Mehmet Azimli: Engizisyon bugün Müslümanlar tarafından uygulanıyor
“Müslümanların Engizisyonu” adlı kitabın
yazarı ve editörü Prof. Azimli, kitabı yayına hazırlarken büyük bir baskı ve
tehditle karşılaştığını, birçok akademisyenin kitaptan yazılarını çektiğini
kaydediyor. Azimli’ye göre engizisyon Batı’da Kilise’nin muarızlarına karşı
sistematik olarak uygulanırken İslam dünyası da aslında Batılı muadilinden
farklı değildi.
Düşünce özgürlüğü, muhalefete yapılan
baskılar Türkiye’nin bir gerçeği. Yeni bir şey de değil aslında. On yıllardır
yaşananlar bunun bire bir tanığı. Ancak son 20 yılda bu yaşananlara bir de
engizisyon olgusu eklendi. Farklı geleneksel dini düşüncenin temsilcisi
konumundaki cemaat liderleri ekranların karşısına çıkıp farklı İslami yorumları
hedef haline getirebiliyorlar. Prof. Dr. Mehmet Azimli hocayla tarihte ve
günümüzde “Müslümanların Engizisyonu”nu konuştuk.
TÜRKİYE’DE BASKILAR NEDENİYLE KONFERANSLAR İPTAL EDİLDİ, YAZARLAR KİTAP FUARLARINA ALINMADI
Prof. Dr. Mehmet Azimli
“Müslümanların Engizisyonu” adlı kitabınızı yazarken ne tür zorluklar yaşadınız, kitabın adına yönelik itirazlarla karşılaştınız mı?
Türkiye’de son dönemde bazı yazarların
konferansları iptal edildi, bazı yazarlar kitap fuarlarına sokulmadı. Sosyal
medya üzerinden çok ağır saldırılar yapılıyor. İşler o hale geldi ki İslami
cenahtaki bazı yazarlara “katli vaciptir, öldürülmesi gerekir, zındıktır” gibi
ağır ifadeler kullanıldı, galiz küfürler edildi. Hatta müftü ünvanlı kişiler
bile bunu yapabildiler. Dahası bazı ilahiyat hocaları Türkiye’yi terk etmeyi
gündeme getirdiler. Bunun üzerine ben, böyle bir kitap hazırlamayı düşündüm. Bu
baskılar neden oluyor? Tarih boyunca fikre baskıya biz engizisyon diyoruz. Bu,
Batılı ülkelerde Ortaçağ'da sistematik bir şekilde uygulanmış.
Peki İslam dünyasında farklı düşündüğü
için suçlanan ve öldürülmeyle tehdit edilen insanlara uygulanan engizisyon ne
olacak? Geçenlerde bir ilahiyat hocasına yönelik “Önce 100 değnek vurulmalı,
düşüncesinden dönmezse katledilmeli” gibi fetvalar verdiler, isim vererek
ilim adamlarını hedef gösterdiler. Bu ilim adamı yüzde yüz yanlış da söylemiş
olabilir. Yanlış bile olsa İslam tarihinde reddiye geleneği var. Çıkarsınız
muarızınızın fikirlerinin yanlış olduğunu ispatlayan kitaplar yazarsınız, bunu
kanıtlarsınız. Kadim ulema bunu yapmış. Aynı kulvarda koşturan insanlarsınız, o
sosyal medyada bir şey paylaşıyor siz de bir şey paylaşırsınız. Ancak bugün bu
yapılmıyor. Hemen tehdit ve şiddet yoluna gidiliyor. Hatta geçen hafta ben bu
hocayı savunan bazı ifadeler kullandım diye “Aman hoca kendine mukayyet ol,
kendine koruma iste” falan dediler. Çünkü bana da çok saldırıldı. İnsanlara
peygamber düşmanı, sahabe düşmanı vs. diyerek hedef haline getirdiler, bu
yüzden birçok bilgin de yazmaktan çizmekten çekiniyor. Bu yapılanlar engizisyon
değil de nedir peki?
