"Yasama yetkisi ve gücü, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olacak"
İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemde, yasama yetkisi ve gücü, sadece Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde olacak. Bizim için dünyadaki hiçbir parlamento, yetkileri
itibariyle kuvvetlendirilmeyi, Gazi Meclis’imiz kadar hak edemez. Çünkü yüce
Meclisimiz, sadece hukuksal manada bir meclis değildir. Millî Kurtuluş
Savaşımızı örgütleyen, ve yeni bir milli devlet inşa eden, kurucu gücün ve
ruhun adıdır. Bu güç ve ruh, tarihin kırılma anlarında kendini yeniden
gösterir. Nitekim, bunun en yakın örneğini, 15 Temmuz hain darbe girişiminde
yaşadık. İşte bu nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistemde, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, güçlü bir şekilde sağlanması için çok
büyük öneme sahip olan, Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, Hâkimler Savcılar
Kurulu, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, YÖK’ün yerine kurulacak olan, Türkiye
Yükseköğretim Kurumu, ve RTÜK üyelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından, nitelikli çoğunluk ile seçilmeleri sağlanacak. Böylece bu
kurumların, demokratik meşruiyeti sağlamlaştırılacak, ve tarafsızlıkları
şüpheden arındırılacak.
Demokrasimizin en önemli ayaklarından biri
de yerel yönetimlerdir. Mevcut sistemde, belediyelerimiz üzerinde, ağır bir
vesayet oluşturulmuş durumda. Kent sakinlerimizin seçtiği yöneticilerin de,
“Seçilmiş” olduğu gerçeği yok sayıldı, belediyelerin, alt yapı yatırımları için
borçlanmalarındaki onay yetkisi, Cumhurbaşkanı’na verildi. Kentsel dönüşüm ve
gelişim alanıyla ilgili düzenlemelerde, Cumhurbaşkanı kararı aranır oldu.
Hatta, Belediyelerin, Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü STK’lar ve vakıflar
dışında kalan kurumlarla, ortak proje ve çalışma yapması bile engelleniyor.
Garabete bakar mısınız? Bizim için, Belediye Başkanları da, ilgili kentlerin
seçilmiş yöneticileridir. Belediyelerin hayati kararlarının, Cumhurbaşkanı
tarafından alınması, 84 milyon vatandaşımızın, yerel seçimlerde ortaya koyduğu
iradeyi hiçe saymaktır. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemde, Merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasındaki yetki
dağılımı, iktidar ve muhalefet belediyesi ayrımı olmadan, milli iradeye saygı
duyulacak şekilde düzenlenecek.
"Kuvvetler ayrılığı, her türlü
vesayetin önüne geçebilecek en büyük bariyerdir"
3’üncü ilkemiz: Kuvvetler Ayrılığı ve
Güçlü Denetim. Bizim için hiçbir gücün vesayeti kabul edilemez. Çünkü askerî ya
da sivil, vesayetin olduğu yerde, milletin iradesine saygı olmaz, demokrasi
olmaz, Anayasal denetim olmaz. Nitekim, Kuvvetler ayrılığı, her türlü vesayetin
önüne geçebilecek en büyük bariyerdir.
O nedenle, iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, devletin veya siyasetin hiçbir kurumu,
Anayasa ve yasalardan aldığı yetkiyi aşarak, başka bir kurum üzerinde vesayet
kuramayacak. Ülke üzerinde vesayet kurma heveslisi olan bütün kişi ya da
kurumların, hevesleri kursaklarında kalacak ve Türkiye’de vesayet dönemleri
artık son bulacak.
