Demokrasi Ve Atılım Partisi’nin (DEVA) Çarşamba günkü
tanıtım toplantısını, bir gazeteci olarak bizzat katılarak takip etme imkanı
buldum.
Siyasi tarihimizdeki bütün yeni başlangıçlar her zaman
yeni umutları ve beklentileri de beraberinde getirmiştir. Uzun süredir
Türkiye’de siyasetin yaşadığı derin problemler yüzünden, toplumun siyasetle
bağının giderek zayıfladığı bir gerçek.
Epey bir süredir siyasete ilişkin beklentileri
dillendirmenin bile neredeyse sakıncalı hale geldiği bir ortamda, insanlar
siyasette yeni bir umut rüzgarının esmesini bekliyorlar ama bunu açıkça ifade
edemiyorlardı. Ali Babacan ve arkadaşlarının yeni parti çalışmalarını
dillendirmeye başladıkları ilk günden bu yana, insanlar açıktan yüksek sesle
dillendirmeseler de Babacan’ın Türkiye’nin halen yaşamakta olduğu sorunlara
çözüm üretebileceği konusunda güçlü bir kanaat var.
Tanıtım toplantısında konuşurken gördük ki Ali Babacan
ateşli bir hatip değil, bir demagog da değil. İlk kez bir genel başkan olarak
konuşma yapıyor. Muhtemelen insanların aklında bazı sorular oluşacaktır. Acaba
toplumda yüksek perdeden konuşmayan, kitlelerin duygularını coşturmayan bir
siyasi lider olabilir mi?
Eğer zihniniz hala meydanlardan, ekranlardan parmak
sallayarak hamasi nutuklar atan, toplumu “vatansever” ve “hainler” şeklindeki
sloganlarla ikiye bölen siyasi liderlere ayarlıysa, Ali Babacan’ın size
söyleyeceği bir şey yoktur.
Dolayısıyla alıştığımız geleneksel siyasetçileri
unutalım. Babacan sakin, ne söylediğini bilen ve söylediklerine öncelikle
kendisi inanan bir lider. İnsanlar Babacan’ı dinlerken, “yaşa”, “varol”
sloganları atmıyorlar belki, ama söylediğini iyi anlıyorlar.
Babacan öyle sesini yükseltmeden, kulaklarımızı rahatsız
etmeden yaşadığımız sorunları sakin bir üslupla tane tane ama en keskin
cümlelerle ifade etti:
*Ülkemizde adalet yaralı, demokrasimiz yaralı, halkımız
ne kadar haykırsa da sesini duyuramıyor. Korku siyaseti, polemikler, kavgalar
hepimizi yordu.
*Bizim için siyaset, dürüstlüğün ve erdemin her şartta
geçerli olmasıdır.
*Bizim için siyaset, hukukun üstünlüğünün, kuvvetler
ayrılığının geçerli olduğu bir demokratik sistem inşasıdır.
*Dini kutsallarımızı günlük siyasete malzeme etmeyeceğiz.
*Bizler siyasetin sürekli olarak dışlayıcı,
ötekileştirici bir dil kullanmasına karşıyız.
*Farklı kimlikleri, farklı fikirleri zenginlik olarak
değerlendiriyoruz. Herkesin yaşam tarzına sonuna kadar saygılı olacağız.
*Türkiye tek bir akla dar bir kadroya sığdırılamayacak
kadar büyük bir ülkedir.
*Yeterince üzüldük, yeterince yaralandık, artık buna izin
vermeyeceğiz. Derdinize ortak arıyorsanız, biz DEVA’yız.
Ali Babacan’ın konuşması, Türkiye’nin ekonomiden siyasete,
adaletten eğitime kadar her alanda yaşadığı çaresizliğin fotoğrafını net olarak
ortaya koyuyor. Uzun çalışmalar sonunda ortaya çıkarılan parti programı da son
derece kapsamlı. Öyle ki yarın iktidar söz konusu olsa, hükümet programı da
ayrıntılarıyla hazır demektir.
Ancak DEVA partisinin işi hiç de kolay değil. Çünkü
iktidar yandaşı medya, daha ilk günden itibarsızlaştırma kampanyasına başladı
bile... Neyse ki yandaş medya nezdinde “akıl” çok önemli bir meziyet olmadığı
için, onlar karalama kampanyalarıyla daha çok muhalefeti parlatıyorlar. Ekrem
İmamoğlu ve Mansur Yavaş örneklerinde olduğu gibi... Muhtemelen Ali Babacan’ın
partisi için de böyle parlak başarılara imza atacaklardır...
Ama bilmek gerekiyor ki, medya kontrol altında olduğu
için DEVA partisine bu mecralar tümüyle kapalıdır. Dolayısıyla bütün yük Ali
Babacan’ın omuzlarındadır. Öyle anlaşılıyor ki, teşkilat oluşumu tamamlandıktan
sonra Babacan çarıkları çekip karış karış Anadolu’yu dolaşıp sesini duyurmak
zorundadır, başka bir çaresi de yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.