Bunun nedeni büyük ihtimalle cemaatlere
daha fazla payeler verilmesi, önlerinin açılması oldu. Kendilerinde güç
buldular ve içlerinde sakladıkları ve şimdiye kadarki söylemedikleri şeyleri
söylemeye başladılar. Çünkü fıkıh kitaplarında bunun gerekçesini bulabilirler.
Siz bir insanı fikirlerinden dolayı önce mürtet haline getirir ardından da
'mürtedin (dinden dönenin) hakkı ölümdür' dersiniz. Bunlar İslam tarihinde
olmuş şeyler. Bunlar eskiden de söyleniyordu ama son zamanlarda çok daha rahat
bir biçimde dillendirmeye başladılar. Bir ilahiyat hocasını hedef gösterip
vurun, öldürün, çalıştırmayın, görevden atın diyebiliyorlar. Bir ilahiyat
hocası için, “bunlar ilahiyatta çalıştırılmamalı” diye paylaşım
yapılıyor, cübbesi uzun bir şahıs Twitter'da hashtag açabiliyor. Bunun adı
engizisyondur. Bunu yapanlar kimdir? Yapan Müslümanlardır, yapılanlar da
Müslümanlardır. Bu kitap baskıya hazırlanmadan önce bu başlığa çok itiraz
ettiler, ben de onlara sordum peki alternatif sözcük gösterin ben de bunu
kitabımın başlığına yazayım, dedim. Ama şu ana kadar bana bir kelime
öneremediler.
BAZI YAZARLAR KİTABIN ADI NEDENİYLE YAZILARINI ÇEKTİLER
Tehditle karşılaştınız mı?
Bu kitabın “Müslümanların Engizisyonu”
başlığıyla basılacağı belli olduktan sonra bir kısım yazarlar yazılarını
çektiler. İkinci kitabı yazarken şöyle bir tehditle karşılaştık: Yazarlardan
biri doktora yapan bir öğrenci, kitaba bir bölüm yazınca danışman hocası “Bu
bölüm o kitapta yayınlanırsa senin akademik hayatını yakarım” demiş. Biz bu
bölümü yayınladık ama müstear bir isim kullandık. Kısacası bu kitap daha
çıkmadan engizisyona uğradı. Sonuçta böyle bir dramatik bir durum yaşadık
YILLARCA BASKIDAN YAKINANLARIN ŞİMDİ AYNI ŞEYİ YAPMALARI ÇOK ACI
Bildiğiniz gibi ilk çıkışında bundan 150 yıl önce İslamcılık bir itiraz olarak başladı ve saltanatın yetkilerinin sınırlandırılmasını savundu, geleneksel dini anlayışa bir itiraz olarak gelişti. Ancak gelinen nokta itibarıyla İslamcılığın engizisyon çizgisine gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıllarca muhalefette kalırken “Bize
zulmediliyor, bize baskı yapılıyor” diyenlerin şimdi dini verileri de
kullanarak baskıcı hale gelmeleri acı verici bir şey. Tarihte verilen
fetva hükümleri ya da yaşanan bazı olaylar alınıp bugüne yapıştırılarak tam bir
engizisyon haline getiriliyor. Bundan önce yazdığım bir kitap (Siyeri Farklı
Okumak) nedeniyle de aynı şekilde sürekli hedef gösteriliyor ve hakarete
uğruyordum. Kim yapıyor bunu, din dışı insanlar yapmıyor, Müslümanlar kendileri
yapıyorlar. Kendi din anlayışlarına göre başkalarını yargılıyorlar. Onlara göre
kendi anlayışları en doğru din yorumudur diğerleri ise yok edilmeleri gereken
görüşlerdir. Benim kitabımı basan yayınevini kaç kez arayıp da bunun
kitaplarını neden basıyorsun diyen bu camianın içinden insanlar oldu. Bir
kitabın yayınlanmasından korkan insanlardan bahsediyoruz.
