14 ve 28 Mayıs seçimlerinin hararetli konularından biri de, HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’na dâhil olmasıydı. Dönemin İçişleri Bakanı Soylu’nun katıldığı bir televizyon programında konuyla ilgili yaptığı bir açıklama da, bu bağlamda çok ses getirdi. Soylu, HÜDA PAR’ın AK Parti listelerinden seçime girmesini “bir devlet projesi” olarak tanımlamış ve bunun ne denli mühim bir adım olduğunun 10 yıl sonra anlaşılacağını söylemişti:
“Bundan 10 yıl sonra göreceksiniz. HÜDA
PAR adımının hangi stratejik akılla atıldığı ve kimlerin önünü tıkadığı ve bu
adımla beraber Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakârlık
aksının nasıl yeniden devreye gireceği ve Türkiye’nin bir kesiminin yani… HÜDA
PAR adımı öyle bir stratejik bir adım oldu ki… Bazı adımlar ülkeler açısından
devletler açısından öyle stratejiktir ki… Nicelik değil nitelik adımlarıdır…
Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok önemli ve stratejik bir adım atmıştır.
Bunun faydasını Türkiye 10 yıl sonra anlayacak, bunu bir fani Süleyman Soylu
söyledi diyecekler ama bunu Tayyip Erdoğan yaptı.”
Tabiatıyla söyleyen bir İçişleri Bakanı
olunca, bu sözlere çok büyük anlamlar biçildi ve buradan hareketle birçok teori
inşa edildi. Mesela, devletin HÜDA PAR’ı HDP’ye karşı konumlandırarak HÜDA
PAR’ın üzerine oturacağı bir geniş zemin oluşturacağı, orta ve uzun vadede Kürt
seçmenlerin siyasi yönelimlerini değiştirmeyi planladığı belirtildi. HÜDA
PAR’ın programı ve söylemleri de, bu vesileyle, kamuoyunda yoğun bir şekilde
tartışıldı.
Lakin Soylu’nun sözleri de, ona atfedilen
manalar da çok abartılıydı. Zannımca, Soylu’nun gayesi, HÜDA PAR ile yaptıkları
işbirliği nedeniyle kendilerine yöneltilen ağır eleştirileri savuşturmaktı.
Zira Türkiye toplumunda çok menfi bir algısı olan Hizbullah’ın bir devamı
olarak kabul edilen HÜDA PAR ile aynı şemsiyenin altına girmek, iktidar için
bile, izahı zor bir durumdu.
Soylu da bunun farkında olduğundan, “bir
devlet projesi” gibi ulvi bir misyon yükleyerek bu beraberliği meşrulaştırmaya
çalıştı. Ne de olsa devlet denildiğinde akan sular dururdu! Türkiye’de
milliyetçilik ve devletçilik, siyasi tercihleri halka kabul ettirmede son
derece elverişli enstrümanlardır. İktidar da seçimlerde bu enstrümanları
kendisine azami fayda sağlayacak şekilde kullandı ve kendi tabanına dahi
açıklamakta güçlük çektiği HÜDA PAR birlikteliği için devletin/devletçiliğin
koruma kalkanına sığındı.
HÜDA PAR’IN SINIRLARI
Elbette iktidar, her daim arkasında duran
HÜDA PAR’ın HDP karşısında siyaseten güçlü bir aktöre dönüşmesini ister, bundan
büyük bir memnuniyet duyar. Fakat HÜDA PAR, siyasi bir ağırlık merkezi teşkil
edebilecek bir parti değil. HÜDA PAR’ın HDP gibi büyük kitlelere sirayet eden
bir parti olmasını engelleyen ciddi sınırları var. Cuma Çiçek’in belirttiği
üzere bu sınırları beş noktada toplamak mümkün:
1- Sadece HDP’liler değil AK Partilileri
de kapsamak üzere Kürtlerin büyük çoğunluğunun Hizbullah deneyimine ilişkin
negatif bir hafızaya sahip olması.
