İktidar Avukatlık Kanununu değiştirerek
büyükşehirlerdeki Baroları bölmek, kendi taraftarlarının daha etkin olabileceği
bir “çoklu baro sistemi” getirmek istiyor.
Metin ortaya çıktığında görüşümü
yazacağım.
Hukukta “usul esasa mukaddem” (öncelikli)
olduğundan, bugünkü yazımda avukatların barışçıl yürüyüşünü ele almak
istiyorum.
Taslağı protesto için Ankara’ya yürüyen
avukatların polis barikatı kurularak engellenmesini ve 27 saat süreyle enterne
edilmesini hangi hukukçu savunabilir?!
Daha taslağın hazırlık aşamasında;
anayasal bir hak olan gösteri yürüyüşü yoluyla karşı görüşlerin ortaya
konulmasını engellemek, iktidarın nasıl bir zihniyetle hareket ettiğini
gösteriyor.
ZİNCİRİN HALKALARI
İktidarın Avukatlar Kanunu’nu değiştirerek
siyasi avantaj yaratmaya çalışması genel otoriterleşme zincirinin halkalarından
biridir.
Son 6-7 yıldır Türkiye’ye bu yöndeki
eleştiriler yoğunlaştığı gibi, AYM ve AİHM kararları da bunu gösteriyor.
Hukuk devleti indeksinde (WJP) 2015’teki
Türkiye 80. sıradaydı, 2020’de 107. sıradadır! Bizden sonra Nijerya ve İran
geliyor…
Venedik Komisyonu gibi altında imzamız
olan kurumların raporlarını “dış güçler” diye geçiştirmek mümkün mü?
Halbuki 2010’lı yıllara kadar bu
kuruluşlar AK Parti hükümetini reformlarından dolayı övüyor, Türkiye’ye de 600
milyar dolar sermaye girişi oluyordu!
Bugün hem hukuk devleti görüntümüz hayli
gölgeli, hem ekonomide dış kaynak sorunumuz ciddi surette ağırlaşmış durumda.
HUKUK DEVLETİ?
Önce meseleye hukuk açısından bakalım.
İktidar ikide bir dış dünyaya “biz de hukuk devletiyiz” deme ihtiyacını duyuyor
ya… Hukuk devleti açısından bakalım.
Anayasa Mahkemesi’nin bu konuya ışık
tutacak bir çok kararı var. Ben son kararından bahsedeceğim.
AYM öncelikle Anayasa maddesini
hatırlatıyor:
“Madde 34 -Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
sahiptir.”
Dikkat ettiniz mi, “önceden izin almadan”
diyor. Yasama ve yürütme organları yani iktidar yasaklayamaz, sade
düzenleyebilir.
Nasıl bir düzenleme?
AYM bunun cevabını veriyor. Bir toplantı
ya da gösteri, ancak “kamu düzeninin bozulmasına yol açtığı ya da bozulma
tehlikesi doğurduğu” takdirde polis gücüyle müdahale edilebilir. Otoritenin
sübjektif yorumuna göre değil, “kamu düzeninin bozulması ya da bozulma
tehlikesi olduğunu ikna edici surette ortaya koyması gereklidir.” (B. No:
2015/1730, gün: 18.7.2019)
Baro başkanları mı yürüyerek kamu düzenini
bozacak?! Hangi hukuk anlayışı böyle bir iddiayı “ikna edici” sayabilir?
KİMİN PLANI?!
Bu yürüyüşü “üst akıl” planlamış olabilir
mi?
Ama “üst akıl” iki yıldır unutuldu ya da o
bizi unuttu!
PKK veya FETÖ planlamış olamaz mı?
Hukuken kabul edilebilir şüphe sebepleri
varsa, dava açmak gerekir. Fakat Adalet Bakanı ve HSK Başkanı Abdülhamit Gül
böyle bir iddiada bulunabilir mi?
Komplo teorileri kimseyi ikna etmez.
İktidarlar hukuka uygun hareket etmek
zorundadır.
Terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürecek,
onlara propaganda fırsatı verecek asıl faktör, Türkiye hakkında otoriter
görüntü vermektir.
Terör örgütleri, çatıştıkları devletleri
baskıcı göstererek diplomaside ‘moral üstünlük’ denilen propaganda imkanını ele
geçirmeye çalışırlar. Hükümet buna çok dikkat etmelidir.
GENİŞ TEPKİ
İktidar 2010’a kadar AB süreci için
çıkardığı demokratik nitelikli ceza ve usul kanunlarını ve kurumların
yapılarını kendi gücünü daha da tahkim etmek için değiştirerek dünyadaki “hukuk
devleti” imajını kendi eliyle bozmaktadır.
18 yıllık iktidarın Avukatlar Kanunu’nu,
partiler ve seçim kanunlarını şimdi gündeme getirmesinin de sebebi aynıdır:
Kanunlarla oynayarak güç tahkimatı yapmak.
Bu endişedir ki baroların yürüyüşüne geniş
bir destek kazandırdı.
CHP taslağa karşı…
İYİ Parti lideri Meral Akşener, barikat
mahalline giderek avukatlara destek verdi, baskıcı uygulamayı kınadı…
Gelecek Partisi Genel bakan yardımcısı
Ayhan Sefer Üstün yine barikat mahalline giderek avukatlara destek verdi,
baskıyı kınadı.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcı Mustafa
Yeneroğlu, bildiri yayınlayarak bu engellemeyi kınadı…
İktidar Türkiye’nin hukuk devleti imajını
daha fazla gölgelemekten, siyasi gerilimi daha fazla tırmandırmaktan
sakınmalıdır.
Avukatlık Kanunu’nu değiştirmekten
vazgeçilmeli, partiler ve seçim kanunları uzlaşmayla hazırlanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.