Kötülük, uzun zamandır felsefi tartışmaların çekici ve çetrefilli bir konusu olmuştur. "Kötülük Problemi" olarak adlandırılan mesele, Antik Yunan uygarlığının başlangıcından bu yana tartışılmaktadır. Ancak kötülüğün siyasal sosyoloji perspektifinden ele alınması, benzer bir ilgi görmemiştir. Bu görevi, modernite eleştirmenleri arasında yer alan iki büyük sosyoloğun üstlenmesi ise oldukça verimli bir yaklaşım vaat etmektedir. Özellikle bu analitik çerçeveyi güncel olayları okumak için kullanmaya çalıştığımızda bu daha da anlam kazanır.
Bu iki bilim insanı, Zygmunt Bauman ve
Leonidas Donskis'tir. Her ikisi de Doğu Avrupa kökenli Yahudilerdir ve
modernitenin genel olarak vardığı sonuçlara ve ortaya çıkardığı felaketlere
yönelik eleştirel bir bakışa sahiptirler.
Polonya’da doğan Bauman, 1970'lerin
başından itibaren İngiltere’ye yerleşmiş, Leeds Üniversitesi’nde fahri
sosyoloji profesörü olarak çalışmıştır. Kitapları dünya çapında çok satanlar
listelerine girmiş, onlarca dile çevrilmiştir. Bauman, 2017 yılında 91 yaşında
hayatını kaybetmiştir.
Litvanya’da doğan Leonidas Donskis ise
Vytautas Magnus Üniversitesi’nde profesörlük yapmış, Avrupa Parlamentosu
üyeliğine seçilmiş ve 30’dan fazla kitap yayımlamıştır. Donskis, 2016 yılında,
54 yaşında kalp krizi sonucu vefat etmiştir.
“AHLAKİ KÖRLÜK”: DUYARSIZLIĞIN
ELEŞTİRİSİ
2013 yılında Bauman ve Donskis, birlikte
yazdıkları “Ahlaki Körlük: Akışkan Modernitede Duyarsızlık” başlıklı kitapta,
bireylerin başkalarının acılarına karşı duyarsızlık göstermesi fenomenine
dikkat çekmişlerdir. Bu kitap, belirli insan gruplarının –hatta aynı toplum
içindeki grupların– ahlaki yükümlülük ve değerlendirme dünyasının dışında
bırakıldığını ele almaktadır.
Bu iki düşünür, sosyal dönüşümlere yönelik
eleştirilerinde, duyarsızlığın artık sadece savaşlar ve felaketlerle sınırlı
olmadığını, gündelik yaşamın her yönüne nüfuz ettiğini ileri sürmüşlerdir.
İnsanların olağanüstü durumlar karşısında değil, gündelik yaşamın sıradan bir
parçası olarak soğuk bir duygusuzluk sergilediklerini ve bunun temel yaşam
pratiği haline geldiğini belirtmişlerdir.
“AKIŞKAN KÖTÜLÜK”
2016 yılında, Donskis’in ölümünden birkaç
ay, Bauman’ın ölümünden ise yaklaşık bir yıl önce, ikili “Akışkan Kötülük:
Alternatifsizlikle Yaşamak” başlıklı bir kitap daha yayımlamışlardır. Bu eser,
Bauman’ın “akışkanlık” kavramı etrafında geliştirdiği modernite eleştirisinin
bir devamı niteliğindedir. Postmodern çağda, değerler, normlar ve gerçeklikler
akışkan bir hâl almış ve kötü olan şey, sevgi ya da ilerleme gibi görünen
şekillerde sunulmaya başlanmıştır. Artık kötülük, geçmişteki gibi “katı” ve
açıkça tanımlanabilir bir formda değil, doğal bir ilerleme olarak
sunulmaktadır. Hatta kötülük, alternatiflerin yokluğunda kaçınılmaz bir seçenek
olarak dayatılmaktadır.
Bauman’a göre, dünyayı yöneten seçkinler,
insanlığa özgürlük, eşitlik, insan hakları ve sınırların ötesinde bir yaşam
vaat eder. Ancak bu vaatleri gerçekleştiremediklerinde, insanları kaderleriyle
baş başa bırakır ve onları, hayatlarının kontrolünü tamamen kendilerinin
üstlenmesi gereken bireyler olarak sunar. Bu bağlamda “akışkan kötülük”
alternatifsizlikten beslenir ve hayatın değişmez bir parçası haline gelir.
MODERNİTENİN MANİCİ YAPISI
Bauman ve Donskis, seküler modernitenin
eski İran dini olan Maniheizm’in ikili yapısını benimsediğini vurgular.
Maniheizm’e göre, iyilik ve kötülük evreni yöneten iki eşit güçtür ve her ikisi
de ezeli ve ebedidir. Bu bağlamda kötülük, doğal ve zorunlu bir gerçeklik
olarak kabul edilir. Bauman ve Donskis, bu felsefenin modern dünyada kötülüğün
doğallaştırılmasına yol açtığını ileri sürer.
Donskis’e göre, modernitenin “katı”
döneminde biyolojik determinizm hâkimdi, ancak “akışkan modernitede” ekonomi
yeni bir kader haline gelmiştir. Bugün özgürlük, tüketim standartları ve
kapitalist çıkarlarla tanımlanır. Politik propaganda yoluyla elitler,
insanların ihtiyaçlarını şekillendirebilir, mutluluk standartlarını
belirleyebilir ve kitlesel hayal gücünü kontrol edebilir.