"Merkez Bankası Başkanı,
Bakanlar Kurulu tarafından 5 yıllığına atanacak"
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin
ülkemizde yol açtığı ekonomik sorunların kaynağında, Cumhurbaşkanlığı vesayeti
kaynaklı keyfiyet ve denetimsizlik yatıyor. Ekonomi yönetimindeki kritik
kurumlar, bu anlayışla işlevsiz hale getirildi. Bu durum, uluslararası finans
ve yatırım çevrelerinde, güvensizliğe ve ekonomik kırılganlığa neden oldu. Bize
göre, bağımsızlığı tartışılan bir Merkez Bankası, ekonomimiz için büyük bir
risktir. Bu nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile,
Merkez Bankası’nı müdahalelere kapatacağız. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını
zedeleyecek hiçbir uygulama ve düzenlemeye, müsaade edilmeyecek. Politika
araçlarını ve tüm enstrümanlarını bağımsız olarak kullanabilecek. Merkez
Bankası Başkanı, Bakanlar Kurulu tarafından 5 yıllığına atanacak.
Ayrıca; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik
Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu, Rekabet Kurumu, Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Enerji Piyasası Kurumu, Kamu
İhale Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gibi, devlet işleyişinde
kritik öneme sahip olan kurumlarımız, idari ve mali özerkliğe sahip kurumlar
olacak. En az, yüzde 25 oranında kadın üyelerden oluşacak bu kurulların, başkan
ve üyeleri, en fazla iki defa olmak üzere, dört yıllığına Bakanlar Kurulu
tarafından atanacak.
"Keyfiyetle yapılan ödenek
üstü harcama uygulamasına son verilecek"
Bir ülkenin hazinesinin asıl ve tek sahibi
millettir. Bu gerçek ışığında, milletin hazinesinin nasıl kullanılacağına karar
verecek tek merci de, doğal olarak Milletin Meclisi’dir. Bu nedenle, bütçenin
yapımı ve denetlenmesi, demokratik rejimlerde parlamentoların en önemli
yetkilerindendir. Ne var ki, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde, Meclisimizin
bütçe konusunda sahip olduğu yetkiler, büyük oranda budandı. Cumhurbaşkanı’nın
seçilmiş olduğu sıkça işlenirken, Meclisin de seçilmiş olduğu gerçeği göz ardı
edildi. Gelinen noktada ise, Meclisimizin, Cumhurbaşkanlığı tarafından
hazırlanan bütçeyi reddetme yetkisi, fiilen kalmadı. Çünkü, meclisin bütçeyi
reddetmesi durumunda, Cumhurbaşkanlığı, geçici bütçeyle, bir önceki yılın
bütçesinde yeniden değerleme oranında artışla yoluna devam edebiliyor.
Demokratik hukuk devletinin önemli göstergelerinden biri, vatandaşların,
seçtikleri vekiller aracılığıyla, devlete verdikleri vergilerin, ne şekilde
harcanacağını denetleme hakkıdır. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Milleti
adına, bütçenin kabulü ve denetiminde etkin hale gelecek. Keyfiyetle yapılan
ödenek üstü harcama uygulamasına son verilecek.
"Milletin parasını harcarken
sığınılan, “Ticari Sır” saçmalığına son verilecek"
Ödenek üstü harcama ihtiyacının ortaya
çıkması halinde, Bakanlar Kurulu, meclise ek bütçe kanun tasarısı sunacak. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistem ile, kamu yönetiminde güçlü denetimi hedefliyoruz. Bu çerçevede,
yolsuzlukla mücadelede başarı için; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde
yoğunlukla görülen, kamuda denetimsiz alanlar oluşturma uygulamalarına, derhal
son verilecek. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, birçok kurum ve harcama,
Sayıştay denetiminden çıkarıldı. Sayıştay artık kamu kurumlarında hakkıyla
denetim yapamıyor. Türkiye Varlık Fonu’nun göstermelik denetimi, buna ilginç
bir örnektir. Oysa, demokratik bir hukuk devletinde, hükûmetin bütün
harcamaları, şeffaf ve denetlenebilir olmak zorundadır. İşte bu nedenle;
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde, Sayıştay’ın denetim yetkileri
artırılacak. Hükûmetin bütün harcamaları, istisnasız olarak, Sayıştay
denetimine açık olacak. Harcamaların nerelere ve ne miktarda yapıldığı, şeffaf
bir şekilde, Sayıştay tarafından incelenecek. Milletin parasını harcarken
sığınılan, “Ticari Sır” saçmalığına son verilecek.
