21 Aralık 2020 Pazartesi

Münafıklığı üreten dindir. Hamdi Tayfur/15.12.2020

Zannediliyor ki, bazı insanlar iki yüzlü bir karaktere sahip oldukları için münafık olurlar veya münafıklaşırlar, münafıklığın tek karakteri de bu olabilir!

Hiç de öyle değildir!

Gayet düzgün karakterli, dürüst, açık sözlü, içi dışı bir insanlar da bazı durumlarda münafıklaşabilir.

İkiyüzlülük ve içi dışı bir olmamak tabii ki büyük bir ahlaki zafiyettir. Ama sözkonusu din olunca, onun ürettiği atmosfer ahlaklı ve düzgün insanları bile münafıklara dönüştürebilir, dönüstürüyor da...

Münafıklık, gücü ele geçiren çoğulcu bakışlara izin vermeyen mutlakçı ve dogmatik bakışın bu bakışı  dayatması ve karşıt olanları şiddet ve dışlamayla tehdit etmesi yüzünden, benimsemediği ve farklı düşündüğü halde, pragmatik amaclarla veya korku nedeniyle sanki inanıyormuş ve hakim düşünceyi benimsiyormuş gibi yapmaktır.

Bazı insanlar menfaaatlerini önceleyerek inanmadıkları halde inanıyor gibi yapabilir. Muhtemelen Medine ortamındaki münafıkların bir kısmı böyleydi. Mekke'de münafıklık yoktu. Çünkü fayda Müslüman olmakta değil onun karşısında yer almaktaydı. Medine'de ibre Müslümanlardan yana dönünce, şehrin yeni şartlarında oluşan siyasi ve ekonomik faydalardan yararlanmak isteyenler, aslında yeni dini benimsemedikleri halde, sanki benimsiyor gibi davranmış ve münafıklığı tercih etmistir. İşin aslı, onlar için esas olan menfaatleri olduğu için hangi dinden olduklarının da bir önemi yoktur. Örneklerini bugün AK Parti iktidarının icinde çok fazla görüyoruz.

Baştan bu yazının başlığını "Münafıklığa Övgü" koymayı düşünmüstüm. Tabii ki buradaki övgü, inaçlarını, düşüncelerini ve tarafını menfaatin belirlediği münafık tiplere övgü anlamında değildir. Bu tip münafıklık, ahlaki bir düşüklük ve hatta kabul edilemez bir rezalettir.

Ama dinsel baskı ortamlarının yarattığı başka bir münafık tipi daha vardır ki, bazı durumlarda bu tipe bürünmek, gayet anlaşılır hatta kacınılmaz bir tutum gibi görünüyor. Dini iktidar veya baskı ortamında, engizisyon, linç, sürgün, katl, dışlanma/afaroz korkusu yüzünden düşünceleri farklı olduğu halde sessiz kalmak ve inanıyor gibi yaparak münafıklığı hayat tarzına çevirmek kaçınılmaz tavırlardan birine dönüsüveriyor.

Din iki yüzlüleştirir.

Dini iktidar münafıklaştırır.

Münafıklığın kaynağı dini baskı ortamlarıdır.

Diğer yandan münafıklığın da dogmatik inancların da panzehiri özgür ortamlardır.

Oysa dinler özgür ortamları sevmez.

Çünkü özgür ortamlar, sorgulamak ve farklı düşünceleri benimsemek anlamına gelir. Bu ise dinin ve inancların acıkça tartısılır hale gelmesine yol açar. Bu tür ortamlarda dogmatik inanclar zayıflar. Çünkü baskılardan kurtulmak için münafıklık yapmaya ihtiyaç duymayanlar inançlara karşı görüşlerini açıkça ifade edebilirler ve tartışabilirler. Bunların karşısında kırılgan, zayıf ve temelsiz kalan din tutunamaz. Din ancak iktidar ve gücü arkasına alarak ve muhaliflerini baskıyla susturarak, sorgulayanları cehennemle korkutarak varlığını sürdürebilir. Şissst böyle düşünme günah! İnananların zihninde daima bu ifade yankılanır.

Günümüzde ilahiyat camiasındaki birçok şahıs münafıklığı tercih etmektedir. Çünkü gerçek düsüncelerini açıklamanın bedeli çok ağırdır. Bazı ilahiyatçılar düsüncelerini onaylatmak için dini kaynaklardan ve tarihten referanslar bularak veya icerden konuşuyormuş gibi yaparak gerçek düsüncelerini gizlemekte veya sapkın görülen veya ortodoksi ile çelişen bakışlarına dayanaklar bulmaya çalışmaktadırlar.

Tarihte islam filozofları ve mutasavvuflar bu münafıkça yöntemi uyguladılar. Kur'an kavramlarına kendi indi görüşlerini giydirdiler. Yunan felsefesini veya mistik düşünceyi Kurani kavramları kalkan ederek dile getirmeye çalıstılar. Açıkça ifade etmek varken bu yollara tevessül etmelerinin yani münafıklık yapmalarının nedeni, dini baskılar ve özgür tartışma ortamının yokluğuydu.

Münafıklığın dayanılmaz hafifliğine ve güven veren ılıklığına teslim olan ilahiyatçılar kadar Zaytungluk bir haber olarak servis edilen ateist imam meselesi sadece şakaya konu bir haber değil, bir gerçektir. Evet bizzat tanıdığım çok sayıda ateist ya da deist imam var. Mesleklerini profesyonelce yürütüyorlar. Abdestlerini alıp namazlarını kıldırıyorlar. Aceleye gelirse abdestsiz kıldıranlar da varmış. 🙂 Ateist din dersi öğretmenlerini saymıyorum bile. Hatta bunların bazısı başörtülü. Sırf baskılar nedeniyle tesettüre bürünüyorlar. Daha extereme örnekler vereyim: Escinsel bir imama ne dersiniz! Ya da lezbiyen bir gassala! Bu kadarı da fazla bunu kimse kaldıramaz diyeceksiniz. Doğru kaldıramaz. Bu nedenle onlar da münafıklık yapıp cinsel tercihlerini herkesten gizliyorlar.

Sağolasın münafıklık, iyi ki varsın! 🙂

Ben ise nerede bir kuyu görsem içine taş atmazsam duramıyorum.

Köyün delisi olmayı, söyler gibi yapıp siz anlayın ya da anlayan anlıyor demeye; lafı evire çevire uzatıp üç cümleyle anlatılacak bir şeyi üç saat anlatamayarak dinleyenleri baymaya; onlar mitleri, masalları, saçma metafizik mülahazaları hakikat diye yutturmaya çalışırken baskılardan yılıp artık benim buralarda isim yok, köşeme çekiliyorum demeye tercih ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.