'Moral Hazard’ iktisat literatürünün önemli kavramlarından birisi. Dilimize ‘Ahlaki Tehlike’ ya da ‘Ahlaki Zarar’ diye çevriliyor. Ama ben yazının başlığına ‘Çürüme’ dedim… Çünkü bugün yaşadığımız sorun ‘ahlaki tehlike’yi de aştı, resmen çürüyoruz… Toplumsal zeminde çürüme ve buna bağlı olarak sosyal çözülmeleri görüyor, yaşıyoruz.
Önce şu soruyu soralım. Bir toplumda
çürüme başlamışsa hatta giderek derinleşiyor ve yaygınlaşıyorsa bunun sorumlusu
kimdir?
Bunun yanıtı çok açıktır. Ülkeyi
yönetenler toplumsal zeminde çürümenin sorumlularıdır. Çünkü izledikleri
politikalar, aldıkları kararlar ülkenin ve o ülkede yaşayanların geleceğini
belirler. Yani balık baştan kokar diyoruz ama kokunun kuyruğa kadar sirayet
ettiğini de artık biliyoruz…
Toplumsal çürümenin iki ana ekseni vardır
hukuk ve ekonomi… Yani iki ana eksendeki bozulma toplumsal çürümeye kaynaklık
yapar.
BİRİNCİ EKSEN-HUKUK
Bozulduğunda toplumsal çürümeye kaynaklık
eden hukuku, Adalet Bakanlığı aday memurlar için hazırladığı eğitim notunda
şöyle tanımlıyor. “Hukuk, devletin yetkili organları tarafından toplumsal
ilişkileri düzenlemek amacıyla konulan, maddi yaptırıma bağlanmış olan ve
uyulması zorunlu kuralların oluşturduğu sistem…”
Yani diyebiliriz ki, yaşamın üzerine bina
edeceğimiz zemin sağlamsa her sorun akılcı politikalarla çözülebilir. O zeminin
adı hukuktur. Anayasadır, yasalardır… Daha açıkçası bir toplumu kaynaştıran
harcın adı hukuktur.
Buradaki temel sorun, yasalarda öngörülen
hukuk kurallarının herkese eşit uygulanıp uygulanmadığıdır. Hukukun olmadığı
yerde adaletin tecelli etmeyeceğini Mısırdaki sağır sultan da biliyor. Hukukun
işlemediği ve dolayısıyla adaletin tecelli etmediği ülkede toplumsal çürüme hız
kazanır. Devlete ve adalete duyulan güven temelden sarsılır. Hukuk ekseninde
çürüme, sağlam zeminde çözülmeye yol açar ve zemin önlem alınmazsa bir süre
sonra bataklığa dönüşür. Toplum öyle bir noktaya savrulur ki, yolsuzluğun kutsandığı,
vicdan denen sesin duyulmadığı, ahlaksızlığın kurumsallaştığı bir yapı ortaya
çıkar… Bu bağlamda…
Bir ülkede;
- Güçler ayrılığı ilkesi yok edilir,
devleti yönetme gücü bir kişiye teslim edilirse, bir sorun var demektir.
- Hakimler; anayasaya, kanuna, hukuka ve
vicdani kanaatlerine göre değil de siyasal otoritenin telkini doğrultusunda
karar veriyorlarsa bir sorun var demektir.
- Yürütme organı yargı kararlarına
uymuyor, gereğini yapmayanlardan hesap sormuyorsa bir sorun var demektir.
- Tefeciler, uyuşturucu baronları, silah
kaçakçıları, kara paracılar ortalıkta cirit atarken Volkswagen, Honda, LG
Energy, BP gibi ülkeye döviz kazandırma potansiyeli bulunan küresel şirketler
Türkiye pazarını terk ediyor ya da yatırım yapmaktan vazgeçiyorsa bir sorun var
demektir. (Kirli para temiz parayı kovuyor)
- Kara paracılar, uyuşturucu baronları,
yargı mensupları ve politikacılara rüşvet dağıtarak cezadan kurtuluyorlarsa bir
sorun var demektir.
- Bir savcı Hakimler Savcılar Kurulu’na
yazdığı yazıda, yargıda oluşan çetelerden söz ediyorsa bir sorun var demektir.
- Anayasa Mahkemesi kararlarına yargı ve
bürokrasi uymuyorsa bir sorun var demektir.
Yaşadığımız bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Ancak sadece bu örnekler bile, zeminin giderek bataklığa dönüştüğünü yani
toplumsal çürümenin giderek arttığını bize gösteriyor. Rüşvet alanların
büyükelçi atandığı bir ülkede artık adaletten ve liyakatten söz edebilir miyiz?
