Siyasi iktidar kurduğu baskı rejiminde bir yandan devleti yararken, etrafı yakıyor kendisini de tüketiyor.
Bu düzende, utanma
duygusunu kaybeden yargı mensupları tarafından, hukuk artan bir şiddet ile
katlediliyor.
Yüce Divan
sıfatına sahip Anayasa Mahkemesi, çok geç kalmış olsa da Enis Berberoğlu kararı
ile tarihsel bir saptama yaptı ve teşhisi koydu:
“Kamu
gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin, hukuka uygun
davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez.”
Devlet,
hukuk devleti olma özelliğini yitirse, devleti yönetenler de meşruiyetini
kaybeder.
Bu çok tehlikeli
bir uyarı.
Bu noktada
iktidar, önünde kalan son viraja düzgün girmelidir. Çünkü anayasal düzenin
ihlal edildiğini, Anayasa Mahkemesi kayda geçirdi.
Gündeme bakın,
hala bilmem kaçıncı kez yapılacak hukukta reform çalışması var. Buna bir de
Anayasayı yok sayan zevatın, pişkin bir şekilde yem olarak ortaya attığı “yeni
anayasa” lafı var...
Bu büyük
güvensizlik ortamında, bir vodvil gibi sahne almak isteyenler, zırt pırt
sahneye girip girip çıkıyor.
Adalet Bakanı,
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurul üyesi, Cumhurbaşkanlığı hukuk baş
danışmanı ve Cumhurbaşkanı ...
Hangisi oyunun
esas oğlanı anlaşılmıyor.
Konuştuğu
ile yaptığı farklı bir Adalet Bakanı var...
Adalet Bakanı, bu
günlerde Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu söylüyor.
Adalet Bakanı ile
zıtlaşan, Cumhurbaşkanın nevzuhur bir baş hukuk danışmanı ise hem Avrupa’ya
ayar vereceğini sanıyor hem de kafasından uydurduğu, hiç kimsenin duymadığı
ilkeler ile devrim yapıp tarihe geçeceğine inanıyor.
Bir de “AYM
ve AİHM kararları bağlayıcı değil, yönlendiricidir, milli yargı devredilemez”
demekten çekinmeyen bu iş hukuku avukatını, baş hukuk danışmanı yapan bir
Cumhurbaşkanı var.
Aynı
Cumhurbaşkanına bağlı Yüksek İstişare Kurul üyesi eski Adalet Bakanı var. O da
Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır diyor.
Benim de tanığı
olduğum, zorbalık ile hukuku katleden mahkemeler ise Anayasa’ya direnmeye devam
ediyor. Başkanı Adalet Bakanı olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu da öylece
izliyor, anayasaya direnen hâkimleri korumaya devam ediyor.
Tam bir karmaşa.
Her biri ayrı telden çalan kakofonik bir orkestra, yarılan devlet düzeni.
Anayasa Mahkemesi,
Enis Berberoğlu için oybirliği ile verdiği ikinci ihlal kararının gerekçesini
bu ortamda yayınladı. Anayasal düzeni yok etme çabasındaki failleri tek tek
işaret etti.
İlk kez, tarihinde
rastlamadık biçimde faillerin adreslerine gerekçeyi yolladı: TBMM, Adalet
Bakanlığı ve HSK...
Vodvildeki zevatın
tümüne de hukuk devletinin ne olduğunu anımsattı..
Dedikleri ile
yaptıkları birbirini tutmayanların
tümüne “hukuk devleti retorikten ibaret değildir” dedi.
Anayasa Mahkemesi
kararları bağlayıcı değil yönlendirici gibi saçmalıkların sahibi baş hukuk
danışmanı Mehmet Uçum’a ve onun cesaretlendirmesi ile anayasaya direnen
hakimlere gereken hukuksal uyarıyı da yaptı:
Türlü bahaneler ve
hukuk tanımaz davranışları ile Anayasal hukuk düzenine karşı koymaya hukuk
düzeninin müsaade etmeyeceğini müsaade etmez dedi.
Ve çok can alıcı
bir şekilde anayasal hükümlere uymamanın “cezai, idari ve hukuki sorumlulukları”
olacağını bildirdi.
Hukuksal
eşkıyalık, bu kararla deşifre edildi.
Anayasa Mahkemesi
gerekçeli kararı, “yeni anayasa” veya “reform” laflarının mevcut
anayasayı ihlal etmekten çekinmeyenlerin bayat sakızı olduğunu göstermekte...
Yüce divan
sıfatını taşıyan Anayasa Mahkemesi çığlık çığlığa anayasal düzenin yok
edildiğini söylüyor...
Ne reformu, ne
yeni anayasası ?
Anayasal düzeni
yok edenler, hukukta reform ve yeni anayasa yapabilirler mi ?
Güldürmeyin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.