2- Partinin köktenci İslam anlayışının,
Kürtlerin geleneksel dindarlık anlayışıyla bağdaşmaması.
3- Parti kadro ve örgütlerinin kitle
partisi oluşturabilecek bir profile sahip olmaması.
4- HÜDA PAR’ın, kısa sayılmayacak
geçmişine rağmen, diğer İslami Kürt camialarla gülü bir bağ kuramaması.
5- IŞİD ve daha öncesinde El Kaide
tecrübesinin yalnızca bölgesel ve küresel ölçekte değil Türkiye’de de
radikal/köktenci İslamcı siyasetin normatif/değer odaklı zeminini çürütmesi.
HÜDA PAR, kısa bir vakitte bu sınırları
aşamaz, muhafazakâr-dindar Kürtlüğü taşıyan bir adrese dönüşemez. Hâlihazırda
bu Kürtlük tahayyülü AK Parti tarafından temsil ediliyor.
Eğer HÜDA PAR büyüyecekse, bu HDP tarafına
değil, AK Parti tarafına meyleden bir büyüme olacaktır. AK Parti’nin ise
kendisinin küçülmesi pahasına HÜDA PAR’ın büyümesine razı olması beklenemez.
Ezcümle, mevcut şartlar altında HÜDA PAR,
HDP’nin yerine ikame edilemez. HDP’nin bu noktada bir telaşa düşmesine hacet
yok! Ama HDP’nin gerçekten endişelenmesi ve üzerinde uzun boylu düşünmesi
gereken bir mesele var. O da, HDP’nin dindar-muhafazakâr Kürt seçmenlerle
kurduğu ilişkinin zayıflığı ve bu seçmende HDP algısının olumsuzluğudur.
HDP’NİN SINIRLARI
Spectrum House’un Aralık 2022 tarihli “Dindar-Muhafazakâr
Kürt Seçmen Eğilimi” başlıklı araştırması, bu konuda önemli veriler içeriyor.
11 ilde 1.164 kişi ile yüz yüze gerçekleştirilen araştırmada, katılımcıların
yüzde 82’si kendilerini “dindar ve muhafazakâr” olarak tanımlıyor. Yüzde 68’i Şafi,
yüzde 31’i Hanefi olduğunu söylüyor, yüzde 1’lik bir kesim mezhep belirtmiyor.
Yüzde 54’ü her gün, yüzde 25’i bazen namaz kılıyor; yüzde 79’u düzenli, yüzde
12’si ara sıra oruç tutuyor.
Katılımcıların yüzde 43’ü AK Parti’ye,
yüzde 19’u HDP’ye, yüzde 13’ü CHP’ye oy veriyor. İlk defa oy kullanacak
seçmenlerin yüzde 32’si AK Parti’yi, yüzde 17’si CHP’yi, yüzde 11’i de HDP’yi
tercih ediyor. İlk oyunu veren seçmende AK Parti ve HDP’nin payı azalıyor,
CHP’nin payı artıyor.
Araştırma, bölgedeki dindar-muhafazakâr
Kürt seçmenler ile Batı’daki dindar-muhafazakâr Kürt seçmenler arasında ciddi
farkların olduğunu ortaya koyuyor. Mesela bölgede AK Parti’yi ve Diyanet İşleri
Başkanlığı’nı sahiplenme oranı yüksek seyrederken Batı’da bu oran düşüyor.
Dindar-muhafazakâr Kürt seçmenler, genel
olarak, HDP’nin en çok din (yüzde 52) ve sol ile ittifak (yüzde 50)
politikalarından şikâyet ediyor. Keza HDP’ye oy veren dindar-muhafazakâr Kürt
seçmenler de en çok HDP’nin ekonomi (yüzde 37) ve din (yüzde 26) politikalarını
beğenmiyor.
