Derin Gerçekler
Sosyal Media’da TT olduğum konu ile ilgili
öyle yorumlar, değerlendirmeler yapıldı ki, çoğu akla ziyan şeyler.. Bunların
önemli bir kısmı beni tanımıyorlar, olayı bilmiyor, daha önce yazdıklarımdan
habersiz, bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olan birilerinin hezeyanlarından
ibaret şeyler. Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmadan
biz bu kan ve gözyaşı çukurundan kurtulamayız. Birbirimizin derdini dinlemeden
anlayamayız. Kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.
Akil adamlar heyetinde Doğu Anadolu
bölgesinde dolaştık. Herkesle konuştuk. Köylüler, partizanlar, militanlar.
Herkesin taleplerini, korkularını, umutlarını not ettik. Tartışmadık, sorular
sorduk, not aldık.
Bir ara radikal bir grupla konuşurken,
sizin bu taleplerinizle ilgili olarak, ''varsayalım talepleriniz kabul edildi,
samimiyet testi açısından, peki siz Ankara’dan talep ettiklerinizi, bölgede
yaşayan mesela Zaza’lara, Araplara, koruculara, dini gruplara, mesela dini
talepleri olan mollalar ve Hizbullah diye tanımlanan kesimin politik
taleplerine aynı şekilde olumlu cevap verecek misiniz?'' sorusuda
yöneltilmişti.
Bölgede diğer halklara da, Türkler de var
orada. Yurdun her tarafına yayılmış Kürtler var, bunların bir çoğu Türklerle
aile bağları kurmuş, bir çoğu iş ortaklıkları gerçekleştirmiş. Tabi somut
gerçekler üzerinden yaklaşınca bir çok konunun cevabına insanlar hazır değil.
Laiklik ve Şeriat, Hilafet konusunu Türkiye Cumhuriyeti bir asırda çözemedi,
Kürtler nasıl çözecek?
İran, Irak, Suriye ve Türkiye ile nasıl
bir anlaşma sağlanacak? Denize açılan kapı Basra’dan mı, Akdeniz’den mi,
Akabe'den mi olacak, bu nasıl olacak? Musul Petrolünü, Türkler ve Araplarla
nasıl paylaşacaklar?
Araplarla , Farisilerle evli ve iş
ortaklığı olan Kürtler, diğerleri nasıl bir araya gelecek. Kürt aşiretlerinin
de kendi aralarında sorunlar var.
PYD ve PKK’yı, bu gün AB ve ABD koruyor.
Peki bunlar yarın AB’ye ay da NATO’ya üyelik başvurusunda bulunursa ne olacak?
Haç’ın gölgesinde tekrar birlik mi olacağız? Bakın FETÖ konusu da böyle,
militanca slogan düzleminde gerçekler düzleminde konuyu konuşmaya
başladığınızda işler karışıyor.. Zaten bu güne geldiğimizde TransHumanizm
Projesinde BİREY’lerin, Din, Ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız,
GENDER diye tanımlanan bir GENOM olarak, Nesneler arası iletişimin biyonik bir
halkası olarak NESNE’ye dönüştürülecekler. Türkün, Arap’ın, Kürdün bu konuda
söyleyeceği bir şey yok mu?
Ben Genel Af gibi şeylere de karşıyım. Hak
sahipleri diledikleri zaman ister tazminat ister bağışlama yolu ile af yoluna
her zaman başvurabilmeli. Ama devlet, hak sahiplerinin iradesini yok sayarak af
yoluna gitmemeli. Önce adil yargılama yolu ile suç ve suçlu tespit edilsin,
cezası belli olsun, kimin affedilip edilmeyeceği ondan sonra belli olsun.
Yargılaması devam eden bir davada Af kapsamına alınmak, masum biri için şaibeli
duruma düşmen anlamına gelir. Suçlu değilsem, kim beni affetmiş olacakmış ki!
Haksız suçlama sebebi ile icabında beni suçlayanlar yargılanacak, suçlanacak ve
cezalandırılacak belki.
-“Neden daha önce söylemedin, neden bugün”
diyorlar, yazılarıma baksınlar. Hangi konuda bilgi sahibi olmuşsam, hem yazdım
ve hem de ilgilileri uyardım.
-“Niye o FETÖ’cünün yazısını RT ediyorsun”
diyorlar. Ya hu o kişi bana, kızıma iftira eden biri.
Benden bahsetmiş, ben de iki sebeple RT
ediyorum. Bu kişi bana cevap veriyor. Daha sonra cevap vereceğim, insanlar bu
kişinin de benim hakkımdaki söylediklerini not etsinler. Ben bunu hep böyle
yapıyorum. Ben hiç Komünist olmadım, Ama Komunist partisinin serbest olması
için açlık grevi yapanlara destek verdim. Gerçek Tv’nin sahibi Ali Tarakçı ile
o günlerden tanışırız. Birinin eli kolu bağlı olacak ben ona saldıracağım. Bu
olamaz. “Müsademe-i efkar” konusunda, Fikri bir mücadelede eşit şartlarda
olmalıyız.
