SEMA KIZILARSLAN
1 Ekim’de MHP lideri Devlet Bahçeli,
TBMM’nin yeni dönem açılışında DEM Parti grubuyla tokalaşarak dikkat çeken bir
adım attı. 22 Ekim’deki grup toplantısında ise Abdullah Öcalan’ın geçmişteki
"Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim" sözlerini hatırlatarak, PKK
liderine örgüt mensuplarına silah bırakıp teslim olmaları yönünde çağrı yapması
gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Hep beraber
terörün olmadığı bir Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz” sözleriyle Bahçeli’nin
bu çıkışına destek verdi.
Bu gelişmelerin ardından, 23 Ekim’de DEM
Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, 43 ay sonra İmralı’ya giderek
Abdullah Öcalan ile görüştü. Meclis’te görüşmeye dair bilgi veren Ömer Öcalan,
amcasının "Bu sorunu diyalog yoluyla çözebiliriz" mesajını ilettiğini
aktardı.
Meclis’te bütçe ve komisyon çalışmaları
nedeniyle grup toplantılarına ara verilmiş olsa da Bahçeli, 22 Aralık’ta DEM
Parti’ye yönelik “Türkiye partisi olma” çağrısını yineledi. Ayrıca, İmralı
görüşmeleriyle ilgili “Ortak gelecek ideali açıklanmalıdır” diyerek sürecin
önemine dikkat çekti.
Şimdi ise DEM Parti heyetinden bir grubun,
Abdullah Öcalan ile ikinci bir görüşme gerçekleştirmek üzere yeniden İmralı’ya
gitmesi bekleniyor.
Türkiye ise bu süreçte hem sınır güvenliği
hem de bölgedeki etki alanını genişletme çabasıyla Suriye’ye yönelik politika
ve stratejilerini yeniden şekillendirdi. Yeni oluşacak siyasi yapının nasıl
şekilleneceği, PYD/YPG’nin rolü ve mülteci meselesi gibi konular, Türkiye’nin
dış politikasında kilit başlıklar haline geldi.
'BÖLGESEL GELİŞMELER, BAHÇELİ'NİN
BU SÜRECİ BAŞLATMASINDAKİ TEMEL ETKEN'
Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Vahap
Coşkun, hem Suriye’deki son gelişmeler hem de İmralı ile yapılacak kritik
görüşme bağlamında, bölgesel dinamikleri, aktörlerin tutumlarını ve çözüm
sürecinin yeniden canlandırılma ihtimalini değerlendirdi. Coşkun, bu süreçte
Türkiye'nin siyasi atmosferini etkileyen temel unsurlara dikkat çekerken,
İmralı görüşmelerinin Kürt meselesinde yeni bir dönemin kapısını aralayıp
aralamayacağını analiz etti.
-Bahçeli'nin bir süredir grup toplantıları
yapmıyor ancak geçenlerde yaptığı açıklamada İmralı görüşmesine işaret etti. Bu
süreçte Suriye gibi yeni gelişmeler de yaşandı. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bahçeli’nin bu süreci başlatmasındaki
temel etkenlerden biri, bölgedeki gelişmelerdi. Ortadoğu’daki istikrarsız
durum, Türkiye’de iktidarı yeni bir okumaya yöneltti. Bu okuma, bölgedeki
istikrarsızlığın Türkiye için bir tehdit yaratabileceği ve aynı zamanda yeni
fırsatlara kapı açabileceği üzerineydi. Hem bu tehditleri bertaraf etmek hem de
yeni fırsatlardan istifade edebilmek için PKK’ya ve Öcalan’a çağrı yapıldı. Bu
durum aslında yeni bir şey değil. 2013-2015 yılları arasındaki çözüm sürecini
başlatan temel dinamik de yine bölgesel gelişmelerdi. O dönemde Arap
Baharı’ndan söz edilmişti ve bu durumun Ortadoğu’da birçok gelişmeyi
tetikleyeceği belirtilmişti.
Ancak bugün ile o dönem arasında
farklılıklar var. O dönemde Suriye’de Esad rejiminin zayıfladığı bir tablo
varken, şimdi Suriye’de yeni bir güç dengesi oluşmuş durumda. Buna rağmen, bu
sürecin temel motivasyonunun değişmediği görülüyor.
2013-2015 arasındaki çözüm süreci,
Suriye’deki gelişmelerden dolayı sona ermişti. PKK ve irtibatlı grupların
Suriye’de fiili bir alan kontrol etmeye başlaması, Türkiye için bir tehdit
olarak algılanmıştı. Taraflar arasında derin bir görüş ayrılığı ortaya çıkmış
ve bu makas kapatılamayınca süreç sona ermişti.
