Gelecek Partisi ile Demokrasi ve Atılım
Partisi, siyasete yeni katılan iki siyasi parti iktidar partileri tarafından
hakaret, küfür, itham yağmuruyla karşılandı.
AKP ve MHP ikilisi her koldan
çalışıyorlar.
Babacan ve Davutoğlu’nun, muhtemel bir
erken seçime katılabilmek için, zamanında İYİ Parti’nin yaptığı gibi diğer
partilerden milletvekili ödünç alarak grup kurma ihtimalini engelleyecek yasa
tasarısı hazırlığı yapıyorlar. Gerekçelerine kıyasla yüzlerini kızartacak bu
hazırlığı sıkılmadan “siyasi ahlak” gereği olarak tanımlıyorlar.
Genel olarak muhalefetten, özel olarak
yeni partilerin varlığından o denli rahatsızlar ki, doğrudan o varlığın
kendisini hedefliyorlar. Siyaset dışı ve karşıtı bu tutumla polemik dilinin
düzeyini az görülür biçimde düşürüyorlar., Siyaset yapıyoruz gerekçesiyle,
kendi duruşları dışında her tutumu darbecilik iddiasıyla boğarak, tekelci ve
tekçi bir sistemi vaz ederek “siyaset
dışı”, “siyaset karşıtı” bir söylem kuruyor, bir iklim oluşturuyorlar.
MHP’nin, bir süre önce, Ali
Babacan’a yönelttiği, “yediği kaba pisleyen, çıktığı evi
taşlayan, FETÖ’nün yedek akçesi, PKK sevicisi” sözleri, iktidarın küçük
ortağının “siyaseti” düşürdüğü seviyeyi gösteriyor.
Erdoğan da CHP’ye karşı kullandığı dil de
bundan geri kalmıyor. Korona günlerinde her ekrana çıkışında, konuşmasının
ikinci bölümünde CHP’ye, PKK’cı, FETÖ’cu, darbeci demeyi hiç ihmal etmeden
sürdürmesi buna örnek.
Bu tarzın bildik türlü adları var.
İktidarların varlığını tehdit, cebri, fiili, siyaset dışı yollarla bertaraf
etme dünya siyasetinde siyasette hangi geleneği tarif eder, bilen bilir.
Demokrasi ve Atılım Partisi
kurucularından, İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu, verdiği bir
röportajda, MHP’nin Babacan’a yaptığı saldırıyla ilgili olarak şunları
söylemiş: “Siyasi partiler toplumun sorunlarına çözüm üretmek için vardır,
partiler toplumu ayrıştırmak, korkutmak, küfür kültürüyle toplumu zehirlemek
için yoktur.
Böyle açıklama yaptığı zaman, bunu yapan
“beni hiç ciddiye almayın, ben bu ülkenin geleceğiyle ilgili iddiaya sahip
değilim” demek istiyor.
Belki bir iddiaya sahip değil, ama büyük
ortağıyla birlikte iktidarı kendisine ebedi hak olarak görme eğiliminde, bunun
yollarını arıyor, işi iyice çığrından çıkarmaya çalışıyorlar
Bu sembolik şiddet dili, kaybetme riskinin
ve iktidara yapışma arayışının artmasının bir sonucudur.
Dün yayınlanan Avrasya Şirketi’nin bir
kamuoyu araştırması MHP’nin yüzde 8,5’la, CHP (30) HDP (10,4), İYİ Parti’den
(10,2) sonra ancak 5. Sırada yer aldığını ve büyük ortağı olmadan parlamento
dışına doğru yol aldığını gösteriyordu. Aynı durum, AK Parti için de geçerli.
Bu siyasi partinin oyları yüzde 34,5’a gerilemiş durumda. Onun da küçük
ortaklarına ihtiyacı var. Aslında bu bile yetmiyor, AKP-MHP-BBP’nin toplam oyu
yüzde 45 görünüyor. Onları “kurtaracak” yüzde 5-6’lık oy daha şimdiden GP ve
DEVA’nın hanesine yazılmış durumda. Babacan 3,2, Davutoğlu 2,3 orana sahip.
Babacan’ın oyunun her geçen gün artacağına, sakin söylem ve tutumunun bir
karşılık bulacağına şüphe yok. Davutoğlu ise ise, tüm medya ve görünürlülük
olanıksızlıklarına rağmen, iktidarı hırpalıyor.
İktidar partilerini baskın bir seçimin
kurtaracağı da çok şüpheli.
DEVA ve GP’yi parlamento seçimi dışında
tutucak bir düzenlemenin, yeni bir “23 Haziran İstanbul seçimleri etkisi”
yapması ihtimali var. Adaletsizliğe ve haksızlığa tepki, başkanlık seçimlerinde
Erdoğan’ı emekli edebilir.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.