Bunların haricinde; Türk Denetim Yasası
acilen hayata geçirilecek. Böylece, Bakanlıkların ve Genel Müdürlük denetim
elemanlarının, Anayasal ve yasal güvence altında, görevlerini tarafsız,
bağımsız ve sağlıklı bir biçimde, yerine getirebilmeleri sağlanacak. Aynı
zamanda, denetim birimlerinin, ortak etik ilkelerinin, raporlama
standartlarının, olaylara yaklaşımlarının, doğru ve yanlış algılamalarının,
aynı düzleme oturtulacağı bir hukuki zemin oluşturulacak.
"Bağımsız ve tarafsız yargı,
her vatandaşın sahip olduğu en büyük teminattır"
İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistem’in 4’üncü ilkesi: Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız,
Tarafsız Yargı’dır.
Çünkü bize göre, bağımsız ve tarafsız
yargı, Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının sahip olduğu en büyük
teminattır. O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde,
Milletimizin her bir ferdi, şerhsiz şartsız, kanun önünde eşit olacak. Suç
işlediği takdirde, bağımsız ve tarafsız yargı önünde, hukukun üstünlüğü
prensibi uyarınca, adilce yargılanacak. Hiçbir suç cezasız kalmayacak, ama bu
ülkenin hiçbir vatandaşı da, sahte delillerle, kişiye özel suç icat edilip,
cezalandırılamayacak. “Geç gelen adalet, adalet değildir” prensibi ışığında,
ceza yargılamasında, soruşturma evresinin daha etkin, güvenilir ve hızlı
olmasını sağlamak adına, yalnızca soruşturma evresinde görevli olmak üzere,
Adli Kolluk Sistemi kurulacak.
"Adil yargılama için hâkim
teminatı bir mecburiyettir"
Adil yargılama için hâkim teminatı bir mecburiyettir.
Çünkü adil yargılama, ancak bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle yapılabilir.
Bağımsız ve tarafsız mahkeme de, ancak hâkiminin bağımsız ve tarafsız olmasıyla
mümkündür. O nedenle, Yargı Bağımsızlığının ilk şartı da, hâkim teminatının sağlanmasıdır.
Mevcut sistemde, Cumhurbaşkanı ve bakanlar, birçok hukuksuzluğa seyirci
kalıyor. Yürütme organı, siyasi demeçleriyle, tutuklama ya da serbest bırakma
kararları üzerinde, açıkça etkili oluyor. Böyle hukuk olmaz. Adalet böyle
sağlanamaz. Türkiye bu adaletsizliği daha fazla taşıyamaz. İşte o nedenle,
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde, Türkiye, bu utançtan
kurtulacak. Anayasaya, hâkim ve savcıların coğrafi teminatını sağlayan hüküm
konulacak. Aynı zamanda, Hâkim ve Savcılar Kurulunun yapısı ve üye atama
sistemi de değiştirilecek. Mevcutta, Hakim ve Savcılar Kurulu açıkça yürütmenin
etkisi altına giriyor. Çünkü üye seçimlerinde inisiyatif, partili Cumhurbaşkanı
ve partisinin elinde. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde,
Hâkim ve Savcılar Kurulu, en az 5’i kadın olmak üzere, 15 üyeden oluşacak.
Adaylar, yargı kurumlarımız, barolar, üniversiteler tarafından önerilecek, ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, üye tam sayısının en az 3’te ikisinin
oyuyla seçilecek. HSK üyeleri, bir kez seçilecek ve görev süreleri 5 yıl
olacak. Adalet Bakanı, ya da onun adına Adalet Bakanı Müsteşarı, kurulun
gözlemci üyesi olarak toplantılara katılabilecek. HSK Başkanı, kurul tarafından
gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyuyla seçilecek.