ŞU ANA KADAR KİTABIMLA İLGİLİ BİLİMSEL İTİRAZ YAPAN ÇIKMADI
Peki size fikri planda yanıt vermeye çalışan oldu mu?
Şu ana kadar olmadı. Bunu yapma diyenlere
hep şunu sordum, “Yalan mı yazıyoruz? Yalan yazdıysak söyleyin.” “Hayır ama
bunları söyleme, ortaya atma” dediler. Peki neden biz yumuşak karnımızı
ortaya koymayacağız? Şu ana kadar çıkıp da kitapla ilgili “Şurada ilmi bir
hata yapılmış, şurada kaynaklarda olmayan bir şey yazılmış” diyen yok. Şu
ana kadar anlayacağınız bilimsel bir itiraz yapan çıkmadı.
EBU HANİFE SİYASİ GÖRÜŞLERİ NEDENİYLE KATLEDİLDİ, ENGİZİSYON ONA DA UYGULANDI
Peki hocam siyasi görüşler ileri sürenlere yapılanların engizisyon başlığı altında toplanması doğru mu sizce? En azından yöntemsel olarak siyasi suçlularla düşünce suçlarını ayırt etmek gerekmez miydi, şeklinde bir itirazla karşılaştınız mı?
Şimdi biz bu kitapta eline silah almış,
isyan etmiş ve öldürülmüş kimseleri almadık. Biz sadece fikri olarak karşı
çıkanları aldık. Bu fikri karşı çıkış iktidara karşı da olabilir birilerine
karşı da olabilir. Ama mesela Ebu Hanife o günkü iktidara karşıydı. Onun karşı
çıkışını siyasi olarak mı değerlendireceğiz fikri olarak mı değerlendireceğiz?
İktidarın kadılık teklifine karşı çıktığı için işkenceyle öldürüldü. Şimdi bu
engizisyon değil mi? Ebu Hanife toplumda saygınlığı olan, hiçbir silahlı eyleme
girmemiş biriydi, ama katledildi. Bunların tamamı fikri baskıya maruz kalmış ve
bu yüzden katledilmiş insanlardır.
OSMANLI’DA FARKLI FİKİRLERE BASKILAR ŞEYHÜLİSLAM ELİYLE YAPILDI
Peki Osmanlı dönemi için ne diyeceksiniz? Düşünce özgürlüğü bakımından Osmanlı İmparatorluğu’nda durum neydi?
Benim birinci kitabımda Şeyh Bedreddin,
İsmail Maşuki, Molla Lütfi, Muhiddin Karamani, Hamza Bali ve Sarı Abdurrahman
gibi isimleri anlattık, bunların hepsini inceledik. Osmanlı’da da farklı
fikirlere baskılar Şeyhülislamlar eliyle yapıldı. Kanuni döneminde öyle
dramatik şeyler var ki, Molla Kabız bütün Kazaskerleri susturmuştu. Fakat
Kanuni “Bu nasıl bir iştir böyle, buna gerekli cevabı verin” demiştir.
İkinci toplantının tutanakları yok ve “Gereken cevap verildi ve idam edildi”
deniyor. Elimizde nasıl bir cevap verildiği hakkında bir belge yok. Örneğin
Patburunzade Mehmet Efendi “Recm cezası yanlış uygulanmıştır” dediği
için “sen nasıl Şeyhülislam’a karşı çıkarsın” diye adamı idam
ettiler. Bu tam anlamıyla bir engizisyondur. O yüzden Osmanlı’da düşünce
özgürlüğü vardır diyemiyoruz.
