Bir ülkenin merkezi döviz rezervleri buharlaşmış, paranın kaybolmuş ve izi takip edilemez hale gelmişse; o ülkede kaybolan veya eksiye düşen sadece Merkez Bankası rezervleri midir? Varsayım olarak, ülkede herşey yolunda gidiyor fakat sadece döviz eksiliyor diye düşünülebilir mi? Daha doğru şekliyle soralım: Bir ülkede 128 milyar Dolar herkesin gözü önünde çarçur edilmişse o ülkede başka alanlarda başka hangi değerler çarçur edilmiştir?
Türkiye şu kadar on yıllık demokrasi
tecrübesinin ve o tecrübeye acılar katan darbeler tarihi öyküsünün ardından
durup birden; sanki böyle bir tecrübe yokmuş gibi ve o acılar yaşanmamış gibi
inanılmaz bir şey yaptı. Sistemi bütün denge denetleme, kontrol unsurlarından
arındırarak bütün yetkiler ve hatta o sırada akla gelmeyen ve ileride gerekecek
yetkilerle birlikte seçilmiş cumhurbaşkanına devretti. Sistematik olarak,
bilerek isteyerek ve rıza ile ilk kez demokratik tecrübeden geri gidişi
yaşandı. Ardından olup bitenlerin, ortaya çıkan tablonun analiz ve kritiğine
ihtiyaç yoktur. Türkiye, yetkilerin tek kişinin elinde toplandığı ve tek
kişilik hükümet modelinin uygulamaya geçtiği günden itibaren hiçbir ana ünitede
gelişememiştir, gerilemiştir. Modelin verimsiz yapısına ilaveten
Cumhurbaşkanı’nın sistemi daha da verimsiz hale getiren idare tarzı, ülkeyi
bugün içinde bulunduğu duruma kadar geriletmiştir.
Milli gelir azalmış, işsizlik,
enflasyon, döviz kuru artmış, genel ücret seviyesi düşmüş, hukuk değersizleşmiş,
liyakat ayaklar altına alınmış, umutsuzluk standart bir hayat tarzına dönüşmüş
ve mesela yurt dışına kaçma ya da orada yaşama arzusu patlama yapmıştır. Bir
iktidarın başarısını ölçebilecek ne kadar kriter varsa hepsinde aynı manzara
hakimdir.
Dolayısıyla… Merkez Bankası rezervlerinin
kayboluşu ve devlet içinde bunun hesabının sorulamaz oluşu büyük bir felaket
olmakla birlikte, 128 milyar Dolar eksilen rezervlerden sadece birisinin
hikayesidir. Türkiye’nin en az Merkez Bankası rezervleri kadar kıymetli,
paradan daha önemli ve esasen o parayı üreten başka rezervleri vardır. Artık
onların yerinde de yeller esmektedir.
Türkiye’nin eğitim rezervleri de
eksidedir. Bütün uluslararası kriterlere göre hem üniversite hem de üniversite
öncesi eğitimde ülke tarihi bir fiyasko yaşamaktadır. Bırakın uluslararasını,
ülkede eğitimli olmak, bilmek, okumak, yazmak ayıplanan küçümsenen bir çaba
haline gelmiştir. Cehalet, türlü bahanelerle övülmekte ve ödüllendirilmektedir.
Türkiye’nin hukuk/adalet rezervleri
sıradan bir ülkede bile akla gelemeyecek boyutta gerilemiş ve eksilere demir
atmıştır. Sadece uluslararası endeksler değil sokaktaki insan bile yargı ve
hukuk sistemine not vermemektedir.
Türkiye’nin diplomatik rezervleri
eskidedir ve açık giderek daha da büyümektedir. Türkiye’nin tek gerçek dostu
yoktur ve çok sayıda gerçek düşmanı vardır. Yanlış hesap ve stratejiler
neticesinde kendimizi tek taraflı mecbur ettiğimiz Rusya ve Çin ile ilişkiler
onur kırıcı seviyede seyretmektedir. Ekonomiden daha elim ve vahim bir alan
varsa o da dış politikadır… Hamaset ve slogan, Türkiye’nin bu sahadaki kan
kaybını perdeliyor ama tablo boş lafla kapatılamayacak kadar hazindir.
Türkiye’nin şeffaflığı ve hesap
verebilirliği eksidedir. Bilmem bu konuda örnek vermeye lüzum var mı?
Türkiye’nin empati kapasitesi, etik
kapasitesi ve gündelik konuşma lisanı; saygı ve seviyesi eksidedir. Herhalde bu
bahiste de örneğe ihtiyaç yoktur.
Onlarca yıldır bütün sahalarda
biriktirdiği rezervleri har vurup harman savuran, pervasızca tüketen, kimseye
hesap vermek zorunda olmayan bir sistemde vakit öldürüyoruz. Bu şartlar altında
hem finansal rezervler hem de moral ve sosyo-politik rezervler elbette
tükenecektir. Problem sadece sistemde değildir, sistemi işleten anlayışın
tabiatı da yaşanan kayıpları artırmaktadır.
Bir ülke düşünün ki bütün politik,
iktisadi ve beşeri sermayeleri sadece iktidar kudreti namına ve o iktidarı
devam ettirmek adına tüketilmiştir. Ne yazık Türkiye, o ülkedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.