"Anayasa Mahkemesi’nin yapısı
ve üye seçimleriyle doğrudan ilişkilidir"
Bir ülkenin yönetimindeki en önemli
unsurlardan biri de, anayasayı ve yasaları muhafaza etmek, uyulmasını ve
uygulanmasını sağlamaktır. Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi, bir ülke için
hayati öneme sahiptir.
Yerel mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi’nin
kararlarını yok saydığı, bir yönetim sistemi, sürdürülebilir olamaz.
İşte bu nedenle; iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi de,
yeniden düzenlenerek, siyasetin vesayetinden kurtarılacak, bağımsızlığı
sağlanacak. Çünkü, bu hayati fonksiyonun, sağlıklı ve adil bir şekilde
yürütülebilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve üye seçimleriyle doğrudan
ilişkilidir.
İYİ Parti olarak, kurulduğumuz günden bu
yana, ısrarla bir uyarıda bulunuyoruz. Diyoruz ki; Devletin idaresinde liyakat
vazgeçilmezdir. Bir ülkeyi, huzur ve refaha erdirecek olan, liyakatli
kadroların yönetimidir. Ancak maalesef, bir kişinin tercihlerine hapsedilen
mevcut sistemle, gelinen noktada, bir makama ulaşabilme kriteri,
iktidardakilerin eşi-dostu-akrabası olmak haline gelmiş durumda. Türkiye, bu
anlayışla kalkınamaz. Çünkü devlet yönetmek, ciddiyet ister, beceri ister.
Yönetimde ciddiyet ve beceri de, liyakatli yöneticilerle olur.
"Torpilin yeni adı haline
gelen mülakat kaldırılacak"
O nedenle, 5’inci ilkemiz, Devlette
Liyakat. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde; KPSS’den yüksek
not aldığı halde, mülakatta elenen gençlerimizin hakkı teslim edilecek.
Devletin her kademesinde, liyakat esas
alınacak, torpilin yeni adı haline gelen mülakat kaldırılacak.
Devlette göreve, siyasi otoriteye sadıklar
arasından layıklar değil, layıklar arasından, devlete ve millete sadık olanlar
alınacak. Çünkü her hükûmet gelip geçicidir. Ancak kalıcı olan, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’dir. Bizim için devlet, ebet müddettir. Liyakatli kadroların kaynağı elbette
akademidir. Sağlam bir insan kaynağı yaratmanın yolu, sağlam bir akademik düzen
kurmaktan geçer. Apartmanlara sıkışmış üniversite hayatına çeki düzen vermek
zorundayız. Üniversiteler, gerçeği araştıran kurumlar olarak, en başta özgür
bir ruha sahip olmalıdır. Bunu sağlamanın ilk koşulu da, akademik ve bilimsel
özerkliktir. O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde;
Üniversiteler hem idari, hem de akademik olarak özerk hale getirilecek.
Üniversitelerimize, kurucu rektör atamalarının haricinde, o üniversitenin
akademik terbiyesi ve liyakatiyle yetişmeyen, kurum dışından rektör atanmasına
son verilecek. Öğretim üyeleri, kendi üniversitelerinin rektörünü, aday olan
öğretim üyeleri arasından, kendileri seçecek. En fazla oyu alan rektör adayı,
Türkiye Yükseköğretim Kurulu’na bildirilecek. Nihai atama, Türkiye Yüksek
Öğretim Kurulu tarafından yapılacak. Fakültelereyse, o fakültenin uzmanlığı
dışından dekanlar atanmayacak. Dekan, fakültenin öğretim üyelerinin oylarıyla
belirlenecek ve rektör tarafından atanacak.
'"Güçlü ordu, güçlü Türkiye'
demektir"
Değişen dünya düzeni ve coğrafyamızın
şartları gereği, bizim için “güçlü ordu, güçlü Türkiye” demektir. Dünyanın
birçok ülkesinin ordusu var. Ancak Türk Ordusu’nu onlardan ayıran en önemli
özellik, “Milli bir ordu” olmasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu vasfını, bugüne
kadar sahip olduğu eğitim sistemine, ve sarsılmaz hiyerarşik yapısına
borçludur. Ancak, 15 Temmuz hain kalkışmasının ardından yaşadıklarımız, birçok
kurumda olduğu gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de büyük hasara yol açtı.