Mesela Hurufiler Fatih döneminde
yakılarak öldürüldü. Edirne’de çok büyük bir çukur kazılıyor, günlerce odun
dolduruluyor, bunlar elleri bağlanıp yakılarak öldürülüyor. Yakarak
cezalandırma hangi dinde var? Murat Bardakçı’nın bu konuda bir yazısı
var, kitabımıza aldık zaten.
İSLAM TARİHİNDE ALLAH’IN VARLIĞI DA DAHİL HER ŞEYİN TARTIŞILABİLDİĞİ BİR DÖNEM OLDU
İslam tarihinde olumlu örneklere de rastlamıyor muyuz hocam? Örneğin İbn-i Ravendi’yi dokunulmuyor Ebubekir er Razi ömrünün sonuna kadar deizmi savunduğu halde kimse ona bir şey yapmıyor vs.
İbnu’r- Ravendi öyle değil aslında. Onunla
arkadaşı Ebu İsa el Verrak düşünceleri nedeniyle takibata uğruyorlar. El Verrak
yakalanıyor Ravendi ise bir şekilde kaçmayı başarıyor. Daha sonra kalan ömrünü
bir Yahudi’nin evinde gizlice yaşayarak geçiriyor.
Buna karşın, dediğiniz gibi bazı
dönemlerde düşünce özgürlüğü olmuş. Örneğin Abbasi Halifesi Memun döneminde
bazı ulema “Biz Memun’un yanında Allah’ın varlığı da dahil olmak üzere her şeyi
tartışırdık” diyenler var. Bunlar fikir özgürlüğü dönemleri ama bazı dönemlerde
Taliban ve IŞİD’in ataları (Ehli Hadis) Selefiler, tamamen bunları yok etmiştir
ki Buhari ve Taberi gibi bilginler dahi bunlardan kurtulamamıştır.
GEÇMİŞTEKİ ENGİZİSYON BUGÜN DE DEVAM EDİYOR
Peki İslam tarihinde bu yaşananlarda Ehli Hadis’in sert tavırları ve bazı grupların iktidarı kışkırtmalarının rolü olmuş mudur?
Zaman zaman değişik cemaatler iktidarı
etkiliyor. Örneğin Abbasiler döneminde Ahmet bin Hanbel taraftarlarının
iktidarı büyük bir baskı altına alarak Buhari’yi, Taberi’yi yok ettiklerini
görüyoruz. Yine bir dönem Eşarilere bu yapıldı. Osmanlı döneminde ise dengeler
Sünni-Şii ikilemi üzerine kurulu olduğundan Şii-Alevi suçlamasıyla zaman zaman
belirli grupların baskı altında kaldığı görülüyor. Osmanlı’da Kadızadeler-Sivasiler
kavgası var. Sivasiler iktidarı ele geçirdikten sonra Kadızadelilerin kökünü
kazımaya çalışmışlar.
Bugün de bu tip insanlar görüyoruz.
Cübbeli denen şahıs “Bu tür insanlar ilahiyatta hocalık yapmamalı” diyor.
Mısır’da birçok insan Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Nasır Hamid Ebu Zeyd’e
hanımını boşattırdılar. Bizim Mısır ve diğer Arap ülkelerinden farklı olarak
yakın zamanda yaşadığımız özgür ortamımızın kaybedilmemesi gerekiyor.
Sizce İslam tarihinde düşünce özgürlüğünün
ihlali bir istisna mıydı yoksa kural mıydı?
Genel olarak baskı daha fazla gözüküyor.
PEYGAMBER DÖNEMİNDE TAM BİR DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VARD
Peygamber ve Dört Halife döneminde
tam bir düşünce özgürlüğü var diyebilir miyiz?