Basında kamuya mâl olan bir bilgi
konusunda bunu kamunun gözü önünde efradına cami, ağyarına mani bir şekilde
konuşmamız gerek. Birileri birilerini susturarak, tehdit ederek, aşağılayarak
değil.
İkincisi bu adamın doğru ya da yanlış
iddiaları var. Kamunun bu iddialara cevap vermesi gerek. Eğer suali
mukadderlere cevap vermezseniz, bu iddialar söylentiye dönüşür. Söylenti
kargaşanın ikiz kardeşidir. Sıradan bir söylenti, tahripkar bir gerçekten daha
can yakıcı olabilir. Onun için ben aykırı soruların açıkça konuşulmasından
yanayım.
Bin alemlere rahmet olarak gönderilen bir
peygamberin ümmetiyiz. Ayağımıza taş atsalar, yolumuza diken dökseler,
arkamızdan küfretseler bile, biz güzel söz ve hikmetle hakkı tebliğ etmek,
sorulara cevap vermekle mükellefiz.
Siz bu anlamda sadece beni kınayamazsınız,
çünkü kınanması gerekenler olarak, bana hakaret edenleri yok sayamassınız.
Bu arada sürpriz bir eleştiri de MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi. Devlet Bahçeli ile Fettahoğulları olarak bir
yakınlığımız var. Ben “ah’ı gitmiş vah’ı kalmış” (!?) bir gazeteci olarak
Fettahoğulları’nın Müftüzadeler kolundanım. Kendi benden 1 yaş büyük olduğu
için abim sayılır, ama niye böyle bir açıklama yaptı anlamadım. Danışmanlarına
herhalde sormuştur, o gün çıkan yazımda, Bahçeli'nin adres gösterdiği yerle
ilgili bilgiler vardı. Bahçeli'nin bu konuda bilgisi olmadığını bilmiyordum.
Neyse olan oldu. Dilerim bundan sonra herkes konuşurken ve yazarken ben de
dahil daha dikkatli oluruz. Ben sözümü kimseye hakaret etmeden söyledim. Ve
sözümün arkasındayım. Beni eleştiren birileri diyor ki, neden bir hafta önce ya
da sonra değil?
Yahu ben kaç haftadır bu konuda
uyarıyorum, dinleyen mi var. Bir hafta önce zaten yine söyledim de, bir hafta
sonra da söylesem aynı şekilde yine itiraz edeceklerdi.
Hükümetin darbe girişimi
planlarından darbeden 4 ay önce haberdar olduğunu ben 3 eylül 2022’de öğrendim.
(Hükümet ve devleti yönetmenin gereği olarak bilmelerinin doğal olduğunu yine
belirtiyorum. Kıpırdanmalar vardı, birşeyler olacaktı ama gün ve saatini sadece
darbeyi gerçekleştirecek olanlar biliyordu. Ve devlette doğal olarak
teyakkuzdaydı)
Demokrasi nöbeti filan tutmadım, Darbelere karşı olduğum için darbecilere karşı
durdum. Hükümete destek de verdim, eleştirdim de. Doğru bulduğum zaman
destekledim, yanlış bulduğum söz ve eylemleri eleştirdim. Süreç içinde her yeni
bilgi daha önce bildiğim bazı şeyleri yeniden sorgulamama sebep oldu. Darbe ile
ilgili bu açıklamayı uzun zamandır yapıyordum, yeni bir 15 Temmuz sene-i
devriyesi öncesi bu konu yeni tartışmalara zemin hazırlayacaktı ve herkes
kendini haklı görüyordu, ben gerçeğin ortaya çıkması için aydınlatılması
gereken konular olduğuna dikkat çekmek için basit bir uyarıda bulundum.
AK Parti ve MHP’nin darbe soruşturma
komisyonun siyasi ayağın araştırılmasını reddetmesi bugün gelinen noktada
farklı bir anlam kazanıyor. Ben başından beri, particilik hiç yapmadım.
Erdoğan’a şiir okudu diye ceza verildiğinde meydanlardaydım, tezkere günlerinde
de bu kez dönemin iktidarına karşı meydandaydım.. Ben de bir tavır değişikliği
filan yok. Kimsenin suç ortağı değilim,
kimsenin günahının da hamalı olmadım, olmayacağım. Beni bilenler bunu bilir. Bu
tartışmalar büyürse, siyaset sahnesinde yeni Brütüsler çıkabilir. Trollere, ya
da menfaat çetelerine dikkat. Bu arada “kontrollü darbe” ifadesini önce FETÖcüler söyledi.
Kendi darbe girişimleri örtme çabasının ürünü olan bir tanımlama. Kan dökülmesi
darbeyi planlayanların umurunda değildi. Halkın, memleket müdafasıyla hareket
ederek bir şekilde darbeye karşı çıkarken, gece yarısından sonra başlaması
gereken harekat erkene alınınca şehidlerimizde oldu. Ben de zaten bu derin
hesaplaşmanın faturasını millet ödememeli diyorum. Devlet zarar görmemeli, bu
devlet zarar görürse, siz de zarar görürsünüz diye herkesi uyarıyorum.