Mesela, Askerî Liseler ve Harp Akademileri kapatıldı, yerine, yeni bir
müfredatla, Milli Savunma Üniversitesi kuruldu. Yeni sistem, askerî eğitimde
liyakat açısından, sorunlar oluşturuyor. GATA’nın sivilleştirilmesi de, özel
ihtisas gerektiren askerî hekimlik mesleğinin, kan kaybetmesine neden oluyor.
Eğitimdeki liyakat sorununun, zaman içinde, ordumuz içinde bir liyakat sorununa
dönüşmesi de, maalesef kaçınılmaz. Bu nedenle; iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemde; Kadim tarihsel köklere ve geleneğe sahip olan, Askerî
Liseler ve Harp Akademileri yeniden açılacak. GATA’nın yapısı yeniden
düzenlenerek, Askerî hekimlik alanında eğitim vermesi ve ordumuzun ihtiyaçları
doğrultusunda, sağlık çalışanları yetiştirmesi sağlanacak. Bunların yanında;
Her kurumda ihtiyaç duyduğumuz liyakati güvence altına almak için, “Kamu
Denetçiliği Kurumu” çatısı altında, “Devlet Liyakat Kurulu” oluşturulacak.
Liyakat Kurulu’nun üye sayısı, üye seçimi, çalışma usul ve işleyişiyle,
görevleri, kanunla belirlenecek.
6’ıncı ilkemiz; İnsan Hakları ve Bireysel
Özgürlükler, Güçlü Sosyal Devlet, Güçlü Sivil Toplum, Güçlü Gençler.
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde; Demokratik sosyal hukuk
devletinin en temel kuralı olan, devletin, vatandaşın hizmetkârı olduğu
prensibi çerçevesinde, milletimizin bireysel özgürlükleri, kişilik hakları,
vatandaşlık hakları ve insan haklarının, hukuk tarafından en üst seviyede
korunması sağlanacak.
"Örgütlenme özgürlüğü, siyasi
ve sivil çoğulculuğun teminatıdır"
Çoğulcu demokrasideki en temel haklardan
birisi, benzer düşüncelere sahip bireylerin, bir araya gelerek sivil toplum
örgütleri kurabilmeleridir. Örgütlenme özgürlüğü, siyasi ve sivil çoğulculuğun
teminatıdır. O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde
Bu yönüyle demokrasinin olmazsa olmazı, sivil toplum güçlendirilecek. Hak
savunuculuğunu özgürce yapmaları için, önlerindeki engeller kaldırılarak,
demokrasiye olan katkıları arttırılacak. Sadece iktidara yakın olan sivil
toplum kuruluşları, vakıflar ve derneklerin hakları değil, muhalif düşünceleri savunan
sivil toplum kuruluşlarının hakları ve hukuku da, eşit şekilde korunacak.
Devlet Kuruluşları, iktidara muhalif görüşleri savunsa da, alanında uzman olan
bütün sivil toplum örgütleriyle birlikte, toplum yararına çalışacak. Bu
çerçevede; Her vatandaşımız, düşünce ve ifade özgürlüğünü, barışçıl protesto
hakkını kullanabilecek. Yasal sınırlarda bu hakkı kullananlar, şucu-bucu gibi
sıfatlarla düşman ilan edilmeyecek. İşçilerimize, üniversite öğrencilerimize,
baro başkanlarımıza, yaylalarının toprağını korumak için uğraşan köylülerimize,
cennet vatanımızın ekolojik dengesi için mücadele veren, doğa savunucularına,
dünyanın bütün ülkelerinde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü coşkuyla kutlanırken,
meydanlarda itilip kakılan kadınlara, emeklilik haklarını kazandıkları halde,
maaşlarını alamayan EYT’li vatandaşlarımıza, hukuka aykırı bir şekilde müdahale
edilmeyecek.
