İktidar blokunun davranışlarına yön
siyasi kültürün ‘itaat ve sadakat’ olduğu, bu yüzden uyarı ve denetim
mekanizmalarının işlemediği söylense buna ne derseniz?
Doğru diyenler olabilir, yanlış diyenler
olabilir.
Ancak bir iktidar milletvekilinin şu
sözleri, bu siyasi kültürü çok net olarak ortaya koyuyor:
“Biz Cumhurbaşkanımızdan ve Genel
Başkanımızdan seve seve talimat alırız. Bundan şeref duyarız.” (5 Haziran)
Böyle uzun bir liste yapılabilir; hatta
“ben bir hiçim” diyenler bile çıktı.
Sanki liderin vekilleri…
1946’DA MECLİS
17 Aralık 1946 Pazartesi günü,
Meclis’teyiz. Tarihçi Hikmet Bayur kürsüdedir, bütçe kanununu eleştiriyor:
Pahalılık, işsizlik, üretim yetersizliği, borçlar…
Bugünü anlatıyor sanırsınız.
Bayur, Meclis denetim vazifesini
yapamadığı için bu yanlışların eleştirilerle zamanında düzeltilemediği
söylüyor.
Meclis niye eleştirilerle
düzeltememişti? Bu soruya kendisi cevap veriyor:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi
buna çare bulamıyor… Hükümeti denetleme cihazı işlemiyor. (Çünkü) hükümeti
denetlemekle yükümlü olan bizleri aday gösteren, yürütme erkidir. Yani bizi
aday gösteren kimlerdir? Kendini denetlemekle mükellef olduğumuz kimselerdir…
Adayları merkez değil, illerdeki, ilçelerdeki teşkilat göstermelidir.” (Zabıt Ceridesi,
cilt 20, s. 120)
Hâlâ böyle değil mi?
1946’ya kadar bunları söylemek bile mümkün
değildi, dönemin Meclis zabıtlarında görüldüğü gibi “şeflerin direktiflerine
inkiyad” (uymak) erdem sayılırdı!
Muhafazakârlar Atatürk ve İnönü
devirlerinin eleştirilmesinden çok memnun olurlar. Ama o zamanki itaat kültürü
ile şimdiki itaat kütü arasından fark yok.
Fakat artık 21. Yüzyıldayız.
İTAAT KÜLTÜRÜ
Atatürk ve İnönü dönemlerini idealize
etmek, denetimsizliğin yol açtığı sorunları görmemizi uzun süre engelledi.
Halbuki 1945’ten sonra Milli Şef’in konuşmalarında bile “denetimsizlik”
yakınması vardı.
İnönü denetimsizlik yüzünden yapılan
hataları arkadaşlarına da anlatmıştır; Faik Ahmet Baruçtu ve Nihat Erim gibi…
Mufazakârlar bu soruları sırf Kemalizmin
kusuru olarak gördüler; itaat kültürünün sakıncalarını düşünmediler.
Abdülhamid zamanının sorunlarını da bu
yüzden görmüyorlar.
Neticede, siyasi kültürümüzde eleştiri ve
denetimin neden gerekli olduğuna dair bir bilinç gelişmedi. Asırların içinden
gelen “itaat ve inkıyad” kültürü sürüp gitti.
1946’dan itibaren otorite karşıtı
atmosferde CHP’de ve Demokrat Partide adayların ön seçimle belirlenmesi yaygın
bir uygulama olarak gelişti.
Fakat darbelerin partileri kapatması, bu
geleneği kesti, demokratik kültürümüzdeki diğer eksikler gibi ‘merkez adayları’
sorunu da devam etti.
Özellikle sağda, çünkü sağ patilerin
hiçbiri 1946 ve sonrasının değişim geleneğine kurumsal olarak sahip değildir.
Görmemiz gereken şudur: Eleştirisiz,
müzakeresiz bir kütür “bizde” olunca iyi, “sizde” olunca kötü değildir. Kimde
olursa, orada eleştirilerle yanlışların düzelmesini engelliyor.
Ak Parti’de rant ekonominin sorunlarını
2014’ten itibaren görenler oldu. Ali Babacan’ın bu yönde konuşmaları vardır.
Parti içinde müzakerelerle düzeltilerek sanayi desteklenseydi bugün Türkiye de
iktidar da iyi bir durumda olmaz mıydı?
SİSTEM SORUNU
Elbette bir “parti disiplini” kavramı
vardır ve parlamenter sistemde parlamento faaliyetleri için kullanılır. Anlamı
“emir ve talimat” değil, müzakerelerle alınan kararlara partide herkesin
uymasıdır.
Başkanlık sisteminde, hele de CB
sisteminde, “seve seve talimat alma” refleksi, kuvvetler ayrığını ortadan
kaldırmaktadır.
CB sistemini hazırlamış olanlar, şimdi
kamuoyu önünde, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı’nın parlamento çoğunluğuna
talimat vermesinin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olduğunu söyleyebilirler
mi?
Hele de milletvekili adaylarının,
yürütmenin başı tarafından belirlenmesini savunabilirler mi?
Bu sistem hem yönetimde verimsizlik hem
toplumda daha da keskinleşmiş bir kutuplaşma yaratmadı mı?
Bizim tarihimiz ve dünya tarihi
göstermiş ki, istikrarlı bir “iyi yönetim” kurumlaşması, ancak ülkede iyi
işleyen bir “denetim ve denge” olmasıyla mümkündür.
Bunun olmazsa olmazlarından biri de
milletvekili adaylarının önemli oranda ön seçimlerle belirlenmesidir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.