl
tutulmasıyla millet iradesini zorlayan bir kararla, iki partinin seçimlere
girmelerini engelleyen yasayı çıkardılar. Bu yasakçı anlayış, Cumhur
İttifakı’nın kurtuluşuna vesile olur mu dersiniz...
Peki, ya Ali Babacan 100 bin imzayı
toplayıp Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarsa... İşte o gün
köşenize çekilip halkın ne yapacağını keyifle seyredin derim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.