"Cumhurbaşkanı, genel hakaret
suçuna ilişkin düzenleme kapsamında korunacak"
Maalesef ülkemizde, 2015 ile 2019 yılları
arasında, 128 bin 190 kişi hakkında, savcılıklar tarafından, Cumhurbaşkanına
hakaret iddiasıyla işlem yapıldı. 29 bin 704 kişi hakkında, kamu davası açıldı.
Aralarında çocukların da bulunduğu, 9 bin 554 kişi hakkında da mahkûmiyet
kararı verildi. Bu tablo, Cumhurbaşkanı’nın, aynı zamanda parti başkanı
olmasını sağlayan, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin getirdiği üzücü ve
tasvip edilmeyen bir sonuçtur. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemde; Cumhurbaşkanlığı makamı, bu ucube tariften kurtarılacağı
için, partiye yönelik eleştiriler, Cumhurbaşkanı’na hitaben kabul görmeyecek.
Cumhurbaşkanı, kişilik hakları itibarıyla, diğer vatandaşlarımız ve kamu
görevlileri gibi, genel hakaret suçuna ilişkin düzenleme kapsamında korunacak.
İYİ Parti’yi kurduğumuz ilk gün, açıkça
ilan etmiş ve demiştim ki; “Gençler, ben bu yolu sizler olmadan yürümem” Bu bir
slogan değildi. Bu, ülkemin gençlerine olan inancımın bir göstergesiydi. Mevcut
sistemin, gençleri yok sayan, fikirlerine saygı göstermeyen nobranlığı,
umutlarını kıran beceriksizliği, Türkiye’ye yapılmış en büyük kötülüktür. Eğer
bir ülkenin gençleri, ülkelerinden umudu kesiyorsa, ülkelerine güvenlerini
kaybediyorlarsa, orada çok büyük bir sorun var demektir.
Bizim inancımıza göre, gençlerimiz
ülkemizin teminatıdır. Biz gençlerimizin akıllı, çalışkan ve vicdanlı olduğunu
biliyoruz. Gençlere layık bir Türkiye’yi, gençlerle birlikte inşa etmek
istiyoruz. İşte bu yüzden; iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistemde, kendinizi ifade olanaklarınız artırılacak. Liyakatin sağlanmasıyla,
ekonomik özgürlüğe kavuşmanız, gelecek ümitlerinizi yeşertebilmeniz, ve özgür
bireyler olarak, düşüncelerinizi rahatça dile getirebilmeniz için, gereken her
türlü, hukuki ve idari düzenlemeler yapılacak. Devlet, gençlere hayatı
güçleştiren değil, gençleri güçlendiren olacak. İhtiyaçlarını, eğitimlerini,
istihdamlarını sağlayan olacak. Sizler özgürleştikçe güçleneceksiniz,
güçlendikçe üreteceksiniz. Gençler ürettikçe, Türkiye kalkınacak. Türkiye
kalkındıkça, güçlenecek, milletimiz zenginleşecek.
"'Kadın cinayeti ve kadına
karşı şiddet suçu' düzenlenecek"
Türkiye’de kadın cinayetleri bir türlü
önlenemiyor. Önlenemiyor, çünkü önlenebilmesi için gereken, hukuki, sosyolojik
ve psikolojik mücadele verilmiyor. Türkiye, mevcut sistemde, kadının haklarını
güvence altına alan uluslararası sözleşmeden bile, bir kişinin gece yarısı
kararıyla çekilebiliyor. Kadına karşı işlenen suçlar, bir erkek tarafından,
sırf o erkeğin yap dediği şeyi yapmadığı, ya da yapma dediği şeyi yaptığı için
işlenen suçtur. Okuma denenin, okuyacağım dediği için, Evlen denenin,
evlenmeyeceğim dediği için, çalışma denenin, çalışacağım dediği için, boşanma
denenin, boşanacağım dediği için, yani, kadınların sırf insan olmaktan
kaynaklanan hakkını kullandığı için, işlenen suçtur. Ve bu suç, Türkiye için
artık çok büyük bir yara ve ayıptır. Bu nedenle, iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, Türk Ceza Kanunu’nda, “kadın cinayeti ve
kadına karşı şiddet suçu” düzenlenecek.
