Biraz daha elle tutulur ipuçları var: Selahattin Demirtaş’ın VE DEM heyetinin yazılı açıklaması. Bir de bizim bilmediklerimizi biliyorlar gibi konuşan başkaları; eski Çözüm Süreci’nin âkil adamları: Abdurrahim Semavi, Doğu Ergil, Doç. Dr. Vahap Coşkun.
NE DEDİ, NE DEDİ?
Bahçeli’nin çağrısı tek yönlüydü: Öcalan
gelecek, PKK’yı feshettim diyecek, Bahçeli de ona umut hakkının kapılarını
ardına kadar açtırıp tahliyesini sağlayacaktı. Öcalan’ın tahliyesine karşılık
PKK’nın lağvı. Üç ay sonra bundan çok uzaktayız. Geldiğimiz yer bambaşka: Kürt
sorunu’nun çözümüne karşı şiddete son. Kürt sorununu da Türkiye Cumhuriyeti
çözecek. “Biz Öcalan’ı tutsak tutuyoruz, terörü sonlandırmaya karşılık serbest
bırakacağız” paradigmasından, “Siz Kürt sorununu çözün biz çatışmayı, şiddeti
sonlandıralım”a geldik. Meğer tutsak olan Öcalan değil Türkiye imiş. “Türk
devletini tasfiye ettik!” diye haykırırsak terör bize umut hakkı tanıyacak.
Bakınız DEM şöyle diyor: “Görüşmelerden
edindiğimiz izlenim, tüm siyasi partilerde Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalı
ve gerilimli süreci geride bırakma hususunda ortak bir arzu ve irade bulunduğu
yönündedir.” Bizim bütün siyasi partiler de çatışma ve gerilimin Kürt
sorunundan kaynaklandığında hem fikir! Şu ana kadar itiraz eden olmadı.
SİYASİ ÇÖZÜM YOKSA YOK
Açıklamada ne PKK ne de terör geçiyor.
Terör değil, çatışma, gerilim ve iki taraf var. Bunun kaynağı da PKK falan
değil “Kürt sorunu”. Açıklamanın iki yerinde bu dikkatle kurgulanmış
“paradigma” tekrarlanıyor: “Kürt sorunundan kaynaklı çatışma”. Ne diyorlar?
“Öcalan PKK’yı tasfiye edecek buna karşılık serbest kalacak” mı? Hayır. “Siz
Kürt sorununu çözeceksiniz ancak o zaman Öcalan çağrı yapacak.” Peki Türkiye
Kürt sorununu nasıl çözecek? Siyasi ve hukuki değişikliklerle. Daha önce
Clausewitz’ten bahsetmiştim. Ne diyordu Clausewitz: Harp siyasetin başka
yollarla devamıdır. Ne diyor Öcalan ve DEM: Siyaset harbin başka yollarla
devamıdır. Siyaseten ve hukuken Kürt sorununu çözün, o zaman ve ancak o zaman
biz de şiddete son verdirelim. Yoksa yok.
Âkil adam akademisyenlerimiz de
tekrarlıyor aynı mesajı.
Doğu Ergil: “Ama bir anlaşma yapıldığı
zaman bu sadece silah bırakma biçiminde olmayacak. Silah bırakmanın
karşılığında birtakım reformlar beklenecek. Bunlar tabii demokratik, hukuki
reformlar. Bunlar gerçekleşmeden silah bırakma mümkün olmayacak.”
Vahap Coşkun’un açıklaması daha da
aydınlatıcı: “Gerçekten bir engel var, en büyük tartışma PKK’nin hangi şart ve
koşullarda silah bırakacağı konusudur. Bu konuda pazarlıkların devam ettiğine
inanıyorum. Bu mesele üzerinde devlet ile Abdullah Öcalan arasında, devlet ile
PKK arasında, devlet ile YPG arasında diyalogun devam ettiğine inanıyorum. Bu
bir engeldir. Diğer bir engel de bu meselenin Suriye’nin durumuna bağlı
olmasıdır. Türkiye, Suriye Kürtleri ile nasıl bir ilişki kuracak? Abdullah
Öcalan önceki süreçte de bir çağrı yaptı. PKK, Öcalan’a saygı gösterdi ama onun
kararını yerine getirmedi. Şartlar oluşursa Abdullah Öcalan’ın çağrı yapacağını
düşünüyorum. Şu anda Öcalan çağrı yapmayacak. Abdullah Öcalan ile PKK arasında,
devlet ile PKK arasında bir anlaşma sağlanması gerekiyor, sonrasında Öcalan
çağrı yapacak. Eğer bu şartlar yerine getirilirse PKK, Öcalan’ın çağrısını
yerine getirecek. Eğer bu şartlar üzerinde bir anlaşma sağlanmamışsa, Suriye
konusunda bir anlaşma sağlanmamışsa, ne Abdullah Öcalan’ın çağrı yapacağını ne
de PKK’nin tutumunu değiştireceğini düşünüyorum.”…” “Türkiye’deki Kürt meselesi
sadece silah bırakma değil. Doğru, silah çok büyük bir sorun. Ama Kürt
sorununda siyasi talepler ve hukuki talepler var. Bu taleplerin nasıl
karşılanacağı siyaset alan(ın)da tartışılacak.”
İşte böyle.
DEM DEM’DEN İBARET DEĞİL
Şunları da eklemeden bitirmeyeyim. DEM’in
açıklaması Türkiye’nin sınırlarını aşıyor. Şöyle: “Ortadoğu’da yaşanan köklü ve
geri döndürülemez gelişmelerin yüklediği sorumluluğa…” Tercümesi, “Güney (Irak)
ve Doğu (Rojova) işi bitti. Beyhude uğraşmayın.” Sıra Kuzey’de, yani bizde
herhâlde. Yukarıdaki alıntıda Vahap Coşkun Hoca da öyle diyordu…
Nihayet DEM, DEM’den ibaret değil:
“Diyalog ve barış odaklı bu görüşmelerimiz ve fikir teatisi süreci, Eş Genel
Başkanlarımız ve parti kurullarımız, parti bileşenimizi oluşturan siyasi parti
ve oluşumlar, ittifak halinde olduğumuz siyasi partiler ve sivil toplum
kuruluşlarıyla da başlatılmış ve sürdürülmektedir.” Acaba DEM Parti’nin
bileşenlerini oluşturan siyasî parti ve oluşumlar ve ittifak hâlinde oldukları
siyasi partiler hangileri? Bir ipucu vereyim. O partiler, sizin bildiğiniz
partiler değil.
Açıklamanın sonunda bir de uyarı var: “Hal
böyle iken, kulaktan dolma dahi denilemeyecek uydurma söylemleri üreterek
dolaşıma sokmak ve yer yer ahlaki sınırları dahi zorlayıcı gündemler
oluşturmaya çalışmak, olsa olsa sonucu itibariyle savaş çığırtkanlığına
bağlanmaktır.” Ben de bu tuzağa düşmemek için bütün alıntılarımı DEM’den,
Demirtaş’tan ve Âkil Adamlar’dan yaptım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.