CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iki bakanın kendisini ziyaret etmesine karşın tatmin olmayışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 5 soru yöneltmesi sonrasında, CHP'yi PKK'ya terör örgütü diyememekle, terör örgütünden ve HDP'den medet ummakla, oy beklentisi nedeniyle sesini çıkarmamakla suçlamak, iktidarın çoğunlukla yaptığı, konuyu saptıran bir savunma mekanizması niteliğindedir
İktidar kendini sorgulanamaz, tartışılamaz, eleştirilemez bir konuma
oturtuyor.
Bu
konumlandırmayı, her politikasını, her uygulamasını, her projesini "milli
mesele" olarak sunup, "beka tehdidi"yle
ilişkilendirerek yapıyor.
Her
söylem ve eylemini "milli çıkar" paketine sarıyor.
Böyle olunca iktidara yöneltilen her eleştiri, her karşı görüş, her
muhalif duruş, milli çıkarlara aykırı, beka tehdidine hizmet eden, hain,
terörist bir tutum olarak damgalanıyor.
Bu damgalamayla birlikte muhalefeti düşmanlaştıran iktidar, kendini ve
politikalarını tartışma, sorgulama, eleştiri dışında tutuyor.
Bunu, belediyelerin maske dağıtmasında, yardım toplamasında yaptığı
gibi Ayasofya'nın açılışında, Suriye ve Libya politikasında, askeri
operasyonlarda, yeni anayasa çalışmalarında, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine
yöneltilen eleştirilerde, faiz politikasında, askeri operasyonlarda, dış
politikada, nihayet uzaya ve Ay'a giriş projesinde de yapıyor.
Muhalefet
partilerinin muhalefet yapmalarını; hep dış güçlerle, PKK ve FETÖ ile
işbirliğiyle, milli ve yerli olmamakla, Türkiye düşmanlarıyla iş tutmakla,
ülkenin bekasını tehlikeye atmakla suçlayarak karşılıyor.
PKK
üzerinden HDP'yi, CHP'yi, İyi Parti'yi düşmanlaştırıyor. Öcalan ile masaya
oturan, FETÖ'nün asker ve sivil bürokraside önünü açan kendi değilmiş de
CHP'ymiş gibi muhalefeti suçluyor ve sorumlu tutuyor. Kendi bagajını CHP'ye
yüklemeye çabalıyor.
İktidarın
kendini tartışılamaz bir yere konumlandırmasının ve kendi hatalarından
muhalefeti sorumlu tutmasının son örneğini Gara operasyonu ve sonrasındaki
süreçte yaşadık.
Gara
operasyonu, PKK'nın bu "İkinci Kandil" denilen üssünü dağıtmak
konusunda ne kadar başarılı olsa da, sonuçta 13 rehine, iki subay, biri
astsubay olmak üzere 16 şehitle sonuçlanması iktidar açısında çok sarsıcı, ülke
ve millet açısından da çok üzüntü verici oldu. Bu nedenle Gara harekâtı başarısız
bir operasyon olarak kayıtlara geçti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bunu
teyit etti.
PKK
gibi tarihinde defalarca sivil katliamlar yapmış kanlı bir terör örgütünün, bu
operasyon sırasında alıkoyduğu vatandaşları katletmesi riskini ya görememiş ya
da hafife almış bir yaklaşımın, sorumluluğu CHP ve HDP'ye yüklemesi
gerçeklerden kopuk bir savunmadır.
CHP
lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iki bakanın kendisini ziyaret etmesine karşın
tatmin olmayışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 5 soru yöneltmesi sonrasında, CHP'yi
PKK'ya terör örgütü diyememekle, terör örgütünden ve HDP'den medet ummakla, oy
beklentisi nedeniyle sesini çıkarmamakla suçlamak, iktidarın çoğunlukla
yaptığı, konuyu saptıran bir savunma mekanizması niteliğindedir.
Kılıçdaroğlu,
PKK'nın her eyleminden sonra, "PKK'nın eli kanlı, hain, bölücü, alçak bir
terör örgütü" olduğunu söylemiştir. CHP'nin PKK'ya terör örgütü, teröriste
terörist diyememek gibi bir sorunu yoktur. Bu, iktidarın konuyu değiştirmek
için yaratmaya çalıştığı yapay bir yakıştırmadır.
CHP'yi,
PKK'yla işbirliği yapmakla suçlamak, iktidarın elinin en zayıf olduğu alandır.
Nitekim bu tartışmalar içinde Kılıçdaroğlu'na açılan dava sürecinde, CHP
lideri, Oslo görüşmelerinden başlayarak, açılım sürecinde, iktidarın PKK-BDP ve
devamında HDP ile birlikte yürüttüğü faaliyetleri belgeleriyle mahkemeye
sunmuştur.
"PKK
ile işbirliği içindeler" suçlamasına karşı CHP'nin hatırlattığı
uygulamalar iktidarın elini zayıflatan, yanlış minderde güreştiğini gösteren
örneklerdir.
Bunlardan
bazılarını ifade etmek gerekirse şu uygulamalar gündeme gelmektedir:
Güneydoğu'da
PKK'nın yaptığı yığınağın devlet tarafından bilinmesine rağmen müdahale
edilmemesi, andımızın kaldırılması, TC ibaresinin bazı valilikler ve
üniversitelerin kapılarından sökülmesi, garnizon komutanlarına ve valilere
teröristlere dokunulmaması talimatı verilmesi, Diyarbakır'da yapılan megri
megri nakaratlı şölenler, İmralı'da Öcalan'la yürütülen müzakereler, BDP ve
sonrasında HDP milletvekillerinin devletin bilgisi ve onayıyla Kandil'le İmralı
arasında mekik dokumaları, akil insanların Anadolu'ya çıkarılarak PKK ile
müzakerenin yararlarını anlatmaları, Dolmabahçe mutabakatı, Öcalan'ın mesajının
nevruzda HDP milletvekilleri tarafından Türkçe ve Kürtçe okunması…
Durum
böyleyken, Gara operasyonundaki şehitler nedeniyle muhalefetin operasyonu
sorgulaması, karar vericilere soru yöneltmesi, eleştirmesi dış güçlerle
birlikte Türkiye'ye ihanet olarak nitelendirilemez.
Böyle
bir iktidar yaklaşımı demokrasinin doğasıyla bağdaşmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.