Öldürme, şiddet, tecavüz, tehdit,
hürriyetten yoksun bırakma, hakaret, müessir fiil gibi, çeşitli suçlarda, eğer
mağdur kadınsa, en ağır cezalar düzenlenecek. Ve bu suçlarda, failin indirim
sebeplerinden faydalanması mümkün olmayacak. Türkiye, tek kişinin değil, ortak
aklın kararları ve kararlılığıyla, bu ayıptan artık kurtulacak.
"Bir elin verdiğini de diğer
el görmeyecek"
Hem inancımız, hem de örfümüz bakımından,
en önemli değerlerimizden biri de, yardımlaşma ve dayanışmadır. Milletin böyle
yüksek bir haslete sahip olduğu bir ülkede, devletin üzerine düşen de,
milletiyle dayanışma halinde olmaktır. Pandemi döneminde bile, milletine omuz
vermeyi çok gören bu sistem, esasında, Türk Milleti’nin değerlerine de
yabancıdır. iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde, ihtiyaç
sahibi vatandaşlara yapılacak sosyal yardımlar, parti propagandasına malzeme
yapılmaksızın, eşit ve somut kıstaslara göre belirlenecek, gerçek ihtiyaç
sahiplerine ulaştırılacak. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, Millet
İttifakı belediyelerinin sosyal yardım hizmetlerinde olduğu gibi, bir elin
verdiğini de diğer el görmeyecek.
Bunun haricinde, Aynı dayanışma kültürü
çerçevesinde, Devlet, engelli vatandaşlarımıza, engelsiz bir yaşam için her
türlü desteği verecek, ihtiyaçlarını karşılayacak. Değerli milletvekilleri;
Türkiye’de, özellikle son 19 yıldır, hemen her gün sanata ve sanatçıya yapılan
saygısızlıklara şahit oluyoruz. Ülkenin sanatçıları yok sayılıyor, hor
görülüyor. Bir ülke için, bundan daha büyük felaket olabilir mi? Pandemi
döneminde, işsizlik ve ekonomik zorluklar yüzünden intihar eden sanatçıları,
sadece izlemekle yetinen bir yönetim anlayışı olabilir mi? Türkiye, sanatına ve
sanatçısına, sahip çıkmak zorundadır. Uygar ülkelerin, en önemli güçlerinden
biri de sanattır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi;
“Bir millet ki resim yapmaz, heykel yapmaz, bilimin gerektirdiği şeyleri
yapmaz; itiraf etmeli ki, o milletin, ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysaki
bizim ulusumuz, gerçek nitelikleriyle uygarlığa erişmeye lâyıktır, uygarlığa
erişecektir ve ilerleyecektir.” Bu sözlerden hareketle, iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, sanat kurumlarının siyasete alet
edilmeksizin, özgürce yönetilmesi, ve bütün sanat dallarındaki sanatçılarımızın,
sosyal güvenlik haklarına kavuşmaları için, gerekli yasal düzenlemeler
yapılacak. Türkiye, düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin
kalkmasıyla, sanatçıların eserlerini korkusuzca, özgürce üretebilecekleri bir
ülke olacak.
