Vaktiyle
yapılması gerekenleri şu veya bu sebeple yapmayıp sonra iş işten geçtikten
sonra yapmaya kalkışmak “iyi yönetim” sayılmaz herhalde.
Bakın,
şimdi “dikey mimariden yatay mimariye geçilecek şehirlerimizin silüeti
korunacak” diyorlar. Teorik olarak güzel ve doğru bir yaklaşım ama pratikte
karşılığı yok. Çünkü şehirlerimizin korunacak bir silüeti kalmadı artık.
İstanbul,
Ankara ve Anadolu’nun belli başlı şehirlerinin hepsinde durum aşağı yukarı
aynı. İstanbul ve Ankara “özel sektör eliyle” zaten şehir estetiğini
kaybetmişti, Anadolu şehirlerinde ise “devlet eliyle” yapılan TOKİ konutları bu
işi gördü. Bu saatten sonra “dikey mimariden yatay mimariye geçeceğiz vaatleri”
insanlarla dalga geçmekten farksız değil mi?
FETÖ
konusunda yapılanlar gibi tıpkı... Gülen’in irtibatlarını görmezden,
niyetlerini anlamazdan gelerek geçirilen vakitlerin sonunda bütün o yaşananlar
sanki hiç yaşanmamış gibi yapmak... Üstelik bunca zaman boyunca “Cemaati
ortadan kaldırmaya çalışmakla” suçladığınız kişileri ve kurumları şimdi FETÖ’ye
destek vermekle suçlamak (zorunda olmak).
Veya
siz “iki kere iki üç eder” iddiasında bulunurken “aman, yanlış yapıyorsunuz,
dört eder” diye sizi uyaranları “hain, satılmış, işbirlikçi” ilan ettikten
sonra üçten hayır gelmeyeceği belli olunca bu sefer “dört ettiği bana haber
verilmedi” diye şikâyet etmek...
***
Benzer
durumlar aslında bütün alanlarda var. Eğitimde, ekonomide, sağlıkta... Ve
elbette bugünlerde en sert sendromlarına maruz kaldığımız dış politikada.
Vaktiyle
yanlış iliklenen düğmeler şimdi doğru bir iş yapmamıza müsaade etmiyor.
İlikleri birer birer yeniden geriye doğru açıp en başa dönmeye de vaktimiz yok.
Belki buna gücümüz de yok. Onun için telaş içinde günübirlik çareler arayıp
duruyoruz başımızdaki belalara.
Onun
için bir gün Amerika’ya güvenip Rusya’ya kafa tutuyoruz, onun için ertesi gün
Rusya’yı arkamıza alıp Amerika defol diye bağırıyoruz. Onun için bir gün Trump
en büyük dostumuz, başka bir gün en tehlikeli düşmanımız. Daha başka bir gün
“aslında dostumuz ama kendi derin devleti izin vermiyor bizimle işbirliği
yapmasına…”
Onun
için Patriot füze sistemi yerine, F-35 projesindeki kazançlı ortaklığımızdan
fedakârlık etme ve birtakım ağır yaptırımlara maruz kalma pahasına, üstelik
daha fazla ödeyip Ruslardan aldığımız s-400’ler mecburen depoda dururken şimdi
tekrar ABD’den Patriot alma girişiminde bulunuyoruz.
Onun
için kaç zamandır TV kanallarında Rusya’dan S-400 almanın ne kadar doğru bir
tercih olduğunu anlatan “uzman”lar bugün aynı TV kanallarında “S-400‘leri
Moskova’ya iade etmenin yollarını” tartışıyorlar.
***
Buradaki
mesele, bazılarının zannettiği gibi, “aklımızın Amerika’da gönlümüzün Rusya’da
olması” değil. Amerika ile de Rusya ile de ilişkilerimizin rasyonel zeminde ve
uzun vadeli politik programlar çerçevesinde yürütülüyor olmaması. Bunun da
sebebi tecrübe ve gelenek taşıyıcısı kurumların politika yapım aşamasında
işlevsiz bırakılmış olması. Politika inşa süreçlerinin tek aktörü durumundaki
dar çevrenin ise aynı zamanda iç politikanın gerekliliklerine cevap arama
ihtiyacı içinde olmaları. O civarda “Devlet böyle yönetilmez, ülkenin
geleceğinden harcıyorsunuz” diyen kimsenin de bulunmaması.
Oysa
devlet denen müesseseyi ilk defa biz icat ediyor değiliz. Tarihinde devlet
tecrübesi olmayan bir millet de değiliz. Dış işlerinde olsun, ekonomide olsun,
eğitimde olsun... devletin politikalarının ilgili uzman kurumların hazırlayıp
ortaya koyacağı somut verilere ve rasyonel hesaplara göre eldeki imkanlar
çerçevesinde toplumun ihtiyaçları ve arzuları da gözetilerek planlanıp
uygulanması gerekir. Günlük siyasi ihtiyaçlara göre günübirlik alınan
kararlarla her gün değiştirilen “devlet politikası” olmaz.
Eskiden
bizde de olmazdı gerçi ama özellikle son birkaç senedir oluyor. Özellikle de
başta meclis olmak üzere devlet kurumlarını işlevsiz hale getiren “Türk tipi”
başkanlık sistemine geçmemizden sonra politika yapım süreçleri iyice problemli
bir hale geldi. Kim bilir, belki yakın bir zamanda “bizi bu konuda niye
uyarmadınız” diye vaktiyle “yapmayın, etmeyin” diyenleri suçlayacaklar yine!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.