26 Şubat 2021 Cuma

"Maalesef" ruhunda fırtınalar kopuyor Mehmet Y. Yılmaz/26 Şubat 2021

Bir süredir Erdoğan'ın koalisyondaki küçük ortağından sıkıldığını düşünüyorum

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, parti toplantısında "pot kırdı":

"Bu yola çıkarken yanımızda kimler vardı. Bir de şimdi bakın maalesef kimler var."

Ardından bu sözlerini toparlamaya çalıştı ancak söz ağızdan bir kere çıktı mı, ses dalgalarını geri çevirmek mümkün olmuyor.

Bundan daha fecisini de görmüştük.

O tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Uğur Dündar'ın Arena programına katılmış, çetelerle mücadeleyi anlatırken "çeteler, bürokrasi, asker, meclis, polis, siyasetin içine sızmış. Yargının içine s..mış" demişti. (21 Ağustos 2007. O yıllarda Erdoğan ile televizyonda program yapabilmek için mutlaka seçilmiş yandaş olmak gerekmiyordu.)

Başbakan gazetelere de benim aktardığım gibi sansür edilerek yansıyan o noktalı kelimeyi hemen sonra "sızmış" diye düzeltmişti.

Ancak hepimiz Erdoğan'ın aslında neyi kast etmeye çalıştığını da anlamıştık.

Psikanalitik açıdan dil sürçmesi, bilinçdışı öğelerin, bilinç alanına çıkmasına vesile olur diye biliyorum.

Robert W. Crapps, "Tarihsel bilinç" isimli makalesinde bakın ne diyor:

"Dil sürçmesi gerçekte bir kaza değildir. O hem bilinç hem de bilinçdışı özellikler taşıyan, kişiliğin ortaya çıkmasını sağlayan bir fonksiyona sahiptir."

Sigmund Freud, araştırmalarında dil sürçmelerine çok geniş yer verir.

Ona göre dil ile aktarılan her bilgi parçacığı içerisinde bilinç dışı öğeler bulunabilir.

Bireyin "kabullenmekte" zorluk çektiği birçok düşünce bilinçdışı mekanizmalar tarafından "örtük" bir şekilde ifade edilir. Dil sürçmeleri de bunun araçlarından biridir.

Bunun açık belirtilerini gördüğümü hiçbir şekilde iddia edebilecek bilgiye sahip değilim ancak, bir süredir Erdoğan'ın koalisyondaki küçük ortağından sıkıldığını düşünüyorum.

Erdoğan, siyasi olarak ayakta kalmak konusunda muazzam bir iradeye sahip bir lider. Bu, onda adeta bir içgüdü.

Kendi kafasında tanımladığı bir "dava" var ve o hedefe ulaşabilmek için her türlü siyasi manevrayı da kolaylıkla yapabilecek bir politikacı.

Kuşkusuz ki anketlerin gösterdiği gerçeğin o da farkında ve bu tabloyu değiştirebilmesi için ciddi manevralara, yeni politikalara ihtilacı var.

Ancak Bahçeli faktörü, onun bu oyun alanını daraltıyor.

Giderek yükselen sinir katsayısının bir nedeni gidişin kaçınılmaz olmaya başladığını görmesiyse, bir nedeni de bu gidişi çevirebilecek manevra alanına sahip olmaması.

2007 yılında çetelerle savaşmakla iftihar eden Erdoğan'ın, 2020 yılında çete liderlerini sokağa salıveren af kanununun altına, sırf küçük ortağının gönlünü hoş etmek için imza atmış olması da onun gibi bir liderin kolayca sindirebileceği bir durum sayılmaz.

Onun için şu andaki yol arkadaşlarından söz ederken dilinin "maalesef" kelimesine kayıvermesi basit bir prompter hatası diye geçiştirilebilecek bir şey değil.

İktidarını kimseyle paylaşmamış ve son derece güçlü egoya sahip bir politikacının çaresizliğinin ifadesi bu.

Erdoğan'ın ruhunda fırtınalar kopuyor, bu artık çok açık.

* * *

Dini istismardan vazgeçmekle başlayın

AKP Genel Başkanı, partisinin toplantısında şunu da söyledi:

"Makam mevki bunların hepsi geçici, ne olur mütevazı olalım ve kimseye gurur ve kibir satmayalım. Kim darda kalmış onlara biz ulaşacağız, onlara yardım elimizi uzatacağız. Önümüzde Ramazan var, Ramazan'ı çok iyi değerlendirmemiz lazım."

Saraylara sığamayan, dev Mercedeslerden inemeyen, 8 özel uçağı keyfince kullanan bir politikacının ağzından "mütevazı" kelimesini duymak biraz tuhaf oluyor elbette ancak dikkatinizi çekmek istediğim bu değil.

Bir siyasi partinin lideri, partisinin il kongresinde şunu söylüyor: "Önümüzde Ramazan var, Ramazan'ı çok iyi değerlendirmemiz lazım."

Ramazan'ı, ayın kutsallığına yakışır bir şekilde, ibadet ederek geçirmek anlamında söylemiyor bunu.

Ramazan, belli ki siyasete bir ara gazı verme amacıyla kullanılacak.

"Bir elinin verdiğini, öbür elin görmesin" düsturunun tam tersi yapılacak, çaresiz insanlara yardım eli uzatıyoruz görüntüsü altında propaganda yapılacak.

Yardıma muhtaç insanların çaresizliklerinden yararlanılacak.

"Ramazan'ı çok iyi değerlendirmemiz lazım" dediği bu.

Din, bir kez daha siyasete alet edilecek, istismar edilecek.

Oysa Ramazan'ı çok iyi değerlendirmek için şekilcilikten ibaret gardırop Müslümanlığını bir kenara bırakmak ve kitaplarda anlatılan ancak İslam ülkelerinde pek uygulandığına tanık olmadığımız İslam'ı hatırlamak daha yararlı olacaktır.

Buhari'nin aktardığı bir sahih hadis var:

"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın (c.c.) hiçbir ihtiyacı yoktur."

Aynı şeyi, "kibir" için de söyleyebiliriz, yanlış olmaz.

Buna iftira, kul hakkı yemek, beytülmala (kamu malına) el uzatmak, rüşvet, yolsuzluk gibi günahları da ekleyebilirsiniz.

Ben söylemiş olayım da boş yere aç kalmayın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.