Elbette diyebiliriz. Her şeyden önce
Kuranı Kerim’de “Dinde zorlama yoktur” ayeti var. İnsanların görüşüne
karışamayız. Hatta peygamber döneminde iki kardeş İslam’dan çıkıyor, babaları
baskı yapmak istiyor ve bu ayet geliyor ve zorlama yok diyor. Bunlar İslam’dan
Hıristiyanlığa geçiyorlar. Peygamber döneminde bu kimselere kimse mürted falan
demiyor. Hz. Ebubekir döneminde irtidat hareketlerine yönelik harekâtlar delil
alınarak “İslam’dan dönen öldürülür” şeklinde fetva vermişler. Böyle bir
şey yok. Hz. Ebubekir İslam’dan döneni öldürmedi silahlı bir başkaldırıya karşı
savaş açmıştı.
MELEKLERİN BACAKLARINI SEYREDİYORLAR DİYE RASATHANE YIKILMIŞ
Peki, felsefi düşünceden
uzaklaşmanın İslam dünyasında bağnazlığın oluşmasında rolü olmuş mudur sizce?
Evet “Kim felsefe yaparsa zındık
olmuştur” gibi sözler var. Felsefeye karşı işte Gazali döneminde ve daha
sonraki dönemlerde baskılar yapılmış. Pozitif bilimlere karşı da baskılar
yapılmış. Örneğin “gök cisimleriyle oynuyorlar, meleklerin bacaklarını
seyrediyorlar” diye Takiyyuddun’in Galata’daki rasathanesi tahrip edilmiş.
Felsefe ve pozitif bilimlerdeki bilginler kendi düşüncelerini ortaya koymuşlar
ama Ehli hadis ve Selefi dediğimiz gruplar, kendi din yorumlarının en doğru
olduğunu, bunun dışında kalan şeyinse yanlış olduğunu söyleyerek bunlara
engizisyon uygulamışlardır.
GENÇLERİN DEİZME KAYMASININ NEDENLERİNDEN BİRİ DE FİKRE UYGULANAN BASKIDIR
Deizm ve ateizmin yayılmasında
Müslümanların başka düşüncelere tahammül edememesinin, dindarların düşünce
özgürlüğünü savunamamasının katkısı olmuş mudur sizce?
Bence vardır, bugün İHL’ler ve liselerde
okuyan gençliğin deizme kaymasının temel nedeni, böyle bir dinin aktarılması ve
farklı fikirleri savunan insanlara uygulanan baskılardan kaynaklanmaktadır.
Özgür bir ortamda insanlar her türlü fikirlerini söyleyebilmelidir. Eğer siz dine
ve İslam’a güveniyorsanız, hiç korkmamalısınız. Dileyen dilediğini söylesin,
sen de ona cevap ver. Ama öyle olmuyor maalesef, vurun, susturun, öldürün,
konuşturmayın mantığı hâkim. Yeni nesil bunları yutmuyor artık. Sen meseleye
böyle yaklaşırsan ben de tam karşıtını savunurum diyerek deizme geçişi
gerçekleştirmektedir.
Mehmet Azimli kimdir?
1968 yılında Sille’de (Konya) doğdu.
İlköğrenimini Sille İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Konya İHL’de tamamladı.
1991’de Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1991-1998
yılları arasında Ordu-Ulubey İHL’de ve Konya-Karapınar İHL’de çalıştı. Selçuk
Üniversitesi’nde 1994’te yüksek lisansını, 1999’da doktorasını tamamladı.
1998-2012 yılları arası Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi
Anabilim Dalı'nda çalıştı. 2005 yılında
doçent oldu. Yazdığı eserler yüzünden
geciktirilen profesörlük unvanını 2013 yılında Hitit Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’nde aldı. Azimli, üç çocuk sahibi olup Arapça ve İngilizce
bilmektedir. Yayınlanan yüzden fazla
makale ve uluslararası sempozyum bildirisi bulunmaktadır.
100 kitaptan oluşacak "İslam
Klasikleri" adlı serinin 25 kitabını,
100 kitaptan oluşacak "Oryantalist
Klasikleri" serisinin 9 kitabını
5 kitaptan oluşacak “Müslümanların
Engizisyonu” serisinin ilk iki kitabını neşretmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.