Dershane görmeden üniversite sınavında %2’ye girdim ve Mülkiye’yi kazandım. Devlet yurdunda kaldım.
Dershane görmeden demememin sebebi
ortaokul ve lisede aldığım eğitimin kalitesini göstermektir.
Matematik, fizik, kimya ve edebiyat gibi
temel derslerin öğretmenlerinin katkısını ifade etmektir.
Şimdilerde öyle mi?
Yeni nesil okuduğunu anlamıyor ve
matematikte dört işlemi yapamıyor. Bu ikisini yapamayan bir ülke bilimde nasıl
başarılı olur?
Olmuyor tabii ki?
Nasıl mı?
Belin bir bakalım.
PISA
Açılımı “Uluslararası Öğrenci
Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin
kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır.
PISA düşük ve orta gelirli ülkelerin
araştırmaya katılmalarını desteklemektedir. Araştırma Çocuklar, gençler ve
yetişkinler için eğitim çıktılarının kalitesi ve eşitliği açısından Birleşmiş
Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (2030) arasında yer alan Eğitimin
Sürdürülebilir Gelişimi Hedefine de katkı sağlamaktadır.
PISA testi öğrenme ortamı ve öğrenci
davranışları konusunda okul seviyesi hakkında bilgi sağlamaktadır.
Gelin en son PISA notlarına biraz daha
yakından bakalım.
Ama önce 12. Kalkınma Planındaki eğitim
yapımıza bir göz atalım.
NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ?
Girişte de belirttiğim gibi yetkililer
eğitimde nitelikten çok niceliğe önem vermektedir. Bunu mu bir tek ben mi
söylüyorum?
Tabii ki hayır.
Daha yenilerde Ekim-2023’te yürürlüğe
giren 12.Kalkınma Planı söylüyor ve diyor ki “Plan dönemi boyunca eğitimde
erişim ve kalitenin artırılması kapsamında fiziki altyapı güçlendirilmiştir.”
Değerli okur fiziki altyapı güçlendirilmiş
derken siz “bolca okul inşaatı yapılmış” anlayın.
“Peki, eğitimin kalitesi artırılmış mı
öğrenciler ve bölgeler arasında fırsat eşitliği sağlanmış mı?”
Sana bana ne oluyor TBMM tarafından
onaylanmış Plan metni var elimizde, o söylesin.
“Öğrenme ortamlarının niteliğinin eşitlik
ve hakkaniyet çerçevesinde iyileştirilmesi, öğretmen yetiştirme ve geliştirme
sisteminin yeterlilikler esas alınarak geliştirilmesi, eğitim faaliyetlerinin
izleme ve değerlendirmesinde etkinliğin artırılması, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin kaliteyi artıracak şekilde eğitime entegrasyonunun
geliştirilmesi, öğrencilerin ve eğiticilerin dijital yeterliliklerinin
yükseltilmesi, eğitim sisteminin olası krizlere karşı cevap verebilirliğinin
artırılması ve ölçme ve değerlendirme sisteminin esnek şekilde tasarlanması
ihtiyacı devam etmektedir.” (Paragraf 226 ve 227)
Aslında bu paragrafı okuduktan sonra
Türkiye’de eğitimin kalitesi yerlerde sürünüyor diyerek yazıyı bitirmek mümkün.
Ama ben yine de plancı meslektaşlarımın bu
tespitini PISA notlarıyla destekleyeyim.
Nasıl mı?
Devam edelim.
TÜRKİYE’NİN PISA NOTU
2003 yılından beri yapılan araştırmalarda
matematik, okuduğunu anlama ve bilim konularında Türkiye hep OECD ortalamasının
altında kalmaktadır.
Ortalama dereceler OECD ortalamasının
altında olabilir. Ancak bu alanların alt bölümleri bulunmaktadır.
Türkiye formüle etme, yorumlama ve akıl
yürütme alt bölümlerin hepsinde OECD ortalamasının altındadır.