Bahçeli’nin bu yeni çağrısıyla yine
masadaki asıl konu Suriye görünüyor. Taraflar, Suriye’deki durum hakkında bir
mutabakata varabilirse, Türkiye’de de bu sürecin ilerlemesi kolaylaşabilir. Bu
anlamda PKK’nin Türkiye’ye karşı silah bırakması mümkün hale gelebilir. Devlet
yetkililerinin bu süreçte meseleye bu bakış açısıyla yaklaştığını vurgulayan
çeşitli açıklamaları da bu durumu teyit ediyor.
-Bu süreçte Hakan Fidan’da da açıklama
geldi. Onu nasıl değerlendirdiniz?
Bakan Fidan, Suriye'deki yapının nasıl
şekillenmesi gerektiğiyle ilgili olarak YPG'ye dair konuştu. Buradaki temel
konu, Suriye'deki yapının ne olacağı ve Türkiye ile YPG arasında nasıl bir
ilişki kurulacağı. Bu ilişkinin modeli üzerine tartışmalar sürüyor.
Türkiye, Suriye konusunda bazı talepler
öne sürdü. Bunlardan biri, YPG'nin Fırat'ın batısında olmaması. Zaten Fırat'ın
batısından 8 Aralık'tan sonra Esad rejiminin yeniden kontrol sağlamasıyla
birlikte YPG çekildi.
Türkiye ayrıca YPG içindeki PKK
unsurlarının bölgeden ayrılmasını talep ediyor. YPG tarafından yapılan
açıklamalarda, eğer Türkiye ile istikrarlı bir ilişki kurulursa, YPG
içerisindeki tüm Suriyeli olmayan unsurların gruptan ayrılacağı belirtildi.
'SURİYE'DEKİ İLİŞKİLER VE DENGELER
HIZLI DEĞİŞİYOR’
Bunun yanı sıra, YPG'nin kendisini tasfiye
etmesi gerektiği ifade ediliyor. YPG, Suriye'de milli bir ordu kurulursa, bu
ordunun bir parçası olabileceklerini dile getirdi. Dolayısıyla YPG, Türkiye'nin
taleplerine uygun bir siyaset izleme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Özellikle
Mazlum Abdi'nin açıklamalarında bu tutumu net bir şekilde görmek mümkün.
'İMRALI GÖRÜŞMENİN UZAMASININ
NEDENİ MESAJIN İÇERİĞİ KONUSUNDA DEVAM EDEN MÜZAKERELER OLABİLİR’
Bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceği
ise belirsiz. Suriye'deki ilişkiler ve dengeler oldukça kaygan ve hızlı
değişiyor. Ancak görünen şu ki, Türkiye ile YPG, Esad rejiminin çöküşünden
itibaren doğrudan çatışmaktan kaçınıyor. YPG, yeni kurulacak yönetimin tüm
etnik kimlikleri, dinleri ve mezhepleri kapsayacak şekilde dizayn edilmesi
gerektiğini savunuyor. Burada temel mesele, YPG'nin Suriye içerisinde silahlı
bir güç olarak mı varlık göstereceği yoksa Suriye ordusunun bir parçası haline
mi geleceği. Bu durum, bundan sonraki müzakerelerin önemli konularından biri
olmaya devam edecek.
Bu süreçte DEM Parti'nin rolü de kritik.
Görüşmelerden sonra kamuoyuna bir mesaj verilmesi gerekiyor ve bu mesajın
içeriği üzerine taraflar arasında yoğun müzakereler yapılıyor. Görüşme sonrası
verilecek mesaj, sürecin daha hızlı ilerlemesine katkı sağlayabileceği gibi,
bir tıkanmaya da neden olabilir.
Dolayısıyla görüşmenin uzamasının
nedenlerinden biri, bu mesajın içeriği konusunda devam eden müzakereler
olabilir.
Görüşmenin kimler arasında yapılacağı çok
büyük bir sorun değil. DEM Parti'den vekillerin oluşturacağı bir heyet
görüşmeyi gerçekleştirebilir. Ancak esas önemli konu, bu görüşmenin ardından
verilecek mesajın içeriği. Bu mesaj, hem Öcalan'ın topluma vereceği mesaj hem
de DEM Parti'nin yapacağı açıklamalar açısından kritik önemde. Bu nedenle,
görüşmenin uzamasının bir nedeni de bu müzakereler olabilir.
Bahçeli'nin son açıklamasında, "Yeni
bir yıla girmeden önce bu konuda bir görüşme yapılırsa bunun hayırlı olmasını
diliyoruz" şeklinde bir ifade yer aldı. Bu da görüşmenin yıl bitmeden
gerçekleşme ihtimalini güçlendiriyor. Muhtemelen bu ay içinde görüşmenin
yapılması beklenebilir.
