Yanlış anlaşılmasın, cumhurbaşkanlığına adaylık yarışında değil. Gündem belirleme yarışında karşı karşıya geldiler.
Önceki gün,
siyaset semalarında ikisinin yıldızı parladı.
CHP'li Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Gökçek dönemiyle ilgili 3 milyar
liralık yolsuzluk iddialarını paylaştı.
Ama öyle bir örnek
seçti ki, verdiği astronomik savurganlık rakamlarından daha etkili oldu.
Muhatabını karikatürleştirerek alaya bozdu, dile düşürdü. Şişme 'Dinocan'
örneğiyle...
Önceki dönemde 10
belediye otobüsüne bedel heykeller dikildiğini söylemesinden daha çok ses
getirdi bu örnek.
Kendisini heykel
belediyeciliği yapmakla suçlayan AK Partilileri, iddialarından vurdu.
Şişme 'Dinocan'ı
hafızalara kazıdı, siyaset tarihinin unutulmaz sembolleri arasına soktu.
Yavaş'ın bu
sükseli çalımını gölgeleyen tek şeyse CHP liderinin aynı günün akşamında
sergilediği performans...
Meclis'teki bütçe
görüşmelerinde, başka bir Kılıçdaroğlu izledik. Sahneyi ele geçirdi. Şov yaptı,
kendisini aştı. Konuşmasını seyirlik, sürükleyici, sıkı bir gösteriye çevirdi.
Kimse, tuttuğu her
lafı ıskalamadan gediğine oturtan ateşli bir hatip beklemiyordu.
Diyeceklerini,
teatral bir sahne şovuyla takır takır saydırdı. Ne takıldı, ne tekledi, ne dili
sürçtü, ne de tutukluk yaşadı. Karavanası yoktu.
Coşkulu
konuşmasından ve bir sataşmaya verdiği hazır cevaptan cumhurbaşkanlığına
adaylık işareti çıkaranlar var. Bence erken.
Fakat kesin olan
şu; muhalefet artık kendisi ile yarışıyor.
İYİ Parti adına
söz alan Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile Genel Başkan Yardımcısı Erhan
Usta'nın akıl dolu konuşmalarını da ekleyin buna.
Oldu bittiye
getirtmediler, bütçe müzakerelerinin açılışına tat, tuz, anlam kattılar.
Muhalefet
sıkıcılaşmadan, nakarat tekrarlamadan göz dolduruyor. Bayat klişelerin, beylik teranelerin, kof
sloganların arkasına saklanmıyor. Hayal ve korku tacirliği yapmadan dinleyicide
heyecan uyandırabiliyor.
Siyasi
karşılaşmaların tozunu attıran eski namağlup, çetinceviz Ak Partililer yok
ortada. Haklılık, inandırıcılık ve sahicilikten gelen üstünlükleri, ikna
güçleriyle sahneden çekildiler. Bütçe görüşmelerinde meydanı boşaltıp
muhalefete terk ettiler sanki.
‘Halk düşmanı’
edebiyatının bedeli
Nesrin Nas,
geçenlerde Gazete Pencere’deki yazısında hatırlatmıştı. Yaşadıklarımız, Yunan
mitoloji kahramanı Kassandra’nın trajedisini andırıyor.
Tanrıları kızdıran
Kassandra, geleceği önceden görmek ama kimseyi buna inandıramamakla
cezalandırılır.
Olacaklar göz göre
göre olur ve Kassandra, başa gelecek hiçbir felaketin önüne geçemez. Cehennem
azabıyla kıvranarak çırpınır durur.
Kassandra’nın
lanetine uğramış gibi hisseden az mıdır Türkiye’de?
TÜSİAD Yüksek
İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ı alın...
3 Aralık’ta yıllık
YİK toplantılarını yaptılar. Özilhan, konuşmasında yine demokrasi ve hukuk
reformlarına çağırdı, söz değil eylem istedi.
Geçen sene aynı
tarihteki konuşmasından aşağı kalmadı, fazlasını söyledi. Üste de yüksek
faizleri eleştirdi, ekonomik sakıncalarına dikkat çekti, düşürmenin yolunu
gösterdi.
Güya iktidar faiz
lobisiyle mücadele ediyor, bunlar da savunuyordu.
Hem bu kez
Özilhan, Türkiye’yi içerden vurmakla, ekmeğini yediği ülkeye düşmanlıkla,
sırtından geçindiği halktan nefret etmekle, ezanını ve bayrağını sevmemekle
suçlanmadı.
Aksine iktidar,
ona hak verdi. Hatta kulak verdi.
İnsan Hakları
Eylem Planı’nı tamamlamak için kapısı çalınan, görüşü sorulan ilk STK TÜSİAD
oldu.
Peki ne mi
değişti?
TÜSİAD, geçen sene
ne dediyse yine aynısını söylüyor, o değişmedi.
Ama aradan geçen
bir yılda, kasanın durumu tepetaklak değişti.
Kasada, insan hak
ve özgürlükleriyle demokrasi ve hukuk standartlarımızdaki kötüleşmeleri finanse
edecek para kalmadı.
Zaten TÜSİAD da
bunun için uyarmıştı.
İktidardan başka
herkes, bu musibetin gelişini görmüş ama sorumlularına anlatamamıştı.
Hak, özgürlük,
demokrasi ve hukuktaki gerilemelerin yatırımcıyı korkutup kaçıracağını çocuğa
sorsanız bilirdi.
Oysa bu
gerilemelerin ekonomiyi dibe vurduracağını önden gördüğü için, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan ne azar yemişti Özilhan!
Parasına, 17 yılda ne kazandığına bakması istenmişti.
Türkiye’nin
ekonomik bağımsızlık mücadelesine destek verecekken demokrasi ve özgürlüklerden
bahsederek fitne çıkaranlardan hesap sorulacaktı.
Ne ki iktidar
yanıldı, Özilhan doğru çıktı.
Demokrasi,
özgürlük ve hukuk yoksa ekonomik bağımsızlık da korunamıyor, kaybediliyormuş
meğer, öğrendi iktidar.
Ancak iş işten
geçtikten, ekonomik bağımsızlığımız tehlikeye atıldıktan sonra.
Bütün siyasi
muhalefet, AK Parti’den ayrılmak zorunda kalan Gül, Davutoğlu ve Babacan...Ne
yaptı ne ettilerse bu basit gerçeği iktidara kabul ettirememişti.
Olacaklar oldu,
riskler gerçekleşti, rezervler sıfırı tüketti, işsizlik patladı, paramız pul
oldu ve iktidar ancak ondan sonra uyaranların dediğine geldi. Daha önce ikna
olmadı.
Kassandra’nın
lanetine uğramak değil de nedir şimdi bu!
Memleketin çilesi
bitti, geçip gitti sanmayın. İktidar, henüz kabule yanaşmadığı yanlışlarını
söyleyenleri halk düşmanlığıyla suçlamaya da devam ediyor. Halka pahalıya
patlayan, ağır bedeller ödeten o ucuz hamaset silahını mahcupça elinden
bırakmış da değil.
Giderken ne
demişti Berat Albayrak: “At izi it izine karıştı, Hak ile batılı ayırmak
zorlaştı...”
Felaketimizin
sorumluları, doğruyla yanlışı ayırmakta hala zorlanıyorsa...Halk düşmanlarının
asıl halkın aşına, ekmeğine göz koyanlar olduğu hala karıştırılıyorsa...
Başımıza daha gelecekler vardır.
Kassandra
sendromzedelerine, bakalım daha ne kadar “Biz dememiş miydik” dedirtecek bu
siyaset.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.