Üstelik matematik ve okuduğunu anlama alt
bölümlerinde 2018 yılından beri daha da geriye gidilmiştir.
Matematik alanında Türkiye’nin notu 2018
yılında 454 iken 2023 araştırmasında 453’e düşmüştür. Aynı dönemde okuduğunu
anlama notu 466’dan 456’ya gerilemiştir.
Bu eğitim sisteminden iyi eğitimli gençler
yetiştirilemiyor tabii ki. Daha çok fen lisesi, daha yaratıcı ve sorgulayıcı
eğitim sistemi derken buralardan hareket ediyoruz.
Türkiye’de eğitim sadece kalitesiz değil
aynı zamanda eşitsiz.
Devam edelim.
EĞİTİMDE EŞİTLİK
Eğitim politikası konusunda eşitlik temel
bir değer ve hedeftir.
Eğitimde eşitlik adalet kavramıyla
ilişkili bir etik ilkedir. Arka planlarına bakılmaksızın bütün bireyler
potansiyellerin geliştirmek için eğitim fırsatına sahip olmalıdır.
Eşitlik bütün öğrencilerin aynı sonuca
sahip olacağı anlamına gelmemektedir. Öğrencilere eğitimde fırsat eşitliği
sağlamak devletin, başarılı sonuçlar almak ise öğrencilerin sorumluluğundadır.
Öğrenci başarısında sosyo-ekonomik
statünün etkileri bilinen bir gerçektir. Literatürde öğrencilerin
sosyo-ekonomik statülerine ve başarılarına ilişkin özellikli ekonomik ve
kültürel mekanizmalar üzerinde yoğun biçimde çalışılmıştır.
Bu endeks üç alt bileşenden oluşmaktadır.
Bunlar ailenin eğitim seviyesi, ailenin mesleki statüsü ve ev sahipliğidir. Bu
alanlardaki daha yüksek seviye daha yüksek sosyo-ekonomik statüyü
göstermektedir. Endeks bilgileri öğrencilerle yapılan anketlerde derlenmiş.
Bu endeks açısından Türkiye 70 ülke
arasında 61’inci sıradadır. Aileler eğitimsiz ve yoksul olunca eğitimde başarı
olmuyor maalesef.
GIDA GÜVENLİĞİ
2023 PISA araştırmasına gıda güvenliğine
ilişkin bir anket yapılmış. Ankette gıda alacak parası olmadığından geçmiş 30
günde haftada en azından bir gün yemek yemeyenlerin yüzdesi çıkartılmış.
Türkiye bu konuda başarılı. 70 ülke
arasında 16’ncı sırada. Çocuklarımız “açız diyorlar aç.”
PISA bulgularına göre okullarda sağlanan
ücretsiz öğle yemeği öğrencilerin okula devamını artırıyor.
Bu nedenle diyoruz ki çocuklarımızı
ücretsiz tarikat yurtlarına bağımlı hale getirmeyelim.
GELİR VE HARCAMA
PISA araştırmasına göre kişi başına milli
gelir ve öğrenci başına harcama ile matematik notunun ilişkisine bakılıyor.
Gelir ve harcama ne kadar yüksekse
öğrenciler matematik alanında o kadar başarılı oluyorlar.
Türkiye her iki grupta OECD ülkeleri
arasında gerilerde olduğundan öğrenciler matematikte da başarısız oluyorlar.
Türkiye’nin 2020 yılında üniversite
eğitiminde öğrenci başına harcadığı para satın alma gücü paritesine göre 9 bin
24 dolardır.
Düşünün OECD ortalaması 18 bin 105
dolardır. Yani Türkiye’nin iki katından fazla.
Eğitim harcaması konusunda Türkiye’den
daha geride sadece dört ülke bulunmaktadır. Bunlar Yunanistan, Kolombiya,
Meksika ve Rusya’dır.
Bu yapıdan eğitim de bilim de zor çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.