Aralarında AK Parti’nin 2023’e değil 2071’e kadar iktidarda kalmasını gönülden arzu edenlerin de bulunduğu bazı dostlarımı son zamanlarda biraz endişeli görüyorum.
Yoksa ülkemizde işler iktidar cephesinin
istediği biçimde gitmiyor mu?
İktidarın sonunu yaklaştıracak gelişmeler
mi yaşanıyor?
Tuhaf olan şu: Her alanı kontrolü altında
tutmayı başarmış bir iktidar bizimki, ancak son zamanlarda içte ve dışta
meydana gelen bazı gelişmeler kontrolün işe yaramadığını belli etmeye başladı.
Galiba AK Parti’ye bel bağlamışları
endişelendiren de bu.
Üzerinde durmaya değer bir konu.
İktidarları değerlendirme yöntemleri
İktidarların zora düştüğü nasıl anlaşılır?
Bunun en bilinen yöntemi kamuoyu
yoklamalarıdır. Emek ve para sarf ederek yürütülen araştırmalar, belli bir
sıklıkta yapılıyorsa, vatandaşın nabzını tutmaya yarar.
Kamuoyu yoklamaları iktidarın zorda
olduğunu bildirmeye başladı.
MetroPoll’ün yeni araştırması,
seçimlerde oyunu AK Parti’ye vermekte olan seçmenlerin yalnızca yüzde 67.4’ünün
yapılacak ilk seçimde aynı tercihte ısrarlı olacağını ortaya koyuyor. MHP’de de
“Bu defa oyum yine MHP’ye” diyenlerin oranı yüzde 61.3…
Ciddi kayıplar söz konusu…
Her iki parti seçime yalnız başlarına
gittikleri takdirde MHP baraja takılıyor, AK Parti’nin oyu da yüzde 30
civarında kalacağa benziyor.
Bu, bugünkü durum.
Partilerin sadık seçmen tabakasından
kaçışlar başlamışsa kaçanları yeniden partiye döndürmek zorlaşır; süreç ‘kaçan
kaçana’ haline dönüşür.
Türk siyasi tarihi bu tespitin
örnekleriyle doludur. 20 yıl öncesine kadar ülke yönetiminde yer almış
Anavatan, DYP, DSP gibi partiler bugün ya yoklar ya da varsalar bile birer
tabela partisi durumundalar…
Yıldızların kaymakta olduğunu anlamaya
yarayan ikinci bir yöntem daha bulunuyor: Siyasi iktidar sözcülerinin, yazıları
ve yorumları ile ona destek veren çevrelerin zaman içerisinde değişen
üslupları…
Çelişkili açıklamalar.. Suçlu arayışları..
En önemlisi de sert bir dil…
Galiba bugün bunların herbirine örnek
bulmak kolay.
Örnek bugünkü bir köşe yazısından…
ABD’de üç senatör Senato’ya Türkiye’ye ek
yaptırım talep eden bir tasarı sundu. Kim bilir aynı türden kaçıncı tasarı bu.
Daha önce sunulanlardan tek fark, öncekiler zamanın çoğunluk partisine mensup
Cumhuriyetçi Partili senatörlerin imzasını taşıyordu, bu defa çoğunluk Demokrat
Parti’de, tasarıyı hazırlayanlar da o partiden…
AK Parti’nin itibar ettiği bir yazar
konuyu ele aldığı yazısını şöyle bitirmiş bugün:
“ABD’li senatörlerin yasa teklifi
bir savaş ilanıdır. / Türkiye Cumhuriyeti devleti ‘teslim olmayacaksa’ eğer,
hazırlıklarını yapıp gerekli tedbirleri almalıdır. / İşe ‘içeriden’
başlamalıdır.”
İçeriden?
Yazarın “Şirazesi kaymış” dediği
İYİ Parti lideri Meral Akşener…
DEVA Partisi’nin yazar tarafından ismi ‘Babajohn’
olarak anılan lideri Ali Babacan…
Millet ittifakı için kullandığı bir sıfat
var yazarın; “Rezil çukur” diyor…
Herhalde alınmasını arzuladığı ‘tedbirler’
ne ise, önce bunlardan işe başlanacaktır.
İktidarın alması arzu edilen
tedbirler ne ola?
Sorunun cevabı için, daha önce yaldızları
dökülüp siyaset sahnesinde işgal ettikleri iktidardan düşmüş partilerin sona
doğru yaklaşılırken muhalifleri için uygun gördükleri yanlışlıklara
bakılabilir.
Biraz da hayal gücümüzü kullanabiliriz.
Çeneler çalışır, muhalefete ve
medyaya malzeme çıkar
Yaldızın dökülmeye başladığının bir
göstergesi daha var: Gidişten rahatsızlık duyanlar artar ve özellikle iktidara
yakınlıkları bilinen kişiler kendilerinin farklı olduklarını gösterme çabasına
girerler. Dost meclislerinde iç dökmeler başlar, fark edilen vahim yanlışlıklar
paylaşılır ve bir süre sonra paylaşılan olaylar muhalefete malzeme, gazeteler
ve televizyonlarda haber olur.
[Hindistan’da şu sıralarda tam da bu oluyor. Çok güçlü sanılan Narendra Modi’nin yaldızlarını döken gelişmeler Bhratiya Janata Partisi’nin (BJP) kritik eyalet seçimlerini kaybetmesiyle sonuçlandı. Bir ara koronayla en iyi mücadele edenler listesinde üst sıralarda yer alırken, ABD ve Avrupa’da güvenle kullanılan aşıların fabrikaları bulunan Hindistan kalabalık nüfusunu aşısız bıraktı. Modi’nin seçim kampanyası için gittiği yerlerde mesafe ve maske titizliği gösterilmedi; sırt sırta bindi seçmenler. Eleştiriler ve yolsuzluk haberlerinin önüne geçmek için, çare olarak Hindistan’da sosyal medyaya kısıtlama getiriliyor.]
Geçmişte bürokrasinin değişik
kademelerinde yer alan nice devlet görevlisinin, sonlara doğru, içinde
belgelerin yer aldığı dosyalarla gazete bürolarına uğradıklarına veya yazar
evlerine gittiklerine şahsen de tanık olmuşumdur. Kendilerine yasadışı
talimatlar verilen veya sorumlu oldukları alanda yanlışlıklar yapıldığını gören
bürokratlar için, ABD’de bunların açıklanmasını sağladıklarında kendilerini
koruyacak yasalar vardır. Bizde öyle bir yasa yok, ama yasa varmış gibi
davranan bürokrat her zaman çıkar.
AK Parti’nin 2071’e kadar iktidarda
kalmasını can-ı gönülden arzu ettiğini bildiğim dostlarımı son zamanlarda
endişeli görmem, onların havayı iyi koklamasından mı kaynaklanıyor acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.