“HDP’ye oy vereceğini belirten
katılımcıların HDP’nin din politikalarını değerlendirme verilerinin yaş
gruplarına dağılımı detaylandırıldığında, 18-30 yaş ile 61 üstü yaş gruplarının
beğenme oranının yüzde 50’ler seviyelerinde olduğu; hem 31-45 hem de 46-60 yaş
arası gruplarda beğenme oranının yüzde 39 olduğu görülmektedir. En genç ve yaşı
en fazla ilerlemiş kesimin beğenme oranının diğer yaş gruplarından daha yüksek
olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak HDP’ye oy verenlerin hiçbir yaş grubunda kendi
partisinin din politikalarını beğenme oranının yüzde 55’i geçmediği tespit
edilmiştir.”
Araştırmada, HDP’ye oy vermeyen seçmenlere
“HDP ne yaparsa oy vermeyi düşünürsünüz?” sorusu yöneltildiğinde, bu
seçmenlerin yüzde 43’ü HDP’ye asla oy vermeyeceğini ifade ediyor, yüzde 12’si
cevap vermek istemiyor. Yüzde 20’si HDP’nin Kürt sorunu dışında da politikalar
üretmesi, yüzde 19’u ise daha dindar olması halinde HDP’ye oy vermeyi
düşünebileceğini belirtiyor. Bu da HDP’ye oy vermeyen seçmenlerin yaklaşık
yarısının partinin izleyeceği politikalara göre pozisyon alabileceğini
gösteriyor.
“Yine, ‘Kürt sorunu dışında da politika
üretirse’ cevabını verenlerin yüzde 62,2’sinin Kürt illerinden, yüzde 37,8’inin
ise Batı illerinden olması oldukça dikkat çekicidir. Bu sonuçlar, Kürt
coğrafyasında yaşayan dindar/muhafazakâr ve HDP’ye oy vermeyen katılımcıların
HDP’nin Kürt sorunuyla daha az uğraşması gerektiğini ya da farklı
politikalarının da daha görünür olmasını istediğini göstermektedir.”
Araştırma, AK Parti’den uzaklaşan seçmen
için HDP’nin bir seçenek oluşturamadığına işaret ediyor. AK Parti ile arasına
mesafe koyan seçmen, ya partisini eleştirse de yine partisinin içinde kalmaya
devam ediyor ya da sağ blok içindeki bir başka partiye gidiyor. Fakat HDP
açısından durum farklı; HDP’li seçmenlerin üçte biri ikinci parti olarak CHP’yi
görüyor.
Yani HDP için sorun iki yönlü: Bir yandan
kendisine oy vermeyen dindar-muhafazakâr Kürt seçmeni kendi tarafına çekemiyor,
diğer yandan ise kendisine oy veren dindar-muhafazakâr Kürt seçmende bir aşınma
tehlikesi yaşıyor. Bir başka ifadeyle, ne başka partilere oy veren dindar
Kürtler için bir albenisi var HDP’nin ne de HDP’ye oy veren dindar Kürtler
mutmain.
HDP’nin evvela bu alana odaklanması
gerekiyor. Bu meyanda, hazır seçim sonrası ister istemez bir muhasebe sezonu
açılmışken, HDP’nin “Dindar-muhafazakâr Kürt seçmenlere dair politikamız ne,
onlar için hangi politikaları üretiyoruz? Partinin her kademesinde onları ne
kadar temsil ediyoruz? Siyasi önceliklerimizi belirlerken bu kesimi ne kadar
gözetiyoruz? Başka toplumsal gruplara, misal sosyalistlere, verdiğimiz önemi bu
seçmenlere gösteriyor muyuz?” gibi bazı çok temel sorular üzerinde düşünmesinde
fayda var. Çünkü bu, HDP için en esaslı sınavlardan biri ve doğru cevaplar
verilmezse çakma ihtimali de yüksek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.