Bauman, bu görüşe katılarak, modern
toplumun artık bir tiyatro festivali ya da bir ekran komedisi gibi göründüğünü
söyler. Gerçeklik ile eğlence arasındaki sınırlar bulanıklaşmıştır. Katı
modernitede “doğa kitabı” matematik diliyle yazılmışken (yani bilimle), bugün
ekonomi diliyle yazılmaktadır. Ancak bu dil, çoğu insanın anlayamayacağı kadar
karmaşıktır.
DİNSİZLİĞİN GETİRDİĞİ BOŞLUK VE
ANLAMSIZLIK
Bauman ve Donskis, sekülerliğin neden
olduğu manevi boşluğu ve anlamsızlığı eleştirir. İnsanların artık kötülüğü
şeytana yüklemek yerine, onun sorumluluğunu kendileri üstlenmek zorunda
kaldığını belirtirler. Ancak, modern insanın kötülüğü ortadan kaldırma
konusundaki başarısızlığı, bu sorumluluğu taşıyamadığını göstermektedir.
KÜRESEL SORUNLAR VE MODERNİTE
ELEŞTİRİSİ
İkinci Dünya Savaşı, insanı ilahlaştıran
moderniteye büyük bir darbe vurmuş, İngiliz yazar George Orwell, adalet ve
merhametin siyasi çıkarlara göre nasıl seçici bir şekilde uygulandığını kaleme
almıştır. “Uygar” insanın, acıya karşı duygularını çıkarlarına göre
şekillendirdiğini gözler önüne sermiştir.
Litvanyalı filozof Emmanuel Levinas,
eylemlerin ahlaki boyutlarını toplumsal ihtiyaçlardan türetmenin tehlikelerine
dikkat çekmiş, Alman filozof Hannah Arendt ise ahlaki değerleri korumak için
isyan ve başkaldırı çağrısında bulunmuştur. Ancak, bu uyarılar bir sonuç
vermemiş ve modernitenin “akışkan” döneminde üretici toplumdan tüketici topluma
geçilmiştir. Ulus-devleti birleştiren politik yapılar, bireyselcilik ve
küreselleşmenin etkisiyle dağılmıştır.
YAZARLARIN SORUMLULUĞU
Alman romancı Elias Canetti, 1970'lerde
yayımlanan “Kelimelerin Vicdanı” adlı kitabında bir yazardan, savaşları
önleyecek sorumluluğa sahip olmasını beklemiştir. Bauman, gerçek bir yazarın bu
sorumluluğu sürekli aklında taşıması gerektiğini, çünkü kelimelerin barış ile
felaket arasında bir fark yaratabileceğini vurgular. Ancak, Bauman’a göre
günümüz dünyası, felaketleri önlemek isteyen yazarlar ve düşünürlere kapalıdır.
İnsanların çoğu bu tür uyarıları duymak istemez.
Bauman, Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin'in genişleme hedeflerini eleştirmiş, onu Adolf Hitler ile kıyaslamış ve
Batı'nın bu duruma tepki göstermekte yavaş davrandığını belirtmiştir. 2016'da
yayımlanan “Akışkan Kötülük” kitabında Putin'in Kırım'ı işgaline dikkat çekmiş,
bu olayın bir dünya savaşı riskini artırabileceğini öngörmüştür. Yazarlar,
kitabın yayımlanmasından sonra hayatını kaybetmiş ve 2022 yılında Putin'in
Ukrayna'ya geniş çaplı bir saldırı başlatmasını görme şansı bulamamıştır.
BAUMAN’IN İSRAİL ELEŞTİRİSİ
Bauman’ın eserlerini ve söylemlerini
analiz ederek, İsrail’in Gazze’deki şiddet olaylarına karşı ne
söyleyebileceğini tahmin etmek mümkündür. Bauman’ın erken yaşamında İsrail
vatandaşlığı bulunmuş, ancak ilerleyen yıllarda İsrail’i eleştiren bir figüre dönüşmüştür.
Bauman, İsrail’in geçmişte maruz kaldığı
zulmü, kendi şiddetini haklı göstermek için kullanmasını eleştirmiştir. Ona
göre, İsrail halkı ve hükümeti, yaşanan insani trajedilerden ders almak yerine
başka halkların trajedilerine yol açmıştır. İsrail’in kurucusu Theodor Herzl’in
“halksız bir ülkeye, ülkesi olmayan bir halk” söylemini, işgali ve şiddeti
meşrulaştıran bir propaganda olarak tanımlamıştır. Ayrıca, Filistinli
mültecilere yönelik kötü muameleye Arap hükümetlerinin de ortak sorumluluk
taşıdığını savunmuştur.
SONUÇ: ALTERNATİFLERİN GEREKLİLİĞİ
Bauman, insanlık için karamsar bir tablo
çizerken dahi, iyimserliği elden bırakmamıştır. Ona göre kötülük, insanlık
tarihi boyunca geçici bir olgu olarak var olmuştur ve ona direnmek mümkündür.
“Akışkan Kötülük” kitabında, kötülüğün alternatifsizlikle sunulmasına karşı
mücadele etmenin bir insanlık görevi olduğunu savunur. İnsanlığın umudu
kaybetmeden, daha adil ve insanca bir yaşam için çaba göstermesi gerektiğini
vurgular.
YAHUDİ TORUNU VE ELEŞTİREL BAKIŞ
Bauman’ın torunu Michael Sfard, insan
hakları savunucusu bir avukat olarak büyükbabasının mirasını devam ettirmiştir.
Sfard, İsrail ordusunda görev yaptığı sırada edindiği tecrübelerle Filistin
halkının haklarını savunma yoluna girmiştir. Sfard’ın, İsrail'in insan hakları
ihlallerine karşı duruşu, Bauman’ın eleştirileriyle büyük bir uyum
göstermektedir.
Kaynak: el Cezire
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.