***
Zannımca, Sünnî gelenekten yola çıkılırsa
yukarıdaki müceddid hadisinden, gerçekten “yenilikçilik” manasıyla “tecdid”
değil, klasik düşüncedeki muhtevasıyla “müceddidlik” anlamı çıkar. Bu iki
kelime (tecdid ve müceddidlik) aynı kökten gelseler ve sözlük anlamları aynı
olsa da kültürel anlamlarının farklı, hatta zıt olduğu kanaatindeyim.
Olağanüstü ilmî birikim sahibi Celaleddin es-Süyûtî bu tezimiz için iyi bir
örnektir. TDV İslam ,Ansiklopedisi’ndeki “Tecdid” maddesini yazan değerli bilim
insanı Tahsin Görgün’ün kaydettiğine göre Süyûtî, kendisinin “müceddidlikle
‘meb‘ûs (gönderilmiş!) olması’ ümidini dile getirmektedir.” Onun
“müceddidlik”ten ne anladığını görmek için el-Hasâisu’l-Kubrâ adlı eserine
(Beyrut ts.) bakmak yeterlidir. Eserin bazı başlıklarında ve aktarılan bazı
rivayetlerde (mesela I, 116-122) -Yüce Kur’an’ın ahlak ve haya numunesi olarak
gösterdiği- aziz Peygamberimize öyle özellikler isnat edilir ki, okurken
yüzünüz kızarır, mideniz bulanır. Gerekçe açık: “Rivayetlerde öyle söyleniyor.”
Böyle bir anlayıştan “yeni sünnetler ihdası” beklenebilir mi?
***
Hasılı, sırf Peygamberimizden asırlar
sonra ona, “Allah her yüzyılın başında bir müceddid gönderir” mealinde bir söz
nispet edildi diye, neredeyse bütün okumuşlarımız 1100 senedir nelere kafa
yormuşlar!
Her
asırda sadece bir müceddid mi gelecek, birden fazla mı gelecek?
Ulemadan
mı, tasavvufçulardan mı, yoksa siyasetçilerden mi çıkacak?
Müceddid her asrın başında mı, bitiminde mi
gelecek?
İslam dünyasının bir bölgesine mi, tamamına mı
gelecek?
Bütün işleri mi düzeltecek, bazılarını mı?
Şu
özellikte mi olacak, bu özellikte mi?
Şia’dan mı çıkacak, Ehl-i Sünnet’ten mi?
Şia’dan çıkarsa müceddid olarak tanımalı mıyız?
Geçmişte hangi müceddidler gelmişti?
Şu
asrın müceddidi falan mıydı, filan mıydı?...
Eski kültürlerde böyle şeyler vardı.
Mesela Hıristiyan dünya 1500 sene “Ha geldi, ha gelecek” diye Mesih bekledi;
“Ha koptu, ha kopacak” diye kıyamet bekledi. Bizde ise III. asından beri
ulemasından tarikatçısına, ilâhiyatçısına, gelenekçisine, Selefîsine kadar
neredeyse herkes yukarıdaki sorulara cevap aradı durdu; kendisinin yapması
gerekenleri müceddidden, evliyadan bekledi. Bugün artık, “Peygamberimiz böyle
bir söz söylediyse bile, biz kendi çocuklarımızın her birini birer müceddid
yapalım; yani dinî, ahlâkî, bilimsel ve maddî alanlarda gerçekten
yenileştirici, dönüştürücü, geliştirici olarak yetiştirelim” diyen seslere,
eğitimcilere, din âlimlerine ihtiyacımız var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.