'İKTİDAR YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİNDE
KÜRT AKTÖRLERİ BİRBİRİNE KARŞI KULLANMAYI PLANLIYORSA, BU YANLIŞ BİR YAKLAŞIM’
-Demirtaş'ın bu süreçte ne düşündüğünü
tahmin edebiliyor musunuz ya da bir bilginiz var mı? Söyleyeceği şeylerin ne
kadar etkili olabilir?
Demirtaş, bu açılımın başlatıldığı andan
itibaren verdiği mesajlarda sürecin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Ayrıca, Öcalan'ın belirleyici bir noktada olduğunu belirtti. Bu nedenle
yapılacak olan görüşmeden sonra verilecek mesajlar oldukça önemli.
Demirtaş'ın pozisyonu, iki açıdan kritik
bir öneme sahip. Birincisi, eğer iktidar yeni bir çözüm süreci inşa edecekse ve
bu süreçte Kürt sahasındaki aktörleri birbirine karşı kullanmayı planlıyorsa,
bu yanlış bir yaklaşım olur. Örneğin, Demirtaş'a karşı Öcalan ya da Öcalan'a
karşı Demirtaş gibi bir karşıtlık yaratmak doğru olmaz. Tam aksine, süreç
içerisinde herkesin yapabilecekleri dikkate alınarak bir işbirliği
oluşturulmalı. Bu, sürecin daha sağlıklı ilerlemesini sağlar.
Demirtaş'ın en önemli etkilerinden biri,
Türkiye'deki farklı toplumsal kesimleri etkileyebilmesidir. Onun içeride
tutulması ve kendisine karşı kullanılan dil, toplumda "Demirtaş'ın
konuşmasına bile fırsat verilmezken bir çözüm süreci nasıl yürür?" gibi
tereddütlere yol açıyor. Bu durum, toplum içerisinde dalgalanmalara neden
olabiliyor. Bu nedenle Demirtaş'ın süreçte aktif bir rol alması, kamuoyunun
süreçle ilgili daha ılımlı bir çizgiye gelmesini sağlayabilir.
Demirtaş, başından beri bu sürecin
siyaseten çözülebileceğini ve siyasetin devreye girebileceği her fırsatın
değerli olduğunu savundu. Bugün de aynı noktada durduğunu düşünüyorum.
‘CHP'NİN SÜRECİ DESTEKLEMESİ VE BU
KONUDA DAHA NET BİR PROGRAM ORTAYA KOYMASI GEREK’
-Peki, Türkiye'deki muhalefete bu konuda
nasıl bir rol düşüyor?
Bu noktada toplumun çözüm sürecine verdiği
destek oldukça dikkat çekici. Yapılan çeşitli kamuoyu araştırmaları, toplumun
yaklaşık yarısının bir çözüm sürecini destekleyeceğini gösteriyor. Bu oran
oldukça yüksek. 2015'te çözüm süreci başladığında bu destek yüzde 30'lar
civarındaydı. Bugün ise yüzde 50'lere yaklaşan bir destek söz konusu. Bu,
toplumun siyasal aktörlere bu sorunu çözmek konusunda sessiz bir onay verdiğini
gösteriyor.
Ayrıca, 2013-2015 dönemine kıyasla şu anda
daha uygun bir siyasi ortamdayız. O dönemde AK Parti ve HDP süreci yürütüyordu,
ancak MHP buna şiddetle karşıydı. Bugün ise muhalefet partileri sürece daha
olumlu yaklaşıyor. Özellikle CHP'nin rolüne dikkat çekmek gerekiyor. CHP, şu
anda meclisteki ikinci büyük parti ve ana muhalefet konumunda. Bu süreçte
CHP'nin süreci destekleyen bir tavır alması, çözüm sürecinin ilerlemesini
kolaylaştıracaktır.
CHP, Cumhuriyetin kurucu partisi olma
iddiasını taşıyor ve Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken bu sorunun
çözümünde rol alması, CHP açısından da büyük bir önem taşıyor. Ayrıca, bu
sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanması durumunda, sadece iktidar partileri
değil, barış ve uzlaşı ortamına katkıda bulunan tüm siyasi aktörler bundan
siyaseten faydalanabilir. Bu nedenle CHP'nin süreci desteklemeye devam etmesi
ve bu konuda daha net bir program ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum. CHP,
yapılması gerekenleri ve bu süreçte izlenecek takvimi belirleyerek sürece katkı
sağlayabilir. Bu noktada herhangi bir çekinceleri olmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.