İKİNCİ EKSEN-EKONOMİ
Ekonomiyi kabaca; “sınırsız ihtiyaçlara
karşın, var olan sınırlı kaynakları etkin ve etkili kullanmaktır” şeklinde
tanımlarız. Ekonomide bu politikayı izlediğinizde, gelir dağılımından
kalkınmaya, fiyat istikrarından üretime kadar yığınla soruna sağlıklı bir
planlamayla ve iyi işleyen bir hukuk zemininde çözüm üretirsiniz. Dolayısıyla
ihtiyaçları toplumsal çıkarları gözeterek giderirsiniz. Ve bunları yaparken de
‘halka hesap vermeyi’ ihmal etmezsiniz. Çünkü siyasal iktidarın harcadığı para,
yönetenlerin parası değil, halkın parasıdır. Bu yönetim tarzı toplumda ahlaki
davranışı güçlendirir ve kurumsallaştırır. Aksinin yapılması ise toplumsal
çürümeye yol açar.
Bir ülkede;
- Asgari ücretliler vergi verirken, ‘kur
korumalı mevduat’ adı altında milyarlarını bankaya yatıranlar bu devlete 5
kuruş vergi ödemiyorlarsa bir sorun var demektir. (2023 yılının ilk altı ayında
bunlara ödenen 150 milyar liradan tek kuruş vergi alınmadı)
- Milyonlarca insan iş ararken, işsizken,
birileri 4-5 yerden aylık alıyorsa bir sorun var demektir.
- Türkiye Cumhuriyeti devletinde kamu
ihalelerini (!) döviz cinsinden yapıp, 5’li çetelerin gelir garantilerini döviz
cinsinden sağlıyorsanız bir sorun var demektir… (Bu konuda yıllardır halka ve
milletvekillerine bilgi verilmemektedir. Bu milletin sırtına bindirilen yükün
gerçek rakamı bilinmemektedir)
- Daha acı olanı ise verilen ihalede
garanti edilen yabancı para hangi ülkeninse, o ülkedeki yıllık enflasyonu da bu
milletin sırtına ayrıca yıkıyorsanız bir sorun var demektir.
- “Faiz haramdır, Kur’an’da ‘nas’ var”
deyip, iktisat bilimine aykırı karar aldıktan ve bunun faturasını bu milletin
sırtına yıktıktan sonra, faizi artırıp ‘faziletli döngü’ noktasına geldiyseniz
bir sorun var demektir.
- Milyonlarca insan açlık sınırının
altında bir gelirle hayata tutunmaya çalışırken, o ülkenin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı “Ülkemizde aşırı yoksulluk ve açlık sınırı içinde yaşayan kişi
bulunmamaktadır” derse bir sorun var demektir.
- Emek harcamadan, alın teri dökmeden
‘köşeyi dönme’ hevesi yaygınlaşıyor ve kalıcılaşıyorsa bir sorun var demektir.
(Debdebeli hayatlarını gün ışığına çıkarmaktan çekinmeyen sosyal medya
fenomenlerinin devasa tutarlarda kara para aklama çabaları hepimizin gözü
önünde gerçekleşiyor. Fenomenler toplumsal tepkiyi azaltmak için tutuklanıyor
ama kirli paranın asıl sahipleri korunuyor.)
- ‘Yeraltı dünyası’nın, yani mafyanın,
uyuşturucu baronlarının ekonomik gücü (uyuşturucu, kara para aklama, kumar,
fuhuş, mala çökme gibi faaliyetler sonucu elde edilen gelir) sürekli büyüyor ve
bu ‘kayıt dışı’ güç, siyaset ve yargı dünyasını kontrol edecek noktaya
geliyorsa bir sorun var demektir.
- Ve Türkiye OECD’ye bağlı Mali Eylem
Görev Gücü (FATF) tarafından ‘kara para, uyuşturucu ve terörün finansmanı’
alanlarında gereken çalışmayı yapmadığı için ‘gri liste’ye alınıyorsa (21 Ekim
2021) bir sorun var demektir.
SONUÇ
Toplumsal çürümenin yarattığı bataklık
zemin kolektif kayıtsızlığı, duyarsızlığı da beraberinde getirir. Ahlaki
değerlerin yitirilmesi bu süreçle birlikte başlar. Dolayısıyla ‘altta kalanın
canı çıksın’ düşüncesi toplumsal birlikteliğimizi derinden sarsar. Çünkü
‘ahlaki tehlike’ kendiliğinden ortaya çıkmaz. Hukuk düzeninin adil biçimde
işlemediği koşullarda belirir, önlem alınmazsa kurumlaşır. Bu bağlamda istek
şarkıyı söylemediği için öldürülen sanatçı gerçeği kulağımıza küpe o
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.