Cumhurbaşkanı bir kaç gün önce yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söylüyordu.
Sözlerine kulak
verecek olursak, yeni anayasayı, sivil ve demokratik saiklerle (!)
öneriyor.
Şöyle
diyor: “Türkiye’de sorunların kaynağının 1960’dan beri
darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu ortadadır. Bunun için daha önce
yeni bir anayasa girişiminde bulunmuştuk. Anayasa çalışması milletin gözü
önünde ve tüm temsilcilerinin katılımı ile olmalıdır ve milletin takdirine
sunulması gereklidir. Cumhur İttifakı’ndaki ortağımızla bir anlayış birliğine
varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz”.
Bahçeli de,
çok beklemedi, hemen ertesi gün Erdoğan’a şu sözlerle onay verdi:
“Türkiye’nin
yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin
amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir...”
Peki neden?
Neyinden rahatsız
olabilir Erdoğan, bu seçimli padişahlık düzeninin, bu anayasanın?
-
Parti-devlet modeli onun arzusuydu.
Hem iktidar
partisinin başkanı, hem ülkedeki tüm yetkilerin sahibi...
O iktidar partisi
ki kimi başvuruları devlet katına çıkmadan önce il, ilçe başkanlıklarıda ele
alıyor, eliyor.
- Fiilli
bir kuvvetler birliği düzeni onun siyaset anlayışının tam yansıması...
İrfan Fidan’ın
İstanbul Başsavcılığından Anayasa Mahkemesi üyeliğine ekspres geçişi, Demirtaş,
Kavala gibi kritik davalarda önce siyasi söz ve işaretin geldiği, yargı hükmün
onu takip ettiği örnekleriyle ortada.
-
Yürütmeden bağımsız çalışması varsayılan meclis AK Parti grubu üzerinden onun
emrinde. Beştepe’nin hazırladığı kanun tasarıları bu grup tarafından meclise
sunuluyor, cumhurbaşkanın talimatları hemen uygulanıyor.
Her şey bir
kişiye bağlı...
3 Şubat 2021
tarihli resmi dünkü gazetenin cumhurbaşkanlığı kararları kısmında yer alan 3473
sayılı karar söyle başlıyordu:
Erzurum İli, Oltu
İlçesinde “Çoruh Belediyeleri Birliği”nin Kurulmasına Dair Karar (Karar
Sayısı: 3473), “Tokat İli Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliği”nin
Kurulmasına Dair Karar (Karar Sayısı: 3474)...”
Tokat ili
Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliğinin kurulmasına bile cumhurbaşkanın denetimi
altında, onun iznine bağlı.
Yetki devri, yetki
paylaşımı yok, yürütme adeta bir şahıs
görünümüne bürünmüş durumda...
Her halde bu
yetkilerden “yorulmuyordur” (!), Erdoğan.
Tersine...
Deneyimler,
Erdoğan’ın her tür yetki devri ve paylaşımı, tavizi, güç kaybı ve koltuğunun
sallanması olarak gördüğünü gösteriyor.
Erdoğan ve
Bahçeli’nin başkanlık sisteminden geri dönmeyi, bunu kısmen dahi sorgulamayı
beklemek ham hayal. Ortalıkta dolaşan “reform” sözleriyle
bu öneri bağlamak da pek anlamsız.
Başkanlık
sistemini koruyan bir anayasaya muhalefetin destek vermesi mümkün değil.
Muhalefet
desteklemediği bir anayasa ne meclisten geçebilir (400 oy gerekli), ne
referanduma sunulabilir (360 oy gerekli).
O zaman
mesele ne?
Sorunun iki
yanıtı olabilir.
Seçimleri
kazanmasını veya iktidarda kalmasını kolaylaştıracak yeni düzenlemeler
yapmak...
Ya da biraz
ortalığı karıştırmak, yeni kutuplaşma vesileleri üretmek, siyasi gündeme bu
yolla hakim olmak, en önemlisi muhalefet cephesinin tek ortak noktası alan “güçlendirilmiş parlamenter sistem arayışı”nın havasını almak.
Velhasıl, söz konusu
olan, yeni Erdoğan bir hamlesidir, yeni bir gündem belirleme girişimidir.
Ne yazık ki bunlar
iktidarın işine yarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.