Yukarıdaki başlığı, İYİ Parti
lideri Meral Akşener’in Karar TV’deki konuşmasından aldım. Şöyle diyordu
Akşener: “Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan ihtilaf sahaları çok uzun sürdü. Bu
barışmayı sağlayamadık… Bu iktidar döneminde bütün ihtilaf sahalarımız yeniden
derinleşti. Böyle dil olmaz…”
Akşener “böyle dil olmaz”
diyerek Erdoğan’ın bilinen konuşma tarzını eleştiriyordu.
Siyasi tartışmalar bir kenara,
Akşener bu konudaki sözleriyle “uluslaşma” ya da “milletleşme” tarihimizin hâlâ
devam eden önemli sorununa parmak basmıştır: Bu sorun bizim hâlâ temel
değerlerde ve temel kurumların işlevlerinde uzlaşmayı başaramamış olmaktır.
AŞİRETTEN DEVLETE
Kavimlerin tarihi binlerce
yılı kapsar. Fakat kavim içinde
aşiretler, hanedanlar birbiriyle savaşır. 16 Türk devletinden 14’ünü ya diğer
Türk aşiretleri yıktı ya da bu çatışmaların doğurduğu zafiyetten yıkıldılar.
Hocam ve ağabeyim Erol Güngör
“aşiret, boy, budun” gibi yapıların nasıl çatışmacı olduğunu ta Orhun
kitabelerinden Osmanlı’ya tarih içinde tahlil eder.
O çağlarda aynı dili konuşup
aynı dine inanan aşiretler arasında ortak siyasi değerler ve ihtilafları
çözecek kamu kurumları yoktu.
Sıffin Savaşı’nın sosyolojik
sebebi de aynıdır.
Kurallar ve kurumlar fikri
modernleşmeyle gelişti. Milliyetçilik hareketleri bir bayrak altında aynı
kurallar ve kurumlarla yönetilen “milli devlet” ya da “ulus devlet” haline
gelmeyi amaçladı.
Milliyetçi düşünce tarihimizin
büyük hocalarından Mümtaz Turhan, modern “millet olma cehdi”ni anlatırken,
manevi ve kültürel değerlerde ortaklık yetmeyeceği için “idari mekanizma,
herkesin dahil olduğu her nevi teşekkül ve teşkilatlar, sosyal guruplar…
kaideler, nizamlar, örf ve adetler, anlaşma vasıtaları” gibi faktörlerin
mevcudiyetini vurgular.
Aşiret beyliklerinden
kurumlaşmış devlete yükselmenin de sosyolojik yolu budur.
Bu yolda çok mesafe aldık
fakat hala ciddi “ihtilaf sahaları”mız var.
İHTİLAF SAHALARI
Cumhuriyet tarihini dolduran
belirli “ihtilaf sahaları” din ve laiklik gerilimidir, mezhepsel ve etnik
kimlik meseleleridir, hukukun siyasi iradeden üstün olamamasıdır…
28 Şubat’ta “ihtilaf sahaları”
muhafazakarlar aleyhine derinleştirildi. Kabaca 2010’a kadarki süreçte “Avrupa
Standartları” yolundaki açılımlarla bu ihtilafı aşıyorduk. Fakat 2011’den
itibaren gelişen kutuplaştırıcı dil ve kamu kurumlarındaki “bizden”
uygulamasıyla bu defa muhalifler aleyhine derinleşti.
Merhum Mümtaz Turhan
“kaideler, nizamlar, örf ve adetler, anlaşma vasıtaları” diyordu.
Yargı dün “anlaşma vasıtası”
değildi, bugün öbür yönde “anlaşma vasıta”sı değil!
Tarihe bakışta mesele adalet
ise, geçmişe dönük rövanş kavgası yaparak ihtilaf sahalarını derinleştirmek
yerine, ülkenin geleceği için siyasetin bugün adaletin gerçekleşmesini
sağlamasına ihtiyaç yok mu?
Siyasi iradenin ihtilaf
sahalarını kaldıracak bir reformlar projesi ortaya koyması gerekmiyor mu?
Ama Akşener’in dediği gibi
ihtilaf sahaları derinleştiriliyor.
Partileri “siyasi aşiret” gibi
algılıyoruz.
Bu yolla “gelişmiş ülke”
olamayız. Hukuktan ekonomiye bütün indekslerde geriye gidiyoruz zaten.
BÜTÜNLEŞME VE KAYNAŞMA
Erol Güngör “Sosyal
Meseleler ve Aydınlar” adlı kitabında, aşiret bağlarını çözen merkezi
yönetimlerin (devlet) ve şehirleşmenin milletleşme açısından önemini anlatır.
Millet kavramını “sosyal bütünleşme ve kaynaşma” kavramlarıyla izah eder.
Bu çok önemli; Sosyal
bütünleşme ve kaynaşma!
Erol Güngör, “fikir hürriyeti,
hoşgörü, açıklık, genişlik” kavramlarını savunur, “partizanlığın olduğu yerde
fikir olmaz” diye vurgular.
Mümtaz Turhan
“Garplılaşmanın Neresindeyiz” adlı kitabında modern medeniyetin üç unsurdan
oluştuğunu yazar: “İlim, pratik hayata tatbikinden ibaret olan teknik, insan
haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyet.”
Bu yolun neresindeyiz?!
Partimizin, davamızın,
devrimimizin kavgasını yaparken Türkiye’yi nasıl frenliyoruz, farkında mıyız?
Herkes partisini tutsun ama
Sayın Akşener’in “ihtilaf sahaları derinleşti” sözünün üzerinde çok
düşünmeliyiz.
Milli birlik ve beraberlik
diyoruz ya, bunu güçlendirmenin yolu öfkeli nutuklar değil, 82 milyonun kendini
kanun karşısında eşit, ay yıldız altında hukuken güvende hissetmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.