İktidar, dünyada paranın bol olduğu dönemde, FED'in dolar basıp dünyaya saçtığı yıllarda gelen parayı betona gömdü. İnşaat üzerinden büyüme hedefledi, müteahhit kafasıyla düşündü. Aldığı borcu hesapsız kitapsız harcadı
Muhalefet "128 milyar doların
peşini bırakmayacağız" diyor. Merkez Bankası rezervlerinin
tüketilmesini, eksiye düşmesinin hesabını soracağını söylüyor.
Yeter mi?
Yetmez. Bütün kara deliklerin hesabını
sorması lazım. Dolarla yapılan bütün anlaşmaların, verilen hesap / kitap dışı
garantilerin…
Har vurup harman savunulan dolarların…
Aşırı ve gereksiz borçlanmanın, parayı çarçur etmenin de hesabını sormalılar.
Tanık: Son Başbakan Binalı
Yıldırım.
(Kendine sonunda bir unvan buldu.
Kalıcı mı olur, bununla övünüyor mudur bilemem ama kendinden öncekileri eski
başbakan denilirken kendisine son başbakan deniliyor.)
Son Başbakan, 17 Şubat 2017 tarihinde
yaptığı konuşmada yanlış politika izlediklerini itiraf etmişti.
Sözlerini okuyalım:
"Biz para yağmur gibi akarken
sanki hiç ödemeyecekmişiz gibi bol bol almışız. Geri ödeme zamanı gelince
'Nereden çıktı bu' demeye başlamışız. Bunun görmemiz lazım. Problem nerede
hesap kitap işinde."
Bu sözler içinde bulunduğumuz derin
krizi anlatmıyor mu?
İktidar, dünyada paranın bol olduğu
dönemde, FED'in dolar basıp dünyaya saçtığı yıllarda gelen parayı betona gömdü.
İnşaat üzerinden büyüme hedefledi, müteahhit kafasıyla düşündü. Aldığı borcu
hesapsız kitapsız harcadı.
Ben söylemiyorum, son Başbakan
söylüyor.
İçinde bulunduğumuz büyük krizin nedeni
bu. Türkiye'nin her yeri kara delik dolu. Hazine kara delikleri kapatmak için
doları toprağın altına gömüyor.
Tipik örnek, Zafer Havaalanı.
Kütahya - Uşak - Afyon'a hizmet veriyor. Havaalanını yapan müteahhitlere yılda1
milyon 279 bin yolcu garantisi verildi. Akıl mantık dışı bu hesabı kim yaptı?
Ulaştırma Bakanlığı bürokratları mı, bizzat dönemin mühendis bakanı mı?
Dikkatinizi çekerim; garanti 2044 yılına kadar.
Akıl dışı, mantık dışı garanti dedim ya
hemen ispat edeyim.
Bu yıl sadece 7 bin 235 kişi kullanmış.
Denilecek ki pandemi! Tamam 2019 yılına bakalım. Kullanan yolca sayısı 82 bin,
verilen garanti 1 milyon 279 bin yolcu.
Bu durum Ulaştırma Bakanlığı döneminde bu
işleri planlayan, ihaleleri veren Son Başbakan'a soruldu. "Yollar güzel
de ondan kullanılmıyor, Ankara iki saat, İstanbul üç buçuk saat" demez
mi?
Pişkinliğin de sınırı olmalı!
Peki Çanakkale Köprüsü'nün sorumlusu kim?
Açıldığı gün kara delik olarak hazinenin kayıtlarına girecek.
Neden mi?
Geçiş ücreti KDV hariç 15 Euro. 45 Bin
araç garantili. Aynı hizmeti gören Osmangazi Köprüsü var. O da 40 bin araç
garantili ama açıldığı günden beri yüzde 60 kapasite ile çalışıyor.
Enflasyon resmi rakama göre yüzde 15 ama
iktidar yüzde 25 zam yaparak 148 liraya çıkardı. Çünkü verdiği garantiyi tek
başına karşılamıyor, vatandaşa yüklüyor.
Soru şu:
Osmangazi Köprüsü varken Çanakkale Köprüsü
neden yapıldı?
Neden 45 bin araç garantisi verildi?
Kimin ekmeğine yağ sürüldü?
Kimler bu ölü yatırımdan yararlandı?
Köprü şaşalı törenlerle açılacak, günde
kaç aracın geçeceğini göreceğiz. İddia ediyorum verilen garanti sayısının üçte
birini bile bulmayacak.
Gelelim İstanbul Havaalanına. Yeşilköy'de,
kentin merkezinde Avrupa'nın en güzel havaalanlarından biri vardı. Ek pist ile
kapasitesi artırılabilirdi, istenilen seviyeye çıkarılabilirdi, bu imkan vardı.
(THY eski Yönetim Kurulu Başkanı kitabında ayrıntılı anlattı) iktidar
havaalanını kapatıp, üstüne bir daha kullanılmasın mantığıyla pistini kırıp
hastane yaptı. (Başka yer yokmuş gibi.)
Havaalanını işleten şirkete de 300 milyon
dolar tazminat ödedi.
Türkiye bu kadar zengin mi?
"Cebimizden beş kuruş
çıkmayacak"
deniliyordu, cebimizde para kalmadı. Müteahhitlere geçen ay 18 milyar lira
aktarıldı.
Daha bir sürü örnek verebilirim. Türkiye
neden battı, neden bu durumda, neden yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur
sarmalına girdiğinin yanıtı bu.
İtirazı olan söylesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.