Daha açık olarak ne diyeyim?
“Erdoğan Darbeyi eniştesinden öğrendiyse,
istihbarat başkanı görevini yapamadıysa niye o koltukta darbeden sonra oturdu
ve simdi de Dış İşleri bakanı oldu” diye soruyorlar?
Bu sorunun cevabını vermesi gereken kişi
ben değilim.
Cevabını arayan o kadar çok soru var ki!.
Şu soru da öyle: “Hulisi Akar darbecilerin
elinde iken neden Serbest bırakıldı?”. Gerçekler olduğu gibi ortaya çıkarsa,
cevabını bulamadığımız bir çok sorunun cevabı da bulunacak.
“Numan Kurtulmus hukuk uygulansaydı bu
insanları 2030’a kadar atamazdık beyanatı ile ilgili düşünceleriniz?” diye
soruyorlar. Böyle bir şey söylediyse bunun anlamını ona sormak gerek.
Bildiklerimi delillendirmeden ve bilgi
kaynağım şahitlik konusunda kaygı duyarken, her bildiğimi açıkça yazmam doğru
olur mu? Önemli olan bu bilginin sorumlulara iletilip iletilmediği. Ben bir çok
konuyu mesela Bülent Deniz'le istişare ettim. Mesela Soldan Gerçek TV sahibi
Ali Tarakçı’yla bu konuyu konuştum, onda bu konuda bilgi var mı diye. Başkaları
ile de konuştum.
Benim dile getirdiğim konuların kimlerin
lehine olduğu beni ilgilendirmiyor. Bilgi doğru ise, babama karşı da olsa,
düşmanımın lehine de olsa ben adil şahitlik yapmaya Allah’a söz verdim, her
Müslüman gibi. Ve ben sözümde duruyorum, sözünde durmayanlar düşünsün.
Allah öyle buyurdu: “Bir kavme olan
düşmanlığınız, sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin”.
Erol Olçok konusu da tartışılan bir konu.
Hanımından bazı şeyler dinledim. Başka kaynaklardan da çok daha farklı şeyler
duydum. Ama teyid edemediğim bilgiler bunlar.
Adil Öksüz'ün serbest kalması tek örnek
değil. Asya Finans'a 100 lira yatıran KHK ile gitti, Bankanın yöneticisi bir
kamu kurumuna başkan oldu. Her darbede bir takım “dış mihrak”lar ve bir takın
“derin iç mihraklar” vardır.
Global sistem aynı ülkenin çocuklarının
kanları ve gözyaşları üzerine kendine iktidar ve servet üretmek için içeride ve
dışarıda sorun çıkartır.
BÇG, NATO’nun “kızıl tehlikeyi Yeşil’e”
çevirmesinden sonra radikal İslam'a karşı bir sopa idi, FETÖ ise ılımlı İslam’a
karşı Havuç.
Bu ülkede sağ-sol, alevi-sünni, Kürt-Türk,
İslamcı-Laik kavgasının arkasında da aynı çevreler yok mu?
Sahi Mason Adnan Oktar’ı, Anti Mason Milli
Görüş’ün içine kim soktu?
Ya da Captagon Tüccarı Kalkancı'ya kim
Tarikat kurdurdu?
Emire kimdi, Sisi’nin o tarikatın
kuruluşunda rolü neydi?
Tuncay Güney Kanada’ya nasıl gitti ve
orada Hahamlık yapıyor. Marksist Fehriye Erdalı, NATO karargahının olduğu
Bürüksele kim niçin ve nasıl kaçırdı!
Dünkü yazımın başlığında da belirttiğim
gibi: ''Gerçek herkes için en iyi olandır!'' Ve 15 Temmuz'dan hemen sonra canlı
yayınlarda yaptığım açıklamalarda, ''Darbe girişimini görüp hiçbir çağrı
gelmeden meydanlara çıkanlar altın, çağrı yapıldıktan sonra çıkanlar gümüş
madalya sahiplerdir'' dedim. Halkın tavrı ve refleksini hiçbir zaman
sorgulamadım, alkışladım!
Yine CHP’lilerin dediği gibi, “FETÖ
darbesi yok, iktidar kendi başına böyle bir darbe organize etti” demedim,
demiyorum.
Dün sordum yine soruyor suali mukadderlere
cevap arıyorum:
''Darbe gerçekleşseydi, darbeciler kimleri
vali ve kaymakam yapacaktı?
Kimler emniyet müdürü, jandarma komutanı,
Garnizon komutanı olacaktı? Kimleri tutuklayacaktı ve yeni bakanlar kurulu ve
stratejik kurumların başına kimleri atayacaklardı? Bunları herhalde sonradan
belirleyecek halleri yoktu...''
Selam ve dua ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.