26 Şubat 2020 Çarşamba

Müceddid beklentisi Mustafa Çağrıcı/26.02.2020


***
Zannımca, Sünnî gelenekten yola çıkılırsa yukarıdaki müceddid hadisinden, gerçekten “yenilikçilik” manasıyla “tecdid” değil, klasik düşüncedeki muhtevasıyla “müceddidlik” anlamı çıkar. Bu iki kelime (tecdid ve müceddidlik) aynı kökten gelseler ve sözlük anlamları aynı olsa da kültürel anlamlarının farklı, hatta zıt olduğu kanaatindeyim. Olağanüstü ilmî birikim sahibi Celaleddin es-Süyûtî bu tezimiz için iyi bir örnektir. TDV İslam ,Ansiklopedisi’ndeki “Tecdid” maddesini yazan değerli bilim insanı Tahsin Görgün’ün kaydettiğine göre Süyûtî, kendisinin “müceddidlikle ‘meb‘ûs (gönderilmiş!) olması’ ümidini dile getirmektedir.” Onun “müceddidlik”ten ne anladığını görmek için el-Hasâisu’l-Kubrâ adlı eserine (Beyrut ts.) bakmak yeterlidir. Eserin bazı başlıklarında ve aktarılan bazı rivayetlerde (mesela I, 116-122) -Yüce Kur’an’ın ahlak ve haya numunesi olarak gösterdiği- aziz Peygamberimize öyle özellikler isnat edilir ki, okurken yüzünüz kızarır, mideniz bulanır. Gerekçe açık: “Rivayetlerde öyle söyleniyor.” Böyle bir anlayıştan “yeni sünnetler ihdası” beklenebilir mi?
***
Hasılı, sırf Peygamberimizden asırlar sonra ona, “Allah her yüzyılın başında bir müceddid gönderir” mealinde bir söz nispet edildi diye, neredeyse bütün okumuşlarımız 1100 senedir nelere kafa yormuşlar!
 Her asırda sadece bir müceddid mi gelecek, birden fazla mı gelecek?
 Ulemadan mı, tasavvufçulardan mı, yoksa siyasetçilerden mi çıkacak?
 Müceddid her asrın başında mı, bitiminde mi gelecek?
 İslam dünyasının bir bölgesine mi, tamamına mı gelecek?
 Bütün işleri mi düzeltecek, bazılarını mı?
  Şu özellikte mi olacak, bu özellikte mi?
 Şia’dan mı çıkacak, Ehl-i Sünnet’ten mi?
  Şia’dan çıkarsa müceddid olarak tanımalı mıyız?
 Geçmişte hangi müceddidler gelmişti?
 Şu asrın müceddidi falan mıydı, filan mıydı?...
Eski kültürlerde böyle şeyler vardı. Mesela Hıristiyan dünya 1500 sene “Ha geldi, ha gelecek” diye Mesih bekledi; “Ha koptu, ha kopacak” diye kıyamet bekledi. Bizde ise III. asından beri ulemasından tarikatçısına, ilâhiyatçısına, gelenekçisine, Selefîsine kadar neredeyse herkes yukarıdaki sorulara cevap aradı durdu; kendisinin yapması gerekenleri müceddidden, evliyadan bekledi. Bugün artık, “Peygamberimiz böyle bir söz söylediyse bile, biz kendi çocuklarımızın her birini birer müceddid yapalım; yani dinî, ahlâkî, bilimsel ve maddî alanlarda gerçekten yenileştirici, dönüştürücü, geliştirici olarak yetiştirelim” diyen seslere, eğitimcilere, din âlimlerine ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.