"Hiç kimse, Kaz Dağları’nı
talan edemeyecek"
Bu cennet vatanın doğası, ormanları,
ırmakları, en önemli ziynetimizdir. Sayın Erdoğan ve ekibinin, kıymaktan
yorulmadığı bu zenginliğimiz, maalesef, tek kişinin iki dudağı arasına
terkedilmiş kararlarla, hızla yağmalanıyor. Evlatlarımıza devretmek üzere,
atalarımızdan miras aldığımız bu muhteşem doğayı koruyup kollamak, sadece bir
vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda insanlık görevidir. İyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, Hiç kimse, Kaz Dağları’nı talan
edemeyecek. Hiç kimse İkizdere’deki Cennet köşeye taş ocağı açamayacak. Doymak
bilmez müteahhitler, üç kuruş elektrik kârı için su yataklarımızı
kurutamayacak. NASA’nın bile, ayakkabıyla dahi girilmemeli dediği, Salda
Gölü’ne ihanet edilmeyecek. Hayvanlara yapılan eziyet, kabahat olmaktan
çıkacak, hiçbir vicdansızlık cezasız kalmayacak.
"Medya, çoğulcu
demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıdan sonra, adeta dördüncü
kuvvettir"
Özgür medya bir gün herkese lazım olur. Bu
sözden hareketle, 7’inci ilkemiz, Özgür Basın. Medya, çoğulcu demokrasilerde,
yasama, yürütme ve yargıdan sonra, adeta dördüncü kuvvettir.
Tek şart, özgür ve bağımsız olabilmesidir.
Basının özgür olmadığı bir ülkede, siyasetin, muhalefetin ve seçimlerin, eşit
şartlarda yapılabilmesi mümkün değildir. Bunu, Ak Parti’nin kurduğu medya
düzeninde, tüm açıklığıyla yaşadık, yaşıyoruz. Gazetelerin, televizyonların,
iktidar partisinin yayın organına dönüştükleri bir ülkede, özgürlükten de,
demokrasiden de söz edilemez. Bu anlamda, medya kuruluşlarının idari yapısı da
çok önemli ve belirleyicidir. iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistemde, medyanın siyasetten, siyasetin de medyadan nemalanmadığı bu düzen
değişecek. Medya patronlarının diğer iş kollarındaki yatırımları çok sıkı denetlenecek.
Medyadaki güçlerini, diğer alanlarda avantaj olarak kullanmaları engellenecek.
Gerektiğinde, denetlemek için Rekabet Kurumu devreye sokulacak.
"Seçim barajı yüzde 5’e
indirilecek"
8’inci ve son ilkemiz Adil ve Özgür
Seçimler. Buraya kadar sıraladığım tüm ilkelerin hayata geçebilmesindeki en
kilit durak, özgür ve adil seçimlerdir. Millet iradesini hakkıyla ve adil
şekilde yansıtamayan seçimler ve seçim sistemi, demokrasinin önündeki en büyük
engeldir. O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde,
demokrasinin işleyişinin en önemli teminatı olan seçimler, adil ve özgür
şekilde yapılacak. Millet iradesinin, Meclise adaletli şekilde yansıyabilmesi
için ilk adım olarak, seçim barajı yüzde 5’e indirilecek.
Siyasetin finansmanında şeffaflık
sağlanacak, siyasi etik ilkelerinden taviz verilmeyecek. Özgür ve adil
seçimlerin en önemli unsuru Yüksek Seçim Kurulu’dur. iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde, YSK’nın yapısı ve işleyişi ile ilgili
gerekli düzenlemeler yapılacak, son dönemde yaşanan güvensizliklere meydan
verilmeyecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun, seçime ilişkin kararlarına karşı,
Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilecek.
Bugün burada paylaştığım ilkeler, Partili
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin, Türkiye’yi soktuğu girdaptan tek çıkış
yolumuzdur. İYİ Parti olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni, bayrağı ve vatan
toprağıyla, Çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, işçisi, çiftçisiyle, bilimi,
kültürü ve sanatçılarıyla,vatanını gece gündüz bekleyen güvenlik güçleri,
pandemide yeniden destan yazan sağlık ordusuyla, ve üzerinde yaşayan tüm
canlılarıyla, ayrılmaz bir bütün olarak görüyor, bu eşsiz vatanın refahı ve
huzurunu daim kılmak için çalışıyoruz."