Öğrencilik yıllarımdan bu yana “Şeyh Bedrettin” ilgi alanımdadır. Konuyla ilgili yayınları halen takip etmekteyim. Şeyh Bedrettin konusunda bazı şeylerin göz ardı edildiğini ya da görülemediğini düşünüyorum.
Oğuz Türk töresinde devleti yönetme hakkı
Ak Bodunundur. Kara bodun tabidir, Ak bodun hükümranlık hakkına sahiptir. Ak
bodun Oğuz Kaan’ın Türk olan karısından, Kara bodun, Türk olmayan karısından
olan çocuklarının torunlarıdır. Oğuz Türk töresinde birisi hakan olduğunda
bodun beylerine ok ve yay gönderir. Bu hem hükümranlık durumunun ilanı,
tanınması/biat istenmesi, hem de bir yetkilendirme ve tabiiyet bildirilmesi
sembolüdür. Bu nedenle Ak bodun beylerine üç ok ve bir yay gönderilirken Kara
bodun beylerine bir fermana sarılı ok gönderilmektedir. Bu, Kara bodunun en
yakınındaki Ak bodun beyine tabi olması gerektiği anlamına gelir. Osmanlı, Kayı
boyundandır. Kayı boyu Kara bodundur. Ak bodun olan Selçukiler döneminde
stratejik bir bölgede, Kuzeybatı Anadolu’da uç beyliği ile görevlendirilmeleri,
Bizans sınırının genişlemeye ve gelişmeye müsait olması, Bizansa karşı
kazandıkları zaferlerle hem maddi hem de Türkmenlerin gönlünde manevi olarak
büyümüşlerdir. Güç kazanarak törel dengeyi değiştirmişlerdir. Politikaları,
batıya doğru “kılıç”, Türkmenlere ve Müslümanlara karşı “barış” politikası
olmuştur. Sorun çözmüşler sorun olmamışlardır.
Kosova ve Niğbolu Savaşı’nı gören Yıldırım
Bayezid Batı’nın nüfus potansiyelini ve dolayısıyla daha büyük Haçlı Seferleri
yapabilme kabiliyetlerini görünce gelecek olan tehditlere karşı asker toplama
güçlüğü ile karşı karşıya kalmıştır. Çünkü Osmanlı Batı’ya doğru sefer yaparken
Anadolu beylerine cihada katılın diye haber salmakta ve gelen orduyla birlikte
hareket etmektedir. Bu durum vakit, düzenlilik ve sürdürülebilirlik açısından
sorunlar ihtiva etmektedir. İşte bunu gören Yıldırım Bayezid Anadolu’daki beyliklere
karşı da hızlı bir şekilde Anadolu Türk birliğini sağlamak için kılıç
politikasına başvurmuştur. Bu durum Türkmenlerde rahatsızlık yaratmış,
Türkmenler küskün davranmışlardır. Bu da Yıldırım Bayezid’in Timur karşısındaki
yenilgisinin nedenlerindendir. Kılıç politikasına İbrahim Paşa da -ki Çelebi
Mehmet’in babası Yıldırım Beyazid’in veziridir- devam etmiştir.
İbrahim Paşa, çok zeki ve kurnaz bir
devlet adamdır. Bir siyaset dehası denebilir. Söz konusu dönemde toprak düzeni
ve devletin mülkiyet anlayışı da değişmiştir. O zamana kadar “fethedilen yerler
fethedenin” sayılırken fethedilen yerler hükümdar ve ailesinin sayılmaya
başlanmış kadim ocaklık hakları, kılıç hakları ilga edilmiş, merkezi bir düzen
sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun için de tâbiet altına alınan beyliklerin başına
merkeze bağlı yabancı valiler atanmıştır. Bu durum da Türkmenler arasındaki
hoşnutsuzluğu derinleştirmiştir. İşte bu denklemde Fetret Devri’ni kapatan
Çelebi Mehmet, her türlü huruç durumunu ortadan kaldırmak konusunda çok sert
tedbirlere başvurmuştur.
Şeyh Bedrettin’in torunu Halil’in yazmış
olduğu Menâkıb-ı Şeyh Bedrettin isimli kitapta Şeyh Bedrettin’in Ak bodun
olduğunu hatta Selçukilerin hanedan boyu olan Kınık’tan olduğu daha da öte Şeyh
Bedrettin’in soyunun Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a dayandığını
yazmıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, bu iddiayı Türk tarihindeki hükümranlık
iddialarında meşruiyet için bu tür şecerelere başvurulduğu genellemesi ile
geçiştirmiş ve ihtimal dışı saymıştır.
Çelebi Mehmet, kendi koşulları içerisinde
böyle bir ihtimali göz ardı edemezdi. Çünkü Oğuz Türkmen boylarının böyle bir
ihtimal durumunda Ak bodun beyi etrafında toplanacağı kesindir. Kaldı ki Şeyh
Bedrettin devrinin en büyük müçtehit fıkıh alimi, dönemin velilerinden sayılan
arifi, Musa Çelebi döneminde baş kadılık ve baş danışmanlık yapmış, ciddi
devlet tecrübesi edinmiş birisidir. Yine İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın
ifadesiyle Şeyh Bedrettin’in dayısı Dimetoka beyi bir Bizans soylusudur. Ayrıca
Şeyh Bedrettin yüksek hukuk kavrayışı ve hoşgörülü bir idare anlayışıyla birçok
Hristiyan din adamının İslama ihtida etmesine de vesile olmuştur. Yani kendi
zamanının “tin’i” göz önünde bulundurulduğunda Şeyh Bedrettin, Çelebi Mehmet ve
Osmanlı hanedanı için en büyük tehdittir. Böyle algılanmış olmalıdır ki
yalnızca dış bir sefer olduğu zaman veya içeride hükümranlık hakkı olan bir
şehzade isyanı olduğu zaman ordunun başında sefere çıkan Çelebi Mehmet bizzat
ordunun başında Şeyh Bedrettin’in peşine düşmüş ve yargılanmasında da bizzat
bulunarak hukuki hiçbir isnat yokken siyaseten katledilmesini sağlamıştır.
İslâm noktai nazarından zûlmen katledilen Müslümanlar şehiddir ve Simavna
Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin en az Adnan Menderes kadar şehiddir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.